Sayı 12 29
NE GECE GECE OLABİLİYOR NE DE GÜNDÜZE İZİN VERİYOR GECE – ÖMER HARMANKAL
bir gündüz ile bir gecenin en kavgalı olduğu zamandı o zaman zamanın adı akşamüstü olacak kadar basit değildi zaman esrik kuransız ve bu endekste de kuralsızdı dışarının koridorundan geldin kapıyı çalmadan girdin anlamının çokta önemi kalmayan birkaç şey zırvaladın ve gittin işte o zaman bir gündüz ile bir gecenin en kavgalı olduğu […]
YAŞANDI DİYE ÜZÜLME BİTTİ DİYE SEVİN – MUHARREM DEMİRDİŞ
Ulus’ta her şeyi yıkıyorlar Zerrinn. Seni bulduğum ve bulamadığım her şeyi. Sanki bir tragedyanın son sahnesindeyiz ve dünya, yıkımını her zerresinde yaşayacak; ve biz! Yapraklar ve tapınaklar, kale ve yaban üzümleri, oteller ve ayak izleri… Her şey titreyecek; yıkım, sahnede bu kez gösterilecek ve birebir yaşatılacak, seyircisiz bir tragedyanın tüm ezgileri yek bir ağızdan söylenecek. […]
YANIK İZİ – TUBA KIR
(Türk Kahvesi) Tevfik Bey, oturduğu binanın merdivenlerini yavaş yavaş çıkarken, başına gelecekleri henüz bilmiyordu. Dik basamakları ağır ağır tırmanırken, yorgun dizleri iki yana esniyor, kambur sırtı iyice ağırlaşıyordu. Her tırabzan başında devam edebilmek için durup, dinleniyordu. Üçüncü kattaki dairesine yaklaştığında, taşıdığı poşetindeki dört portakal ve bir kepekli ekmek, kocaman kayalarla yer değiştirmişti. Hava alma bahanesiyle, […]
BUĞU – BERRİN EFLA FIRAT
Karanlık Dölledi karasından kendini. Güneş Eridi Göz çukurlarından doğduğunda ses. İnanmak: Kaktüsün serabı… Aşk, Kendini kendine kurban eden tanrı! Libas, Kırk kat mürekkep… Mor: Kayboluş soluğu Gök ve Tan labirentinde. Zaman: Kalbine esiş Kuşa esir aralığı Avuçlarındaki çöl. Taş-taşı atan-kuyu Hepsi bendim Şimdi ses ve sesi duyanım. Ve SEN Dişleri günahımda kalanımsın.
FARELER VE İNSANLAR – SERHAT ÇAKIN
Fareler ve İnsanlar, John Steinbeck’ in sarsıcı ve en önemli romanlarından biri olup; modern dünya edebiyatı içinde güçlü bir yere sahiptir. Gerçekçi bir yazar olan Steinbeck, burada Amerikan Toplumu’nda geçen yüzyılın başında kırsal kesimde, çiftliklerdeki çalışma hayatını çalışan emekçilerin gözüyle yansıtmış, onların duygu ve düşüncelerini, yaşam biçimlerini, hayal ve özlemlerini anlatmıştır. Eserinde, ekmek parası için […]
TOPAL MARTI – ZEYNEP GÜLÇİN
Ortak noksanlıklardı bizi bir arada tutan. Böyle bir cümle okumuştum. Bu yüzden mi Suat’ı seçmiştim tek arkadaşım olarak, Suat’ı seçtiğim için mi böyle düşünüyordum, şu an bilmiyorum. Akşam balığa çıkacağız, sözleştik. Kendi ellerimizle adam ettiğimiz sandalla hem de. Uzun süre vereceğimiz isim hakkında tartışmıştık da sonunda Topal Martı’yı uygun bulmuştuk. İlk kimin aklına geldiğini, kimin […]
Gökyüzü ömrüm bir de toprakta tohum – MEHMET ÖZGÜR ERSAN
Geçmiş baharda oldu Küçük avluda Iki mavi kuş Hafif hafif sekerek Beni seyrediyorlardı İki iğne gibi Gergin gözlerle İki siyah Titrek ışıltı Aniden bir dane Yada kurtçuk bularak Zarif ince ayaklarıyla Sekerek uzaklara terketti Bu hayatında Çok uzaklara dalmış Yalnız adamı Toprağın kanatları var sanki gerili Yayacak az sonra Ulaşacak ona Biliyorum güller salıyor kollarını […]
