Şebnem Bebeğin annesi Gönül Bebeğin idrar kaçırma problemi vardı. Bu yüzden kirlendiğinde
atılan emici külotlar kullanıyordu. Emici külotları banyoda ince naylon poşetlerde biriktiriyor, poşetler
dolunca sokaktaki çöp konteynırına atılıyordu. Poşetlerin sapları hep bağlı tutuluyordu. Şebnem
Bebek bu bağlanmış sapları beyaz tavşanların kulaklarına benzettiği için naylon poşetlere “Beyaz
Tavşan Kulakları” adını vermişti.
O şubat sabahı hava daha aydınlanmamış ezan henüz okunmuşken etine dolgun üç beyaz
tavşan kulakları lavabonun karşısında yan yana kulaklarını birbirlerinin kulaklarına atmış sirtaki
oynuyorlardı. Sağ baştaki beyaz tavşan kulakları ezgiyi mırıldanıyordu. Adımları birbiriyle ahenk ve
uyum içerisindeydi. Değme insanlara taş çıkartıyorlardı doğrusu.
Sol baştaki beyaz tavşan kulakları “Kuğu Gölü Bale”sinin melodisini mırıldanmaya başladı. Üçü
parmak uçlarında yükseldiler. Uzun kulaklarını kollarıymışçasına sanki başlarının üstünde bir top
tutuyormuş gibi yukarı kaldırdılar. Kendi etraflarında döndüler. Balerinlerin inceliği ve zarafeti vardı
danslarında.
Ortadaki beyaz tavşan kulakları “ Kan Kan” melodisini söylemeye başladı. Bu sefer çok hızlı
dans etmeleri gerekiyordu. Hiç ritim kaçırmamalıydılar. Yine uzun beyaz kulaklarını kolları gibi
kullandılar. Aynı anda bacaklarını fırlatıp yukarı çekiyor indiriyorlardı. Ortadaki beyaz tavşan
kulaklarının dansın bitimine yakın sesi fısıltıya dönmüştü. Hem melodiyi söyleyip hem dans etmekten
çok yorulmuş nefesi kesilmişti. Ama hiç ritim kaçırmadan bu dansın da hakkını vermişlerdi.
Sonra dinlenmeye çekildiler. Tavşan uykusuna yattılar. Artık hava aydınlanmış, kuşların
cıvıltıları artmıştı.
Gönül Bebek dokuz buçukta tuvalete indi. Banyo kapısını açarken kapı arkasındaki beyaz
tavşan kulaklarına çarptı her zamanki gibi. Midelerine sert birer yumruk yediler adeta ama çıkardıkları
küçük “ah”ları Gönül Bebek duymadı. Kirlisini üç poşeti de dolu bulduğundan yeni beyaz naylon bir
poşete koydu, ağzını bağladı. Yavru beyaz tavşan kulakları daha ayaklarının üzerinde bile doğru dürüst
duramıyordu. Uzun kulakları vücuduna göre çok büyük kalıyor onları dik tutamıyor, kulakları da
neredeyse yere değiyordu.
Halil Bebek çarşı kıyafetlerini giymiş olarak on ikiye on kala banyodaki üç beyaz tavşan
kulaklarını kulaklarından tuttuğu gibi sokağa çıkardı. Beyaz tavşan kulaklarının canı acıyordu ama
kendilerini neyin beklediğini bildiklerinden bu onun yanında çok önemsiz kalıyordu. Dışarısı banyodan
bile soğuktu ve yağmur yağıyordu. Beyaz tavşan kulakları güneşi görmek istiyorlardı ya da en azından
açık havaya çıkmak. Ama uzun sürmedi. Konteynırın önünde durdular. Teker meker içeri düştüler. Yan
yattılar ve sonsuz karanlığa gömüldüler.
BEYAZ TAVŞAN KULAKLARI DANSEDERSE-ŞEHNAZ İŞERİ
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın