Oğlum Laurie ana okuluna başladığı gün, mama önlüklü kadife kumaş
pantolon giymeyi bıraktı ve bir kemerle blucin giymeye başladı; okulun
ilk günü hayatımın bir çağının tamamen sona erdiğinin farkına vararak
kendinden yaşça daha büyük olan kapı komşumuzun kızıyla gidişini
izledim, uzun bir pantolonla fiyakalı birine dönüşen hoş sesli,
anaokullu küçük çocuğum yolun köşesinde durup bana hoşça kal demeyi
unutmuştu.
Eve aynı yoldan döndü. Gürültüyle çarpan ön kapı, döşemenin üzerinde
şapkasıyla sesi aniden yüksek ve nahoş bir haykırışa dönüştü;
‘‘Evde kimse yok mu?’’
Öğle yemeğinde babasıyla küstahça konuştu, ve küçük kardeşinin üzerine
süt döktü.
‘’Okul nasıldı?’’ diye sordum, özenli ve sıradan bir şekilde. ‘’İyiydi’’ dedi.
‘’Herhangi bir şey öğrendin mi peki?’’ diye sordu babası.
Laurie babasına dikkatli ve soğuk bir şekilde bakarak; ‘’Hiçbirşey
öğrenmedim.’’ dedi.
‘’Hiçbirşey’’ diye tekrar ettim, ‘’Hiçbirşey öğrenmedin mi?’’
‘’Gerçi öğretmen bir çocuğun kıçına şaplak attı.’’ dedi, tereyağını ve
ekmeğini gözleriyle süzerek.
Tıkabasa dolu ağzıyla, ‘’Toy olduğu için’’ diye ekledi. ‘’Çocuk ne
yaptı?’’ dedim. ‘’Kimdi o?’’
Laurie düşündü. ‘’Charles’tı,’’ dedi. ‘’O körpe bir çocuk. Öğretmen
ona şaplak attı ve onu köşede ayakta bekletti. Korkunç körpe
görünüyordu.’’ ‘’Ne yaptı?’’ dedim tekrar, ama Laurie sandalyesini
kaydırdı, bir kurabiye aldı ve gitti, babası hala konuşuyorken.
‘’Görüşürüz genç adam.’’
Ertesi gün Laurie masaya oturur oturmaz konuşmaya başladı, ‘’Evet
Charles bugün yine kötüydü.’’ Epey sırıttı ve ‘’Charles bugün
öğretmene vurdu.’’ dedi.
‘’Aman yarabbi,’’ dedim düşünceli bir şekilde, ‘’Yine tokat yemiş olmalı?’’
‘’Kesinlikle yedi’’ dedi Laurie, ‘’Bak baba.Aşağı bak’’ ‘’Ne var
orda?’’ dedi babası aşağıya doğru bakarak.
‘’Başparmağıma bak,seni koca ahmak’’ dedi ve delicesine kahkaha atmaya başladı.
‘’Neden Charles öğretmene vurdu?’’ diye sordum hızlıca.
‘’Çünkü öğretmen kırmızı pastel boyayla onun yüzünü boyamaya çalıştı.
Charles yeşilinden istedi ve öğretmene vurdu böylece o da Charles’a
bir şaplak atarak kimsenin onunla oynamamasını söyledi ve kimse
oynamadı.’’
Üçüncü gün-ilk haftanın Çarşamba günüydü-Charles tahterevalliden bir
kızın kafasına zıpladı ve burnunu kanattı ve öğretmen tüm teneffüs
boyunca dışarı çıkmasına izin vermedi. Perşembe günü Charles masal
vakti boyunca yine sınıfın köşesinde beklemek zorunda kaldı çünkü o
sürekli ayaklarını yere vurup duruyordu. Cuma yazı tahtasının
ayrıcalıklarından mahrum kaldı çünkü tebeşir fırlattı.
Cumartesi kocamla konuştum. ’’Sence anaokulu Laurie için çok sarsıcı
değil mi? Bütün bu inatçılığı, yetersiz grameri ve bu Charles adındaki
çocuk onu kötü yönde etkiliyor.’’
‘’Herşey iyi olacak.’’dedi kocam rahatlatıcı bir şekilde. ‘’Dünyada
Charles gibi insanlar olmak zorunda.’’
Pazartesi Laurie yeni haberlerle birlikte eve biraz geç geldi.
