1903 yılında Maud Dowley olarak dünyaya gelen Kanadalı folk art sanatçısı, engellilik bilincinin henüz 20. yüzyıla taşınmadığı bir dönemde yaşamış ve çocukken bile sosyal hayattan izole olan Maud ‘un romatoit artrit hastalığı onda kendine özgü, kambur bir yürüyüş bırakıyordu. Maud, hayatı boyunca eklemleri etkileyen ağrılı bir durum olan romatoid artritten muzdaripti.
Yanında yaşadığı Ida Teyze’nin egemenliğinden çıkmanın ve doğrudan yeni bir hayata geçmenin bir yolunu bulmak zorunda olduğunu bilen Maud arayış içinde sürüklenmektedir.
Everett ise, bir yetimhanede büyümüş, genelde hiç sevilmeyen, kaba, tuhaf ve huysuz bir balık satıcısıdır. Kendisi için yemek pişirip temizlik yapması için “bir hizmetçi kadın” ilanı verirken aklındakinin Maud olmadığını açıkça belirtiyor ve bu ufak tefek kambur kişinin bu işi yapabileceğinden bile şüpheli. Ancak başka işe başvuran olmadığı için ve Maud’un ısrarı ve iyimser tavrı onu kabul etmesine sebep oluyor ve çok sonra sade bir törenle evleniyorlar.
Ev işleri Maudi’ye hiç ama yakışmaz; yine de elinden geleni yapar ama aslında istediği yaptığı resimlerin estetik bilinçle yoğrulmuş duygu ve düşüncelerini dışarıya vurmak. Bir nevi yaşadığı travma ve acıya başkaldırarak haykırması aslında. Maud bir doğum yapıyor ancak yıllar önce bebek ölü doğdu denerek ondan alınıp evlatlık veriliyor.
Evin duvarlarını boyalı fırça darbeleri ile süslenmesininin; evin reisinin evini temiz ve yemeğini hazır ettiği sürece belirli bazı kuralların dışına taşmamak koşulu ile Everett için sıkıntı yaratmıyor. Duvarlar yerini bir süre sonra tahta levhalara bırakıyor çünkü bulabildiği en basit ve ucuz malzeme doğal tahtalar. Duvarlar, mutfak dolapları, kapılar, çalıştığı masa, çerez tabakları, sıkıştırılmış levhalarda adeta doğanın tüm saf ve mucizevi manzaraları ve görünümleri bir masumiyetin elinden yeniden yaratılıyor.
Lewis büyük ölçüde hafızadan resim yapıyor .”Çünkü hiçbir yere gitmiyorum sadece kendi tasarımlarımı yapmak zorundayım” diyor. .Bunedenle, çalışmalarında gördüğümüz, sonbahar ağaçları, kışın büyüdüğü ve zorlaştığı , atlı arabaların ülke yollarında yuvarlandığı ve pastoral manzaraların renk ve bulaşıcı bir neşe duygusuyla elektriklendiği halleri aslında onun hayal gücüyle dolaşmaktır.
Nova Scotia kasabasının eteklerinde geçen – sadece birkaç köpek ve bir tavuk sürüsüyle birlikte çok küçük bir beyaz ahşap evdeki fakir hayat yaptığı süslü posta kartlarını New York’tan bir kadına ve ardından başkalarına satmaya başlamasıyla değişiyor. Everett ona çeşitli boya ve fırçalar alıyor ama içinde yaşadıkları sefil kulübeyi iyileştirmek için hiçbir şey yapmıyor ve asla daha iyi bir arabası olmuyor. Maudie’ye hayatını kolaylaştıracak bir sineklik kapı dışında hiçbir şey vermiyor.
Kanada’nın kış manzaraları, kar, kedi, kuş, geyik, kartopu oynayan çocuklar, kızakla kayan çocuklar, çocukluk anıları, laleler, inekler, tekneler. Gördüğü ve hayal ettiği pek çok şeyi çizen sanatçının resim tekniğinde renkler tektir, renkleri hiçbir zaman karıştırmaz. İşte onlarca eseri Maud Lewis o tek göz odada çizer.
Lewis’in resimleri, küçük evinin penceresinden gördüğü farklı mevsim ve sahneleri ve çocukluk hatıralarını ya da nadiren şehre yaptığı gezileri gösteriyor. Pembe çiçeklerle patlayan ağaçlarla çevrili, çanlarla süslenmiş öküzler var; arkalarında sınırlayıcı köpekler bulunan, parlak ve çok giyimli insanlarla dolu arabalar; sakin sahil manzaraları, kasaba üzerinde yükselen martılar. Hayranların favorileri ise; lale tarlalarında uzanan geniş gözlü kediler.
Siyah zemin üzerine boyanmış ünlü “Satılık Tablolar” tabelası; başlangıçta Lewis’lerin yol kenarındaki evinin dışında asılıydı ve müşterileri cezbedebilirdi. Maud yazıyı beyaza boyadı ve tabelayı parlak renkli kuşlar ve sarı bir kelebekle çevrili çiçekli bir ağaç dalı ile süslemek sürücülerin eserlerini görmeleri için kenara çekmesini sağlaması aslında şaşırtıcı değil.
Maud Lewis, 1970 yılındaki ölümüne kadar kocası Everett Lewis ile tek odalı bir evde yaşadı ve çalıştı. “Farklı doğmuş” olmasına sıradan bir zalimliğe maruz kalmasına rağmen Maud, boyalı çiçeklerinden biri kadar güneşli renkli ve açıktı. Hıçkırık gibi bir kahkahası ve bir tekerleme gibi çınlayan, yumuşak bir sesi vardı Kocasıyla, huysuz bir hayvanı yatıştırdığı gibi konuşarak onun da kalbini yumuşatmayı başardı.. Fikirler yavaş yavaş işlenerek değişen havanın denizden gelmesi gibi onun yüzündeki değişimi filmde görürüz.
İlk olarak 2016 yılında Toronto Film Festivali’nde gösterilen ve bir çok ödül alan filmde oyunculuklarıyla Sally Hawkins ve Ethan Hawke isimlerinden oldukça bahsettirdi.
Bir cevap yazın