2016 498
Namus Anlayışı – Özgür Karakaya
“Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren muhakkak namuslu olur”.. Diderot Namus, sözcüğünün kökeni de nomostan gelmektedir.Antik Yunan ve Roma döneminde kurucu yasa anlamına gelen nomos cinsellik söylemenin, üreme olmak üzere sosyal yaşamdaki tüm kuralları da düzenlemekteydi. Kadın, öznesi olmadığı olduğu alana hapsedilmekteydi . Kadına uygun görülen rol ve kökleri Roma ya dayanmaktaydı. Namus, hem başkalarının hem […]
Davet – Hikmet Güzelkokar – Zeynel Kürkçü
DAVET Sen de gel Sarıyer’de ayrıca börek yeriz Hayata boğazın kıyısından bakarız Belki bir rüzgâr eser Kulağımızın dibinde Belki martılar ağlar Bize yazmak için mısralar döker Belki kısmet çekeriz denizden Çaparilere takılır güzellikler Böreklere dökeriz sevgiyi Pudra şekeri niyetine Belki Eftelya takılır kim bilir
Hani-Gürsel Özkır
Hani; çok istediğimiz herhangi bir işin yolunda yürümediğini gördüğümüzde veya çok hayal ettiğimiz bir zirveye ulaşamaz duraksadığımızda ya da çok arzuladığımızın sahibi biz olamadığımızı yaşadığımızda; oldukça derin bir iç parçalamasıyla fetyat-figan eder ve olan hayat ışığımızı söndürerek kaybetmiş oluyoruz. Hey hat ki hey hat; egoist benliğimize ömrümüzü feda edişimize… Ne yani; sanki o bizi iç […]
SENDEN SONRA – DİDEM SAYAT
Sen gideli bugün tam bir yıl oldu. Değişen pek bir şey yok hayatımda. İşe gidip geliyorum her zamanki gibi. Bazen dışarıya çıkıyorum yemekten sonra eğer hava güzelse, kısa bir yürüyüş yapıyorum sahilde, denizi izliyorum, günbatımını, gelip geçen insanları… Rüzgâra karşı durup derin derin nefes alıyorum, bunlar bana iyi geliyor. Hafta sonları annene uğruyorum ara sıra. […]
Olmak Çilesi – gupse aydın
Varım ve yoğum dahil olmak üzere attığım her adım seçilmekten son anda kurtulmuş ya da bu kendi kendime ikram ettiğim bir güzelleme. Yaşadıkça dahil olunan bu hayattan kendimİ soyutlama çabalarım kısa bir on altı yıl içinde kendi kendini imha etme yollarında iyice ustalaştı. Daha da kötüsü haklı çıkamıyorum. Her zaman inandıklarımın yetersizliğini yüzüme vuran yumruklardan […]
Elveda Veyahut Elim Veda- mehmet emin kalgı
yalnızlığımızı paylaşırdık çorak toprakların. yolarına serçelerin çığlıklarını ıstıraplarını duyardık karlı dağların ahların bestesi yapardık kurumuş pınarların çığlıklarını duyardık yalnızlığın ayak seslerini delirmiş fırtınalar arasında masumlaşmış yüzleri bebeklerin ağlayışlarını hayalini yaşardık cennettin mavi bulutların altında kızıllaşmış güneşin karşısında ay ışığında ve bir karartıyla gül dudakların kokusunu çekerdik içimize ince, narin ve taze sevişmelerimizi veyahut öpüşmelerimizi dikenlerini […]
Parkam – Josef Kılçıksız
küflü bir an resimlerine bakıyorum anne rüzgar savuruyor eski fotoğraflarını güzün sararan örtüsüne… dalgalara savruluyor kumdan atları denizin… yellere karşı tam orta yerinden kırılıyor karanfil… çocuk kalplerine emanet ettiğim ne varsa fırtına alıyor benden… fırtınanın koptuğu yerde deniz kalacağını bilerek avunuyorum güz yağmuru bu, geçer diyorum ama sen yağmur damlamışlığı oldukça ruhumun göçüklerine biliyorum, geçmez […]
Çarşamba – Turgut Say
Bir Çarşamba günü doğdum; Arada kalmışlığın yalnızlığı ile Aşk ve melankolinin ortası, Hayallerini yitirmiş bir baba, Gövdesini unutmuş bir annenin dölü! Bir Çarşamba günü doğdum; Yelkenlerini suya indirmiş, Yeni denizlere açılmayı unutan, Eski limanlar ile yetinen bir ulusun, Özünü saklayan hikayeleri ile! Bir Çarşamba günü doğdum; Saat tam 12:00 ydi. Ebenin yemek saatı, Çekti kolumu […]
ARAF – erdem özçelik
Tolga, kendine geldiğinde bulunduğu mekan gür bir sesle yankılanıyordu. Tanıdık bir sesti bu. Babasının sesiydi. Hangi yönden geldiğini kestiremiyordu ama, babasına ait olduğundan emindi. Ve merakla başını kaldırıp etrafına bakındığında uzaklarda korkmuş haliyle onu fark etti. Sanki saniyelerle yarışıyor gibi kendine doğru koşuyordu. Bir araya geldiklerinde ise yavaşça dizleri üzerine oturdu, başını kaldırıp kollarına aldı. […]
FANUS -B. TOLGA YILMAZ
Bankın önünden geçenlere bakıyor, herhangi birinin yanına oturması için dualar ediyordu; ancak kimse yanına oturmak şöyle dursun göz ucuyla bile bakmıyordu. Biri baksa, görse, sessizliğini duysa, duysa da yanına otursa o da Forrest Gump gibi anlatmak istediği ne varsa anlatabilse. Bu aralar çok fazla film izliyordu. İzlediği filmlerin de etkisinde kalıyordu. Hayatının son yıllarında hep […]
TRENLER KALKARDI ANKARA GARINDAN- Zeynel KÜRKÇÜ
Trenler kalkardı Eskiden Ankara garından Trenler kalkardı hasretten vuslata varan Güvercin oldu şimdi Onlarca gül yüzlü can Güvercin oldu kanatlarında al kan Çiçekler kokardı Eskiden Ankara garından Çiçekler gülünden papatyasından Barut koktu şimdi Umuda sallanan mendiller Kan doldu aydınlığa bakan gözler.
Son Tövbe – EMİNE TANIRGAN
Bulutluydu hava, Çiseli yağmurlar sarmıştı etrafımı. Alacakaranlıktı yürüdüğüm yollar. Gecenin sabaha devrettiği saatlerdi. Billur gibi bir ses, Yolun sonundaki beyaz evden geliyordu. Geliyordu, ya da gelmesi gerekiyordu. Yollarımda dikenler olsa da o sesin geldiği istikamete gittim. Gittim ve delicesine merak ediyordum o sesi. Ses; sessiz sedasız çağırıyordu beni. Gittim, gitmeliydim, gidecektim. Gittim. Öyle olmalıydı. O […]
İSTASYONDAKİ – Fatma ŞAHİN
Bir sonraki Lyon trenini beklerken yorgun gözlerimle istasyondaki telaşlı kalabalığı izliyorum. İşe yetişmeye çalışan iyi giyimli Etinneli beyefendiler, alımlı Fransız kadınları geçti gözlerimden. Onlar geçer geçmez istasyona gelip bana doğru yürüyen sırt çantalı gezginlere gözlerim takılmıştı ki, yanıma gelip bir kaç cümleden ibaret olan eğreti Fransızcalarıyla gişenin kaçta açılacağını sordular. Onlara yirmi dakika beklemeleri gerektiğini […]
Son Yorumlar