’’Charles,’’ diye bağırdı yokuşu çıkar çıkmaz; endişeli bir şekilde
bekliyordum kapının önündeki basamaklarda. ‘’Charles’’ diye haykırdı
yokuşun tam sonunda, ‘’Charles bugün yine kötüydü.’’
‘’İçeri gir.’’ Dedim yeteri kadar yaklaşınca, ‘’Öğle yemeği seni bekliyor.
‘’ Charles n’aptı biliyor musun?’’ diye cevapladı beni takip ederek.
‘’Charles bugün okulda herkese bağırıp çağırdı, sınıftakiler öğretmene
sessiz olmasını söylemesi için birini görevlendirdiler ve Charles
okuldan sonra orada beklemek zorunda kaldı. Ve bütün çocuklar onu
izlediler.’’
‘’Ne yaptı’’ dedim. ‘’Sadece orada oturdu.’’ dedi sandalyesine
tırmanarak, ‘’hey babalık, olmalısın bir alık.’’
‘’Charles bugün okuldan sonra orada beklemek zorunda kaldı.’’ dedim
kocama. ‘’Herkes onunla birlikte kalmış.’’
‘’Bu Charles neye benziyor?’’ diye sordu kocam Laurie’ye. ‘’Soyadı ne?’’
‘’O benden büyük’’ dedi Laurie ‘’ve onun hiç silgisi yok ve hatta
ceket bile giymiyor.’’
Pazartesi gecesi ilk veli toplantısıydı ve doğrusu bebeğim toplantı
dönüşü soğuk aldı, tutkulu bir şekilde Charles’ın annesiyle tanışmak
istiyordum.
Salı günü ‘’ öğretmenimizin bugün bir arkadaşı geldi okula.’’ dedi Laurie.
‘’Charles’ın annesi mi?’’ diye sorduk kocamla aynı anda.
‘’ Yooo.’’ diye alaylı bir şekilde güldü bize. ‘’Bir adam geldi bize
egzersiz yaptırmak için, ayakuçlarımıza dokunduk. Bak!’’
sandalyesinden aşağı tırmandı ve çömelip ayakparmaklarına
dokundu.’’Bunun gibi.’’
Ağırbaşlı bir edayla sandelyesine döndü ve çatalına uzanarak,
‘’Charles egzersiz bile yapmadı.’’ dedi.
‘’İyi’’ dedim içtenlikle. ’’Charles egzersiz yapmak istemedi mi?’’
‘’Yooo. O kadar körpeydi ki öğretmenimizin arkadaşı onun egzersiz
yapmasına izin vermedi.’’
‘’Yine mi körpeydi?’’ ‘’Öğretmenin arkadaşını tekmeledi, o bizim
yaptığımız gibi egzersiz yapmasını söyledi ama Charles onu
tekmeledi.’’
‘’Sence bundan sonra Charles’a nasıl davranacaklardır?’’ diye sordu
babası. Omzunu silkerek, ‘’Bence onu okuldan atarlar’’ dedi.
Çarşamba ve Perşembe rutindi. Charles masal saati boyunca bağırdı, bir
çocuğun karnına yumruk attı ve ağlattı. Cuma günü Charles yine okuldan
sonra cezalıydı ve diğer çocuklar da onunla birlikte kaldı.
Anaokulunun üçüncü haftasıyla birlikte Charles ailemizde bir gelenekti
artık, bebeğimiz ağladığında Charles’tı, Laurie tekerlekli arabasını
çamurla doldurup mutfağa fırlattığında, kocam bile telefon kablosunu
dirseğiyle yakalamaya çalıştığında ve telefonu çektiğinde, kül
tablasını çiçeklerle dolu bir kasenin olduğu masaya fırlattığında
Charles’a benziyordu.
Üçüncü ve dördüncü hafta boyunca Charles’da bir devrim görüldü. Laurie
üçüncü haftanın Perşembe günü öğle yemeğinde sırıtarak rapor etti;
‘’Charles bugün çok akıllıydı ve öğretmen ona bir elma verdi.’’
‘’Ne?’’ diye sorduk eşim ve ben tedbirli bir şekilde. ‘’Gerçekten
Charles’tan mı bahsediyordun?
‘’Charles,’’ dedi Laurie ‘’Boyama kalemlerini dağıttı, ardından
kitapları topladı ve öğretmen onu yardımcısı yaptı.’’
‘’Neler oldu?’’ dedim inanamayarak.
‘’Bugün onun yardımcısıydı,hepsi bu’’ dedi ve omzunu silkti.
