Sessiz bir güne uyandım bugün..hiç bir yaşam belirtisinin olmadığı, tek bir insan sesinin duyulmadığı bir güne..halbuki böyle olmazdı! Bahçeye giren çocukların sesleriyle başlardım he rgüne..sırtım pencereye dönüktü..yük taşımışcasına ağrıyan bedenimle yavaşça döndüm olduğum yerde. .havalar çok soğumuştu ve son günlerde kanımın iyiden iyiye çekildiğini hissediyordum.. gün ışığı içeriye girmişti ama yatağın içinden çıkmak adeta ölüm geliyordu…..Kaloriferleri henüz yakmamış olmalıydı Ali bey…
Nihayet kalkabilmiştim..yatağımın ucuna bıraktığım sabahlığımı üzerime geçirip banyoya geçtim.. suyla olan imtihanımı da bir an önce atlatmak için hızla birkaç kez yüzüme soğuk su vurdum..tekrardan odama döndüm..grileşmiş perdelerimi fark ettim sonra ..kendi kendime söylendim..pencereyi açtım. içeriye giren soğuk , adam akıllı hissettirdi kendisini..çocuklar yoktu.. nereye gitmişlerdi kim bilsin..belki hasta olmuş evlerinde yatıyorlardı yada ödevlerini akşamdan yapmamışlardı..bunların hepsi birer ihtimaldi tabii..
öyle alışmıştım ki varlıklarına bir gün görmeyince böyle oluyordum.. bir keresinde saatlerce beklediğimi biliyorum pencerenin önünde..
Burası küçük bir koruluktu… ve koruluğun alt tarafında ki Cankurtaran sokağında oturan bu çocuklar için burası, kelimenin tam anlamıyla bir cennetti..Can kurtaran sokak,Can kurtaran sokak….evet adını hatırlamıştım.. iyi ama nasıl olurdu bu..hiçbir anısı olmayan,bütün hatıralarını yitirmiş olan birisi nasıl oluyordu da o sokağın adını hatırlayabiliyordu..üstelik son üç yıldır bu bahçe dışına tek bir adım dahil atamamışken..üç yıl önce Alzheimer olduğumu söylediklerinde de bu denli şaşırmış olmalıydım. Yatağımın yanındaki beyaz komidine doğru uzandım oturduğum sandalyeden.. Çekmeceyi açtım..bana aitmiş gibi hissetmediğim gümüş parlatmalı el aynasını aldım..korkarak kendime doğru tuttum..gözlerimi sımsıkı kapamış, bir türlü aralıyamıyordum….
Hatırlamaya çalışıyordum olanca gücümle… kimdim ,neydim, nasıl bir hayat yaşadım diye…
.
Bazen rüyalarımda gördüğüm oluyor kendimi.. en çokta o gördüğüm rüyalarda,gördüğüm insanları düşünüyorum uyandığım sabahlarda.. hala bilmem o yüzlerin sahiplerini..
Saçlarım bembeyazdı..yadırgayamadığım bir beyazlık..böyle doğmuştum sanki..cildim çok kırışmıştı..halen gören gözlerim ise hissiz bakıyordu aynaya….
Kapının çalmasıyla birlikte sahte bir tebessüm yerleştirdim suratıma.. hasta bakıcı Nazlı hanım ı üzmek istemezdim zira..kendimle bile konuşmayı unuttuğum zamanlarda hep o olmuştu yanımda…
Esmerce bir kız ..olsa olsa yirmi beş yaşlarında..benimki gibi bakmayan iri gözleri heyecandan parıl parıl parlıyordu..bir hayal kırıklığı hissettim kendimde.. gelen Nazlı hanım da değilse mutlaka odaları şaşırmış şaşkın bir ziyaretçiydi..’Merhaba’ dedi en az gözlerinde ki heyecan kadar titrek sesiyle..ve devam etti benim bile duymayı unuttuğum ismimle…..
**
Geçtiğimiz hafta sonu ziyaret ettiğim huzurevinin, en etkilendiğim hikayesiydi Nergiz hanım’ın hayatı..onun hikayesini diğerlerininkinden ayıran en büyük şey ise; şüphesiz ki bir hikayesinin dahil olmayışıydı…
**
Odasının önündeydim..az sonra içeriye girecek ve ona belki de en çok olmak istediği kadınmış gibi davranacak, yaşadığını hayal ettiği ne varsa bir bir doğruymuşcasına anlatacaktım..
-”Merhaba..Nergiz hanım?.
*****
DİPNOT: Mühim şeydir hatırlamak..hele ki yaşıyor,ölmüyorsan.. hepimiz için tek tesellidir son nefeslerimizi verene dek..
Bir cevap yazın