Yağmur tanelerinin yeryüzüne düştüğü anları unutmayın. Yağmurdan sonra çıkacak olan gökkuşağının bir çığlığıdır çünkü. İnsanı mutlu eden her başlangıç unutulmazdır. Her anımızı dile getirirken, başlangıçları anar ve hayıflanırız; eğer kaybettiysek. Çok kaybedenleri düşünün. Her başlangıcın heyecanını, yaşayacakları o güzel ihtimalleri de katın. Bir macera yolunun her adımını düşünerek atmadıysak, yaşadığımız anların muhasebesini de yapmayacağız. Yaşadığımız dünya, gördüklerimiz de budur aslında.
##########################################################
Bulutlar dağılıyor. Gökyüzünün ince dudaklarını görüyorum şimdi, gökkuşağı nihayet gelmişti. Kâh fotoğraf çekilenler, kâh gözlerini hiç ayırmadan bakanlar… Böyle bir etkiye sahiptir gökkuşağı, kendini sevdirir insana, özündekini ortaya çıkarır. Âşık eder varlığına.
Hava açıyor. Bu güzelliğin de sonu gelecek, tüm renklerini çekecek gözlerimizden. İlkel bir yerleşke gibi, insanlar tehlike sonrası sokaklara çıkıyorlar. Tüm çay bahçeleri dolmaya başlamış. Diğer umumi parklardaki banklar da doluyor. İnsanlar, yıllardır evlerinin sınırlarında gibi üşüşüyorlar sokaklara. Selam veriyorum iki kişiye, birinin adını hatırlayamadım, o da sokakta. Sevgililer için güzel bir tablo çizme vaktidir. Bir ressam, fırçasını oynatıyor. Her darbede, bir kadın için yazılan şiirler yükseliyor, sevgililer el ele çıkıyor hayallerden. Gözlerim yere indi, parkın başka bir köşesindeyim.
Yağmur kesileli uzun zaman oldu. Gökyüzüne bakıyorum. Gökkuşağı halen capcanlı renkleri ile gökyüzünün maviliğini kapatıyor. Büyümeye başlamış. Gökyüzü ve deniz rengârenkler. Etrafıma bakıyorum. Kimse görmüyor mu bunu? Zamanın durduğunu hissediyorum. Bir iki saat geçti. Ancak güneşin konumu bile değişmedi. Gökkuşağı şimdi tek hâkimi gökyüzünün.
Değişiyor dünya, görüyorum. Çocuklar… Gökkuşağı onlar ile oynuyor. Rengârenk şimdi çocuklar, koşuşturuyorlar her rengin bünyesine. Kaçıyorlar karanlıktan, zamanın koynundalar; gökkuşağından kayarak, yeryüzüne inecekler. Bir tanesi yere düştü, kalktı, koşturuyor hala acıyan bacağına inat. Ne acılara göğüs gerip kalktık çocukken o yerlerden, koşacak tabii. Savaşlarda ölmeyecekler bir daha belki de. Yağmurun çığlığı buydu demek. Anlayamadık hiçbirimiz. Utanıyorum. Ellerimi açıyorum ve gökkuşağı ellerimde, sokaklara serpiyorum. Tohumları büyüyecek. Çocuklar sulayacaklar. Tohumlar ellerimde, yanımdaki sevgililere veriyorum bir tanesini. Ellerinde bir zambak açıyor, hayranlıkla izliyorlar büyümesini. Sevgililer, gökkuşağına alıştılar. Aşklarını yaşayacak bir perde gibi onu örttüler üstlerine. Zambakları yanlarında. O zambak, parkı örtüyor. Park, zambağın gölgesinde.
Doğruldum. Yürüyorum. Yağmur bugün yağacaktı belliydi. Şemsiyelere isyan eden her damla, yeryüzüne delercesine düşüyordu. Şemsiye almadığımdan şefkatli yağmurun elleri başımdaydı tüm gün. Gökkuşağı, maviliklerin içine mi geriliyor yoksa. Küçülmeye başladı. Ellerimdeki tohumlar da ölüyorlar. Çocuklar, evlerine yollanmışlar. Park bomboş. Sevgiler de ayrı ayrı yürüyorlar. Her başlangıcın heyecanını kavradım. Sonsuza dek, bir örtü gibi üstümüzde duracağını mı sandılar yoksa? Zambak da devrildi tüm hiçliğin üstüne. Gökyüzünde şimdi maviliği ayan beyan görüyorum. Zaman ilerlemeye başladı. Güneş, batacak. Hava kararacak. Ben de evimin kapısından gireceğim.
Gözlerimi kapattım. Gökkuşağının hâkim olduğu bir dünyada yaşadık. Mutluluk akıyordu gökkuşağından üstümüze. Hepsi bitti bir bir.
Hava karardı. İnsanlar, sokakları boşaltıyor. Birazdan bu sokaklarda hayal kanatlarını çırpacak ve her yeri dolanacak ve sabahın kıyısında ise uykuya dalıp gidecekti. Yürüyorum, sokakların taş parkelerinin ucunda her şeyi geride bırakıyordum. Kafamı kaldırdığımda, tüm sokaklar artık bomboştu. Sadece birkaç araba anayolda ilerliyor, sonra gözden kayboluyordu. Ara caddelerden birine döndüm. Bir beton yığının karşısındaydım. Sabahı karşılayacak olan, gökyüzüne bakmayacak; yağmur yağarsa, ilk çığlığı duyamayacaktım. Pencereden uzanacak sadece çift bir göz ile karşılayacaktım. Gecenin hapsedeceği tüm sokaklardan kaçıyorum. Gökkuşağını arayacağım, bulacağımdan emin değilim.
BİR GÖKKUŞAĞININ HİKÂYESİ – MUSA YILDIRIM
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın