Sanki ince bir saç teline bağlanacak kadar
Hafifçe bir hayattayım.
İçimden yüzme bilmeden yüzmek gelir.
Martılarca yüzmek…
En beylik anlamlar zihnime dolar hunharca.
Sıkılgan bir ruhla yaşanana denir mi yaşamak?
Çatlaklarca koşturan bir kadın gecelerce şiir yazar.
Sığ yerlerde değil, çokça derinliklerde.
Kuyularca saklanan o çentik atılmış hiçliğin aynasında
Çaba küçük kalmamaya büyücek tarlalarda.
Aynalar kambur, n’olursun aynalara bakma.
Geriye dönmek korkusuna bağlı tembih kuşları,
Konar erguvan saçılı saçlarına.
Yelpazelerden değen rüzgarlarda iniltili bir liman;
Keder gemisinde yüzer kendini inci sanan balıklar.
Yorgunluk boyunduruğu altında
Çokça geniş bir zaman
Bir ağ takılır gönlümün denizine
Ağa takılan balıklar arasında ufakça bir mercan
Şiirlerce peyk atan bir kadın sabah oluncaya ağlar.
Apansız bir bakışla ulyalarca,
Gözlerinden ağırca kin dolu yaşlar akar.
İncinmişçesine bir yılgınlıkla yazar.
Ölüm çanının tınısında huzurlu bir park;
En dipteki bankta yalnız başına oturan bir kadın var.
Bankın ayağında payandalar
Kadının ruhuna değen o sesin avuçlarında
Çokça güleç duygular
Bir iftira atılır o kederli nağmeme
Nağmemin sonuna bulaşan lekelerin ardında
Koskoca memleketin ortasında utanmadan ağlayan
Bir kadın var.