‘’Bu doğru olabilir mi? ‘’ diye sordum kocama gece, ‘’böyle bir şey
olabilir mi?’’
‘’Bekle ve gör’’ dedi alaycı bir şekilde. ‘’Eğer baş etmen gereken bir
Charles varsa ortada belki de sadece bir dolap çeviriyordur.’’
Haksız gibi görünüyordu. Neredeyse bir haftadır Charles öğretmenin
yardımcısıydı:her gün eşyaları dağıtıp topladı ve kimse okuldan sonra
beklemek zorunda kalmadı.
‘’Veli toplantısı gelecek hafta tekrar yapılacak dedim eşime’’ bir
akşam. ’’Charles’ın annesini bulmak için gideceğim oraya.’’
‘’Ona Charles’a neler olduğunu sor, bilmek isterim.’’
‘’Ben de bilmek isterim.’’
Haftanın Cuması çok normal geçti. ‘’Charles ne yaptı biliyor
musunuz?’’ diye sordu Laurie öğle yemeği masasında hafif korkunç bir
sesle. ‘’Küçük bir kızdan bir kelime söylemesini istedi,küçük kız
söyledi,öğretmen küçük kızın ağzını sabunla yıkadı ve Charles güldü.’’
‘’Ne kelimesi?’’ dedi babası mantıksız bir şekilde ve Laurie dedi ki:
‘’Kulağına fısıldamak zorundayım çünkü çok kötü bir kelime.’’
Sandelyeden indi ve babasının yanına gitti. Babası onun kafasını eğdi
ve Laurie eğlenerek kulağına fısıldadı. Babasının gözleri büyüdü.
‘’Charles küçük kızdan bunu mu söylemesini istedi?’’
‘’İki kez söyledi, Charles küçük kızdan iki kez söylemesini istedi.’’
‘’Yine ne oldu Charles’a?’’ dedi eşim.
‘’Hiçbirşey o sadece boya kalemlerini dağıtıyordu.’’
Pazartesi sabahı Charles küçük kızı bıraktı ve o kötü sözü üç veya
dört kez kendi kendine söyleyip durdu ve her seferinde ağzı sabunlu
suyla yıkandı. Ayrıca yine tebeşir fırlattı.
O akşam veli toplantısı için yola çıkacakken, kocam bana kapıya kadar
eşlik etti. ‘’Toplantıdan sonra Charles’ın annesini çaya davet et, onu
görmek istiyorum.’’
‘’Eğer orda olursa…’’ dedim dua edercesine.
‘’Orada olacak.’’ dedi kocam . ‘’Charles’ın annesi olmadan bir veli
toplantısı düşünemiyorum.’’
Toplantıda her sakin ve ağır başlı yüzü süzerek kıpır kıpır bekledim,
Charles’ın şu gizemli annesinin hangisi olduğuna karar vermeye
çalıştım. Fakat hiç biri bana yeterince yabani gelmedi. Kimse
toplantıda bekleyip Charles’ın davranışları için özür dilemedi ve
kimse Charles’dan bahsetmedi.
Veli toplantısından sonra Laurie’nin anaokulu öğretemenini arayıp
buldum. Elinde bir fincan çay ve bir tabak çikolatalı kek vardı; ben
de bir fincan çay ve bir parça kremalı kek aldım. Birbirimize dikkatle
bakıp gülümsedik. ‘’Sizinle buluşma konusunda çok endişeliydim’’
dedim, ‘’Ben Laurie’nin annesiyim.’’
‘’Hımm…Laurie’yle çok ilgiliyiz.’’
‘’Şey, Laurie anaokulunu çok seviyor, sürekli okuldan bahsediyor.’’
‘’İlk haftalarda adaptasyon sorununumuz vardı.’’ dedi fazla resmi bir
şekilde, şimdi ise o iyi bir yardımcı, arasıra yaptığı hatalar
dışında.’’ ‘’Laurie genelde çabucak adapte olur’’ dedim, ‘’Sanırım bu
kez Charles’ın etkisinde kaldı.’’
‘’Charles?’’
‘’Evet’’ dedim gülerek, ‘’Charles’la başa çıkmanız zor olmalı.’’
‘’Charles mı?’’ dedi, ‘’Bu okulda Charles adında biri yok.’’
Yazan: Shirley JACKSON
Çeviri: Zübeyde DEMİR
Charkes – Shirley Jackson & Çeviri: Zübeyde Demir
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın