Kalktı. Kalkmasa da olurdu. Orada oturuyor olması kimsenin umrunda değildi. Ertesi gün sabaha kadar kimsenin ona ihtiyacı yoktu. Ona derken; onun apartmandaki çöpleri çıkarıp atmasına ya da apartmanı silip temizlemesine ihtiyaç yoktu.
Yürümeye başladı. Yürümese de olurdu. Zaten gidecek bir yeri yoktu. Ama o yürümeye devam etti. Dar kaldırımlı ara sokakta, kaldırım bitene dek yürüdü. Bir yol ayrımına gelince midesi bulanır gibi oldu. Cadde kalabalıktı. Arabası bol insanı bol bir cadde. Karşısında dalgalı, koyu renkli ve pis bir deniz vardı. Sağına ve soluna baktı. Ne tarafa gitmeliydi? Gitmesi gereken bir yer yoktu. Aslında herhangi bir gerekliliği de yoktu. Var olmak için gereksinim duyduğu şeyler vardı, o kadar. Onun var olmasına gereksinim duyan bir şey düşünmek istedi. Mesela o olmasaydı, olmayacak bir eser ya da oluşturulamayacak bir melodi ya da yalnızca onun çok sevebileceği biri… Bunlar da yoktu. Ama o bütün bunlardan bağımsız olarak sadece -vardı.- Olmasa da olur muydu? Olmasa da “olmak.” Canını sıktı bu saçma laf oyunu. İnsanın kendi varoluşundan kurtulamayacağını düşünecekti ki; aceleci kalabalığa ait bir kadın çantasını ona çarpınca savrulduğu yere, sol tarafa doğru yürümeye karar verdi.
Yürüyor, yürüyordu. Yanlarından geçenlerin yüzlerine bakmadan yürümeye çalışıyordu. Sevmezdi insanlarla iletişim kurmayı. Kimseye iletmek istediği bir şeyi yoktu. Midesindeki bulantı iyice hissedilir olmuştu. Varışsız yürümek onu neden bu kadar rahatsız ediyordu? Hiç anlayamadığı şeylerden biri buydu. Geri dönmek için durduğu sırada, yüzünü görmediği promosyon ürünler dağıtan iyi giyimli genç bir adamın uzattığı küçük şeyi istemsizce aldı. Minik bir kitapçığa benziyordu. Dönüş yolunda yürürken elindeki kırmızı çizgili operatör logolu kitapçığı incelemek için açtığında onun bir kitapçık olmadığını fark etti. Sayfaları bomboş çizgisiz bir defterdi.
Defterlerden nefret ederdi. Önce ilerideki yeşil boyalı çöp kutusuna atmayı düşündü. Ama çöpün içinde erimekte olan dondurmayı görünce yapamadı. Alıp, tam defterin boyutuna göre olan ceketinin sol iç cebine koydu. Yanlarından geçen insanlara bakarken hepsinin bir defter olduğunu düşündü. Bazılarının yüzü çok güzeldi ama içinde aceleyle çizilmiş anlamsız şekiller vardı. Pek azının içindeyse derin cümleler yazılmıştı. Kendisini ne çirkin ne de güzel sayılabilecek yüzü olan, içi taşıdığı defter gibi bomboş olarak düşündü. Ancak bu olabilirdi: Tanrının bir şeyler yazıp çizmeyi unuttuğu, defter.
Bilindik dar kaldırımın sonuna dek yürüyüp, mavi boyalı apartmana geldi ve tüm katları teker teker dolaşıp dışarıda çöp olmadığından emin olunca, zemin kattaki apartman görevlisi dairesine girdi. İnsanların bir apartman görevlisinin sahip olmasını beklemeyeceği kadar kitabı ve müzik arşivi olan dairesine girer girmez kapıyı kilitledi. Artık kendi dünyasındaydı rol yapmasına gerek yoktu.
Dairesi, dünyanın anlamsızlığında boğulmamak için kitap ve müzikten oluşan can simidiydi. Aslında ona yalnızca iyi bir dinleyici olmak ve okuyucu olmak yetmiyordu. Yetmediğini, hayatını müzikle ya da edebiyatla kazanan insanları görünce içinde kabaran kıskançlık duygusundan anlamıştı. Sanki o hayatını kazanmıyordu. Her geçen gün kendine ait olmayan bu hayatı yaşadıkça kaybediyordu. Bu tuhaftı çünkü onun kaybedecek bir şeyi de yoktu. İstemsizce eli cebindeki deftere gitti. Acaba artık bir şeyi var mıydı? Defteri üzerindeki logoyu görmezden gelerek açtı. Sıra ve anlam bütünlüğü gözetmeden biraz evvel aklından geçen her şeyi yazdı. Yazarken yeni şeyler düşündü. Yazdı, yazdı, yazdı. Sayfalar birbiri ardına dolup çevriliyordu. Bütün bunlar ondan bağımsız oluyordu ve sanki bu kalemi tutan o değildi. Cümleler onun değildi. Bunu anlamak için okuması gerekiyordu. Ama cesaret edemedi. Ve bunları yazdı. Ne kadar süre yazdı anlayamadı ama elinin iyice yorulduğunu duyumsayınca durdu.
İçinde tuhaf bir his oluştu. Gurur ve korku. Yazdıklarını okursa yıllar önceki hayal kırıklığı tekrarlanabilirdi. Yazdıkları gerçekten saçma ve alelade cümleler bütünü; birer ısırık alınıp ağızda karıştırılmış ekşi, tatlı ve acı yiyeceklerin tükürülmüş hali olabilirdi.
Dayanamadı bu düşünceye şuan okumamaya karar verdi. Şimdi uyumalıydı. Belki sabah, dedi. Uykusunda boş defterler ve konuşan kalemlerle ilgili kabuslar gördü. Ter içinde uyandığında tüm cesaretini ellerinde toplamaya çalıştı. Okuyup öğrenmeliydi. Yavaş adımlarla masanın yanına gitti ve defteri eline aldı. Kırmızı logoyu gördü ve sayfayı çevirdi. Sonra diğer sayfayı, sonra diğerini… Kötü bir şaka olduğunu düşündü. Sonra dünkü düşündükleri geldi aklına. “Kaybedecek bir şeyi yoktu.”
Pijamalarıyla kendini sokağa attı. Önce dar sokağı sonra henüz dünkü kadar kalabalıklaşmamış caddeyi geçti. Yeşil çöpün yanına geldiğinde içinin boş olduğunu gördü. Çöp kamyonlarının geçtiği, henüz kalabalığın kendini sokağa atmadığı saatlerde bu normaldi. Defteri çöpe atıp geri döndü. Çünkü apartman sakinlerinin, apartmanı acele adımlarla boşaltırken kirlettikleri yerleri silmesi gerekiyordu. Sonra kapı kenarındaki çöpleri alması.
O, apartmanın temizlik kovasına yarısına kadar su, bir kapak da detarjan koyarken; okula gitmek için evden çıkmış oniki yaşlarında bir çocuk, meyvesuyu kabını atmak için yaklaştığı çöpün içinde kırmızılı defteri görünce merakına yenilip defteri aldı.
Defteri çantasına atarken, neden birinin boş bir defteri çöpe atacağını düşündü.
Boş defter- fatma şahin
Son Yorumlar
- DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN için Mehmet BONCUKOĞLU
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN için Mehmet BONCUKOĞLU
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
Bir cevap yazın