Altıncı yaşımı hatırlıyorum. ‘Büyüdün Efsun’ diyordu annem. Diyordu ve çekip gidiyordu işe. Bir kap yemek koymak için önüme. Altıncı yaşımın saflığından olsa gerek önüme bir kap yemek koyan herkesi annem sanıyordum. Ve anneler ölmez diye biliyordum. Öldü annem.
Babamı hiç tanımadığımdan olacak, babasızsın deyip tutup kolumdan yetimhaneye ittiler beni. ‘Yetim’ ne demek bilmeden o hücrenin bir üyesi oluverdim. Diğer çocuklar hiç ilgilendirmedi beni ve hiç biriyle tek kelime etmedim. ‘Deli’ diyorlardı arkamdan, biliyordum. Yine de susuyordum.
‘Büyüdün Efsun’ dedi bir ses. Ardından ‘Ayşe’ diye bağırdı yetimhane annem.
-Benim adım Efsun.
-Ne fark eder hepiniz Ayşe oluverin.
-Efsun’um ben.
-Sus çocuk.
Bir ses işittim inceden. ‘Efsun büyüdün, büyüdün Efsun, büyü Efsun.’ Büyüdüm öylece minicik bedenimle.
Pencerenin önünde otururken karar verdim. Kendime çiçeklerden cumhuriyet kuracaktım. Adı Çiçekler Cumhuriyeti olacak ama ben Tiranları olacaktım. Başkaları onları özgür sanacak ama ben baskı altına alacaktım.
Koştum dışarı. Önce papatyalara baktım ve kopardım birçoğunu. ‘Siz papatyasınız ve papatyalığınızı yalnız bana baki kılacaksınız. Yalnızca benim saçlarıma taç olacaksınız ve asla solmayacaksınız. Kafanıza göre de açmayacaksınız öyle. Yasak. Açarsanız yemek vermem size, suya da hasret kalırsınız. Sus pis papatya, senin adın Ayşe bundan sonra. Beyaz da açmayacaksın. Beyaz açarsan eğer, köteği yersin kafana. Ayşe’sin sen ve siyah açacaksın dedim.’ İlk meydan okuyuşumdu dünyada. Ne zaman beyaz açsa papatyalar, pardon Ayşeler. Ayşeler ne zaman beyaz açsalar dövdüm. Sarardılar şiddetimden ama asla siyahlaşmadılar. Papatyalardan köleler yaptım kendime. Pardon Ayşelerden.
Sonra arkamı döndüm Ayşelere. Birden bire bir yağmur düştü burnuma ve bir el itti beni çamura.
-Yürü Ayşe ne işin var senin burada, bu saatte. Yürü çocuk yiyeceksin köteği yürü.
-Ayşe değilim ben Efsun’um.
-Sus kız bir de cevap verme.
Diyerek iteledi beni o el gecenin kimsesiz karanlığına. Hapishanem de uyumamayı öğrendim ve beynimin hücrelerini yumrukladım. Akan gözyaşlarım için bu sefer ben kendimi tokatladım. Pencereye çıktım ve papatyalara bağırdım.
-Beyaz açmayacaksınız diyorum size. Beyaz açmayacaksınız pis Ayşeler.
-Ayşe değiliz biz.
-Ayşe’siniz. Ayşe sizsiniz. Susun bir de cevap vermeyin.
Sesimle bütün yatakhaneyi inlettim. Yatakhane suçsuz dedi içim. Yetimhaneye müebbet verdim. Çocukların ağlama seslerinden hep nefret ettim.
‘Büyü Efsun büyü artık’ dedi bir ses. Dışarı attım kendimi ve çakıl taşları topladım. Topladığım çakıl taşlarını zambakların hapishanesi yaptım.
‘Bakın Zambaklar bana. Yüzüme bakın. Öyle aşağı eğmeyin kafanızı. Saçaklarınızı yolarım. Bundan sonra beyaz ve sarı açmayacaksınız. Hepiniz yalnızca kırmızı açacaksınız. Az utanma olacak insanda. Utanacaksınız. Hele bir kırmızı açmayın bakın neler yapıyorum size’ dedim ve bütün zambakları yoldum. Nefretim içimde büyüdü. Nefretim büyüdükçe büyüdüm.
Gece vakti dışarı kaçmalarım yüzünden tek ayağımın üzerinde yalnızlığa bırakılmak mutluluk veriyordu bana. Bu yalnızlığımda kalebodurları saymayı, köşeleri çarpmayı, duvarları tekmelemeyi öğrendim. Evet delirdim. Ertesi gün yine çıkacaktım dışarı ve bu sefer gülleri katacaktım cumhuriyetime, onlara kızacaktım. Biraz da onlar maruz kalsınlardı tek ayakla gezmeye.
‘Büyü Efsun’ dedi bir ses. Arkamdan iteledi bir el.
-Yürü Ayşe hadi, bitti cezan.
-Ayşe değilim ben Efsun’um.
-Akıllanmayacak bu çocuk.
Gözyaşları içerisinde kaldım. ‘Efsun’um ben Efsun.’ Sonra bulut oldum. İçime yağdım.
Ertesi gün ve ertesi gün inadına çıktım dışarı. Güllere bağırdım.
‘Ne diye istediğiniz renge bürünüyorsunuz. Bundan sonra mora bürüneceksiniz ve morluklara çare olacaksınız. Ya da mor olacaksınız, bana eş olacaksınız.
Ellerimi arkama bağladım ve volta atmaya başladım.
‘Gül ne biçim isim gülmeyeceksin bundan sonra. Bak bana yüzüme bak. Ben gülüyor muyum? Hayır gülmüyorum. Sen de gülmeyeceksin o zaman. Yasak yahu yasak. Senin adın Gülmeyeceksin bundan sonra.’
‘Büyü Efsun’ dedi bir ses. ‘Yürü Ayşe’ diye iteledi bir el. ‘Ayşe değilim ben Efsun’um’ dedi, iç ses.
Büyüdüm. Her gün çiçekleri yolarak büyüdüm. Kendi cumhuriyetimi yönetemedim. Anarşist çıktı çiçeklerim. Sonra yolduğum çiçeklerin tomurcuklarını topladım. Bu tohumlara ‘Carpe Diem’ adını verdim.
‘Siz tohum değilsiniz, bundan sonra. ‘Carpe Diem’siniz. Adınızla yaşayacaksınız ve özgür olacaksınız.
‘Büyü Efsun’ dedi bir ses. Büyü’dü Ayşe. Pardon Efsun.
BÜYÜ’DÜM – nazlı özlemiş
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın