Mart ve Nisan aylarında da Toros Dağları Çiriş kokar. Çiriş, Toros Dağları’nın üzerinde dimdik açan binbir çiçekli ottan sadece biridir. Görünce bu otu Dadaloğlu’nun sesini Kadirli’den duyar gibi olursunuz. Yamandır Dadaloğlu ve gönlü yanık dimdiktir. Bağdaş kurunca sazına vurur, yanık yüreklere doğru deyişlerini yollar. Dinleyenler kâh yiğitlikten kudurur kâh gönül yanıklığından delirir. Ah bre Dadaloğlu o da herkes gibi zamanı gelince Toroslardan göçüp gider. Toroslar dediysem bu dağlara Binboğa da derler. Bu adı Yörük ihtiyarlardan çokça duyarsınız. Neden Binboğa diye sorduğunuzda ise “Bitmez bu dağlar, bittiğini gören olmamıştır.” cevabını duyarsınız. Evet Mart ve Nisan aylarında Binboğa Çiriş kokar. Çiriş’in baş parmak kalınlığında olan yeşil gövdesinden beyaz çiçekleri açar. Açtığı vakit kendine has kokusu dağları sarar. Yörük’ler Çiriş’in yeşil bölümlerinden çorba, pilav, salata, börek yemeği yaparlar. Hatta kimi anneler beyaz tenli çocuklarını Çiriş hitabıyla severler. Dadaloğlu da bir zaman havanın kararmasına yakın bir vakit sıcak Çiriş çorbasından içmiş, fıstık çamının gövdesine sırtını yaslayıp, çevresine toplanmış obalılardan emin olduktan sonra yanıklığa başlamıştır:
Ölürüz de kömür gözlüm ölürüz
Dost ağlasın zalim felek utansın
Kıyamette kavuşmak var biliriz
Dost ağlasın kahpe felek utansın
Bir çıkmaza girdi bugün yolumuz
Geçit vermez sağımızla solumuz
Kalır gayri bizim burda ölümüz
Mert ağlasın namert olan utansın
Avşar ili yaylasına göçmedik
Aşın yeyip sularını içmedik
Tenhalarda kendimizden geçmedik
Can ağlasın hain felek utansın
Dadaloğlu’m yine coştu çağladı
Ak üstüne karaları bağladı
Fırkat odu yüreciğim dağladı
Ben ölende çapanoğlu utansın.
Dadaloğlu bu, Binboğa Dağları’nın yüreğidir. Yörük obalarının divanesidir. Obalar Dadaloğlu’nu hissettikten sonra hayvanlarını yazın Binboğa yaylalarında Çiriş ölüleri içerisinde yayar. Bazı çobanlar Çiriş’in çiçeklerinin motifini ahşap oymalarına kazır. Çiriş bu dağların kutsal çiçeklerinden biridir. Çünkü aştır, güzelliktir ve en önemlisi yazın gelmesinin habercisidir. Obalılar Çiriş açtığında, sıcak alçak bölgelerden yazı geçirmek için serin yüksek yaylalara göçme vaktinin yakın olduğunu bilirler. Vakit gelince dağların zirvelerine göçer suyun yakınına çadırlarına kurarlar. Dolayısıyla kara kışı bitiren bu beyaz çiçekli ota samimi bir saygı duyarlar. Çiriş’e gösterilen bu saygıda Yörüklerin katkısı büyüktür. Bu saygı elbette karşılıksız kalmaz. Çiriş’te Yörüklere saygı duyar. Hatta Yörük obalarında “Binboğa Dağları’nda Yörük görmeyen Çiriş Otu açmazmış.” derler. Maalesef istenmeyen olur. Zaman geçmiş, bu dağlarda Yörük sayısı azalmıştır. Çünkü Yörüklerin çoğu ya isteyerek ya da zorla yerleşik hayatı kabullenmiş ve şehirlerde yaşamaya başlamıştır. Yani ondandır hayvan sürüleriyle hareket eden Yörüklerin ve Çirişlerin Binboğa Dağları’nda yok oluş sebebi. Dadaloğlu’na saygısızlık yaptığını düşünse de Yörük bir obalı, bu yavaş yavaş yok oluşa şu şekilde seslenmiştir:
Binboğalar ağlar oldu yazdan
Yaylasında yok Yörük diye
Binboğa unutmaz özünü hazdan
Sorar taşa bile Yörük hani diye
Ak kayada Yörük görünmez olurda
Kozan Yaylası oğullar vermez olurda
Kara Kız Çiriş sürünmez olurda
Ölürüz herkesten önce ayrı ölürüz
Bir cevap yazın