Jack London’ın 1907’de yayımlanan Demir Ökçe adlı eseri, modern karşı-ütopyacı romanların ilki sayılır. Totaliter ve baskıcı sistemdeki toplumu tanımlamak için kullanılan karşı-ütopya kavramı, bu kitapta, ABD’de oligarşik bir tiranlığın yükselişinde yansıyor. George Orwell’in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanına da esin kaynağı olan Demir Ökçe, toplumda ve siyasette gelecekte yer alacak değişiklikleri irdeler. Jack London’ın ileride ABD’de bir çöküş yaşanacağı yolundaki öngörüsü tam anlamıyla gerçekleşmemişse de, yazarın uluslararası gerginliklerle ilgili görüşleri birkaç yıl farkla da olsa gerçek tarihle örtüşür. Demir Ökçe’de 1913’te başlayan bu çatışma, gerçekte 1914’te patlak vermiştir. Dahası, London sadece 1914’te olanları değil, İkinci Dünya Savaşı’na giden olayları da kehanette bulunurcasına öngörmüş; faşist yapılanmanın dünyayı nasıl dehşete sürükleyeceğini ve bunun karşısındaki devrimci duruşun nasıl olması gerektiğini dile getirmiştir.
Ne yazık ki geçen zaman London’ın kehanetlerini doğrular niteliktedir.
Demir Ökçe ABD’li yazar Jack London tarafından yeni bir distopya olarak ilk kez 1908’de yayınlandı.
Birleşik Devletler’de oligarşik tiranlığın kronik yükselişinin anlatıldığı, genellikle “Modern negatif ütopyalardan en erken”, olanı olarak düşünülür. Jack London’ın sosyalist görüşlerinin en açık biçimde sergilendiği bir romandır. Roman özellikle Faşist yapılanmanın dünyayı nasıl vahşete sürükleyeceğini ve bunun karşısındaki devrimci duruşun nasıl olması gerektiğini kurgu içerisinde muhteşem bir şekilde anlatır.
Kitabın özellikle II. Dünya Savaşı sırasındaki Irkçı ve Faşist hareketlerden önce yazılmış olması yazarın geleceği nasıl da tahmin ettiğinin bir kanıtıdır. Kitapda ayrıca bugün ezen ülkelerde görülen işçi sınıfının Oligarşik düzenin içerisinde afyon sayılabilecek sınıfsal haklarla nasıl susturulabileceğini de bulunduğu tarihten görebilmiştir. Kitap Jack London’un dediği gibi Uçurum İnsanları’ndan Tröstleşmiş büyük Burjuva’ya kadar ezen-ezilen ilşkilerini ele alıyor. Jack London ezilen sınıflara yani onun tanımıyla Uçurum İnsanlarına, Köylü Sınıfına, İşçi Sınıfına, Küçük Burjuvaziye; Tröstleşmiş Emperyalist Burjuvazi’ye karşı birlikte mücadele çağrısı yapıyor. Politik-Kurgu sayılabilecek bu roman yazarın isabetli tahminleriyle bir kurgudan öteye geçip doğrulanmış bir kehanet olmayı hak ediyor.