Başkent çok uzak göründü bize. Yakla-şık 350 km’lik yol. Ama her şeyi göze alıp tiyat-ro delisi bir arkadaşımla beraber bu yolu kat edip en çok izlemek istediğimiz oyunu görmek istiyorduk. Bir gün öncesinden yolculuk heye-canı sarmıştı bizi. Gideceğimiz günün sabahında kendi gösterimiz vardı. Hazırlıkları yaptık sah-neye çıktık, ben Karagöz o Hacivat heyecanıyla oyunu tamamladık. Oyunumuz çok keyifli geçti, üzerimizi değiştirdik, paramızı aldık. Aldığımız parayı yine tiyatro için kullanacaktık. Kazancı-mız akşamki yolculuğumuz için ve o gün ki kar-nımızı doyuracağımız paraydı. Öyle çok bi para değil, tren biletlerimiz, yemek paramız ve orda izleyeceğimiz tiyatro biletlerini almaya kanaa-timizce ancak yetecekti. Geri dönmeyi hesaba katmadık. Düşünmedik. Dönmeyi düşündük tabi ki ama nasıl döneceğiz diye tasa etmedik. Akşam oldu yemek yedik ve geceyi bekledik. Garda beklerken bir görevli ile sohbet ettik. Bize nereye gideceğimizi ne yapacağımızı sor-du. Anlattık, şaşırdı ‘’Yalnız böyle boş gidilmez’’ dedi ve ‘’Benim görevim bitti eve gidiyorum şu ekmeği alın’’ diyerek bize bir adet pide verdi.
Elimizde kitaplarımız, oyun metinleri, biraz para, yarım pide ve hayallerimizle 10 km hızla başladı başkent yolculuğumuz.
Soğuk bir Ocak akşamında kalabalık trende yerimizi yaşlı amca ve teyzeye verdik. Tren çok kalabalıktı şansımıza ve biz Sor-gun’dan sonra trenin merdiven basamağında gittik. Karşılıklı kapıların arasından soğuk gelse de, basamak soğuk olsa da, yüreğimiz inanılmaz sıcaktı. Gece ilerledi uyku zaten yok, karnımız acıktı ve o pide aklımıza geldi. Arkadaşımla beraber pideyi ve geceyi hayallerimizi katık edip paylaşarak uykusuz ve yorgun yolculuğa devam ettik. Sabahı zor oldu ama 8 saatlik bir yolculuktan sonra Ankara Gar’a ulaştık. Garda biraz uyuduk ve sonra kahvaltı için Ulus’a geçtik ve yine yavan ekmeğimizi bölüştük.
Tiyatro kütüphanesinde biraz araştırma yaptıktan sonra oyunu izleyeceğimiz yere ulaş-tık. Gişeye geldiğimizde oyunun biletlerinin bir hafta önceden tükendiği gerçeği ile baş başa kaldık. Gişedeki hanım burada biletler hep bir hafta öncesinden biter dedi. Bu şaşkınlıkla ha-limizi anlattık. Siz yine de güvenlikle bir görü-şün dedi. Güvenlik ben bir şey yapamam ama şu karşıdaki beye bir sorun dedi. Beye yaklaştık ve durumu anlattık hafifçe gülümsedi ve hiç unutmuyorum o anı ‘’Ne güzel onca yol gelmiş-siniz hem de tiyatro için’’ dedi. Sonra bize fua-yede beklememizi söyledi. On dakika sonra güvenlik geldi ve ‘’Efendim sizi yukarı alalım dedi’’ bizi locaya aldı ve oyunu seyrettik. Oyun çok güzeldi bizi oraya çıkartan adam oyunun yönetmeniymiş. Oyun sonrası teşekkür için aradık ama bulamadık. Çünkü aradığımız kişinin kim olduğunu anlatamadık. Oyundan çıkıp tekrar Kızılay’a geldik kar-nımızı doyurduk ve dönüş için gara yürüdük. Neden mi? Dönüş için tren bileti alacak kadar para kalmadı elimizde. Yani birimiz için bile yetmiyordu. Birimiz gitse diğerimizi kurtarırdı belki. Derken gara ulaştık içeri girdik ve Kayse-ri’ye giden treni bulduk. Yanına kadar gittik. Trene binemiyoruz çünkü bilet yok ve trenin kalkmasına on dakika var. Biz birbirimize bakı-yoruz. Bizi gören iki kondüktör görevlisi binse-nize neyi bekliyorsunuz dedi. Biletimiz yok de-dik. Aşağıdan alın birazdan kalkacak tren dedi ve yürüdüler. Sonra geri dönüp baktılar bunlar niye gitmiyor diye, yanımıza geldiler ve sordu-lar, anlattık. Merak etmeyin 1. Vagona geçip oturun size 2 bagaj bileti keserim olur biter dedi bir tanesi. Çok mutlu olduk ve teşekkür edip atladık trene. Vagona geldiğimizde bir de ne görelim vagon bomboş. Yatarak geldik iki-mizde. Üzerimizde tatlı bir yorgunluk istediği-miz oyunları izlemenin ve araştırmaları yapma-nın sevinci ile ilk Ankara maceramızdan bagaj olup geldik.
Bir cevap yazın