Gün batımının Boğaz’ın sularını kızıllaştırdığı sıcak bir yaz akşamıydı. Caz notalarının müşterilerin alçak sesli konuşmalarına karıştığı İstanbul Boğazı’na nazır geniş ve uzun balkon yeni yeni kalabalıklaşmaya başlamıştı. İnce ve yüksek topuklu ayakkabıların ritmik tıkırtıları, orta yaşlı bir grubun oturduğu masanın önünden geçip, cam balkonun en güzel manzaralı iki kişilik masasının önüne gelince durdu. Garson, masanın üzerindeki “rezerve” yazısını aldı. Birkaç dakika içinde de elinde iki kadeh margarita ile masaya geri döndü.
Masadaki kızlar el büyüklüğündeki parıltılı küçük çantalarından telefonlarını çıkardılar. Daha uzun boylu ve olgun görünümlü olanı telefonunun ekranını ayna gibi kullanarak uzun, kuzguni siyah, postişli saçlarını ve ipek kirpiklerini, protez tırnaklı elleriyle düzeltti. Solaryum yanığı tenindeki bakır renkli takılarına akşam güneşinin son ışıkları çarptı. Takılar ufuk çizgisindeki yakamozlar gibi alev alev ışıldadı. Ayak bileğindeki dövmenin hemen üzerinde sallanan halhalını düzeltmek için eğildiğinde silikon göğüsleri dekolte gömleğinin dışına taşmak üzereydi. Diğeri de o esnada minik çantasından telefonunu çıkarırken, upuzun koyu kızıl saçlarını geriye doğru attı. Kalkık burnunun kenarındaki tek taş hızmaya manikürlü ve uzun tırnaklarıyla hafifçe dokundu. Göğsünün biraz altında biten ve omuzlarını açıkta bırakan siyah büstiyerinden görünen adaleli göbeği ve yeni yaptırdığı piercing dikkat çekiyordu. Derin yırtmaçlı siyah uzun eteği denizden gelen hafif esintide açılır gibi oluyordu.
Hava henüz aydınlık olmasına rağmen masalarında duran cam fanusun içindeki küçük kırmızı mum yanıyordu. Uzun boylu olanı margarita kadehinden küçük bir yudum aldı. Göz ucuyla arkadaşına bakıp hafifçe gülümsedi. Arka masada oturan, iş çıkış doğum günü kutlamasına gelmiş grubun şamatası, diğer masalarda oturanlar onlar için sanki yoktu. Dünyada yalnızca ikisi varmış gibi davranıyorlardı. Uzun boylu kadın simsiyah saçlarını savurdu, Boğaz’a karşı tuttuğu margaritasının fotoğrafını çekti ve sosyal medyada paylaştı. Diğeri, omuz dekoltesini daha da açtı. Dudaklarını büzüp, gözlerini süzerek kadehini kaldırdı. Çektiği fotoğrafı hemen sosyal medyada paylaştı. Uzun boylu kadın, kuzguni siyah saçlarını eliyle topuz yapar gibi toparladı, göğüs dekoltesini biraz açarak poz verdi. Günün son ışıklarının dokunduğu, hayranlıkla izlediği güzelliğini sadece kendine saklayamazdı. O da anında bu eşsiz görüntüsünü sosyal medya hesabında paylaştı.
Bakımlı ellerinde tuttukları son model telefonlarında uzun tırnaklı, manikürlü parmaklarıyla birbirlerinin sosyal medya paylaşımlarını bir zafer edâsıyla beğendiler. Aynı anda birbirlerinin gözlerinin içine bakıp gülümseyerek margaritalarından küçük birer yudum daha aldılar.
Güneş batmış ve ayın ilk ışıkları etrafı aydınlatmaya başlamıştı. Hiç konuşmadan sosyal medyada kendilerini kaç kişinin beğendiğine bakıyorlardı. Kuzguni siyah saçlı olanın kaşları hafifçe çatılmış, dudakları memnuniyetsizliğini ifade edercesine aşağı doğru bükülmüştü. Artık eskisi kadar beğenilmediğini düşünüyordu belki de. Mum ışığının aydınlattığı yüzündeki dudak çevresi kırışıklıkları ve boyun çizgileri kırk yaş üzeri bir kadın için yeni estetik müdahalelerin zamanının geldiğini fısıldar gibiydi. Sıkıntıyla tuttuğu kadehte kalan son margarita yudumunu içip, boş kadehi sert bir hareketle masaya bıraktı. Kadehin tabanında ince bir çatlak oluşmuştu. Kızıl saçlı olan ise telefonundaki görüntüsüne bakıp gülümsüyordu. Diğer elinde tuttuğu margarita kadehini hafifçe döndürdü ve mum ışığındaki ışıltısının fotoğrafını da sosyal medyada paylaşıp son yudumu içti.
Kızıl saçlı kadın zarif bir parmak hareketiyle garsonu çağırdı. Garson elinde hesap ile masanın yanı başına ışınlanmıştı bile. İkisi de hiç konuşmadan küçük ve gösterişli çantalarından altın renkli kredi kartlarını çıkardılar. Herkes kendi hesabını ödedi. Yavaşça kalkıp, hiç konuşmadan çıkışa yöneldiler.
Gelirken önünden geçtikleri arka masada oturan orta yaşlı kişilerin olduğu gruptaki kadınlardan biri, bu kızların buluşmalarını birbirini özlemiş iki arkadaşın buluşmasına benzetemediğini düşünüyordu. İnsanlar eğer hiç konuşmayacaklarsa neden buluşurlardı ki?
Bir cevap yazın