MÜSTESNA, ANNE VE GERİYE KALANLAR – DENİZ ÇANTAY
Daha on sekizini bitirip rüştünü bile ispat etmemişti, ama o gün babaannesiyle konuşurken öğrendikleriyle sanki birden büyüyüvermişti Müstesna…Ya da herkesin bildiği adıyla “terzi Müstesna”. 1929 yılında, sıcak bir temmuz günü, Bursa’da doğmuştu. Yeniden nüfus cüzdanı çıkarmakla uğraşmak zor geldiğinden, kendisinden iki yıl önce doğup birkaç ay içinde ölüp giden ablasının nüfus cüzdanını ona vermişlerdi. Aile […]
YUSUF ADIN NE YUSUF – edenzysino
– “Yusuf Bey, Yusuf Bey. Kum kapıda saati 9:30 ettik, Üsküdar’da güneş doğdu mu?” – Vapur iskeleye şimdi yanaştı, yarım saate kalmaz yazıhanedeyim. – Patronunda sabrı kalmadı bak, acı kahvesini de istedi, falına bakmasın. Lanet herif. Her sabah “günaydın, saat kaç?” yetmedi, artık telefonla da soruyor. Her şeyden haberi var. Yazıhanenin gediklisi. Şirket binası yapılırken, […]
AVLUDA OTURUYORUM – ÖMRİYE KARATAŞ
Avluda oturuyorum Algımda yalnızlık Hatıralarda birlikte okuduğumuz kitaplar Gökyüzünde çığlıklar Dağlarda keder Eylülün ortasında oturuyorum Sonra başlıyor sağanak Yağmurlar yalnızlığımı daha da çoğaltıyor Algımda gül kokusu Algımda kül rengi katarlar Dalıp gidiyoruz durmadan Avucumda güvercinler Ömrümüzün sayfalarında aykırı heceler Deli bir yağmura tutuldum Avluda oturuyorum Önümden geçiyor kül rengi katarlar Dinliyorum insan tarafından tüketilen şehrin […]
HARF TUTULMASI – ANIL ŞAHİN
Fotoğraflar geçmişin izinde akarken radyolar bereket ninnileri söylüyor, trenler çuf çuf gezintilerine çıkıyordu. O akşam katilin maktulü son durakları oynuyordu. Bozkır ve kızıl güneş ateş semaisine uzanıyor gibiydi. Akıcı ve yalın hatlarla ilerliyordu şiirler. Siren sesleri hiç de uzaklardan geliyor gibi değildi. -KAÇIŞ- O, ayaklarına binen tüm ağırlığı zorla zapt etmeye çalışıyordu. Etrafındaki bacası tüten […]
NEFES – GÜLDEREN KILIÇ
Tanrının huzurunda Unutulmuş bir kervan Bir ucu bozkır Bir ucu Umut, yaşam. Çocukların gözlerinde Çapaklanır toprak Buram buram özgürlük kokar Hafızalarında anaları. Babaları, Can verdikleri suyu Bir silaha feda eder. Elbet unutur eller Unutur hayat. Nefes tutar kendini Zalimin zulmüne karşı Burnundan solur. Salıncak sırası bekler çocuklar Bombalanmış oyun parklarında Çırpınır insan Çığlıklar arasında Kaybettiğinde […]
UZAK YILLAR – ŞÜKRAN ALP
Sonbaharın yazdan çalıntı gününde, lise yıllarımın geçtiği şehir merkezindeyim. Tarif edilen adrese geldiğimde fotoğraf karesine alınmayacak kadar gösterişsiz, boyaları çıkmış devasa demir kapısı olan ve bu kapıya uymayan iki katlı bir ev ve kapısında ben. Mahzen kapısı gibi ağır, gıcırtılı kapıdan içeri girdiğimde tavandan üstüme dökülen kireç parçaları ile birinci kata çıktım. Evin zilini çaldıktan […]
Son Yorumlar