Sayı 31 51
BASTON SESLERİ ve KALEMİM – Bahtiyar ERMİŞ
Gözlerinde ve dişlerinde gördüm onu… İçimden böyle geçiyordu. Böylelerinin ve böyleliklerin hikâyesini yazmak. Bozuk kaldırımları dikkatlice adımladım. Bir amca bana samimice bir selam verdi. Bastonu yoktu. Sevdiğim, ahşap tabelasında; dumanı tüten bir çay bardağı görüntüsüyle beni kendisine çeken; yine aynı yer oldu. Burası, karmakarışık sesleri içinde beni çok hızlı bir zihinsel yolculuğa çıkaran bir kahvehane. […]
BABA VE EVLAT – Hikmet ATEŞ
Fırındaki günlerinden kalan erken uyanma alışkanlığından kurtulamayan Hasan bu sabahta erkenden yola koyulmuştu. Evi ile bu yeni iş yerinin arası yürüme mesafesi ile hemen hemen bir saati buluyordu. O bu yolu biraz daha uzatarak, oturduğu mahallenin hemen aşağısındaki mahallede bulunan ayrık nizam, bahçeli evlerden oluşan sokaklardan yoluna devam etti. Bu mahalleyi ve bu sokakları ona […]
TRENLER VE BABAM – EFE NAZIM ARSLANÇELİK
Trenler, hüzün taşır derdi hep babam. Bir gün haberi geldi otuz beş numaralı vagonda kendini asmış. Bir gün olsun babamın yüzü gülmedi. Eve hep geç gelirdi. Annem dayanamaz uyurdu ben babamın yolunu gözlerdim. Yollar hep uzundur evlat derdi babam. Benim için dünyanın en uzun yolu, karanfil sokaktaki evimizin penceresinden babamın gelişini beklediğim yoldu. Rakıya sevdalar […]
Vakit akşamdı -Fatma Karabulut
Vakit akşamdı, Ve bir ayrılık almış düşlerimi gidiyordu. Uçsuz bucaksız, sessiz sedasız gidiyordu. Arkasında gözü yaşlı anılar… Hava serindi, Hasret kokulu rüzgarlar carpıyordu suratıma Sensizliği yüzüme vururcasına. Neyse ya çokta mühim değil bunlar, Yokluğun anılarınla yetinmeyi öğretti. Alıştım… Bıraktım kendimi sükunete..
Sorgulayarak yaşamak mı ? -AYBERK MAZI
Bilginin değil, bilmenin, bilerek yaşamanın, farkında olmanın acısını çekiyoruz artık. Farkında olmanın, farkına varmanın acısı bu. İnsanı, insanın iç dünyasını tanıdıkça daha da büyüyor acımız. Bitmek bilmeyen arzular, hırslar, tutkular, öfke ve kin.. Neyin esiri olduğunu bilmeden yaşayan amaçsız ve idealsiz insanlar. Kaybolan değerler.. Sorgulamak yoruyor insanı, yalnızlaştırıyor-ötekileştiriyor. Sorgulamak çoğu zaman bulmaktır aslında aranılan gerçeği, […]
SANCI – alkım ongun kaia
topuğu nasırlı ayakları,yalın ihtiyar bir erkek eli asılı saçlarında bir çift ayakkabı ellerinde,üryan kan içinde kaldırımlarda yürüyen gece dudağında yarım bir sevdanın sigarası yüreği yangın yeri,parmak uçlarında bir kadının. yosun yeşili gözlerinde ağlayan bir şehir, rahminden sızan ezgilerde gülüşen yıldızlar, karanlığa bulanmış bir çocuk gülümsemesi dudağında asılı darağacında büyüyen ve ilmek ilmek düşüşlerden kalma herhangi […]
KUŞLARIN SESİNE KULAK VERMELİ – Hüseyin HATIL
Özgürlükse eğer gökyüzü, bu özgürlüğün tadına en çok varanlar, kuşlardır. Kuşlar, hürriyet aşkıyla kanat açarken göğe doğru, dillerinden dökülen namelere kulak verseniz, size yeni bir dünyanın kapılarını aralamak istediklerini anlarsınız. Kuşlar da bizden farklı değil aslında. Kederleri, mutlu anları, hüzünleri, hasretleri, kırgınlıkları, sevileri, ayrılıkları var. Sık sık terk etmek zorunda kalsalar da yuvaları var. Onların […]
Cenaze Şöleni – Merve Yılmaz
Öleceksen şiir gibi öleceksin Gecenin bir yarısında Nemli bir asfaltın ışıltısında Soğuk yalarken tüm bedenini Cesedinin üzerinde sıcak patiler gezinecek Koklayacaklar seni Yalayacaklar yüzünü Yağmurlar yıkayacak ölünü Kediler yapacak cenaze törenini Ağıtlar yakacaklar gidenin ardından Birileri huzursuz olacak Rahatsız birileri Tüm ızdırabı yine Mart ayı üstlenecek. 24.03.16 02.49 Ankara
ÖLÜM NEDEN SOĞUK ANNE – Zeynel KÜRKÇÜ
Ölüm neden soğuk anne? Özgürlük adına çıkılan yolda Buz gibi denizden geldiğinden mi? Beton duvarların göçüğü altında Güneş doğmadığından mı? Habersizce sokaktan gelen Hain merminin çeliğinden mi? İdam sehpasında sallanan Urganın yağından mı? Cehalet ateşinde yanan bedenlerin Musalla taşıyla tanışmasından mı? Boşu boşuna inatlaştığımız Karanlık azrailin nefesinden mi? Ölüm neden soğuk anne Sen olmadığından mı? […]
AŞK VE NEFRET – Şahin KÜÇÜKSÜSLÜ
Hiç dikkat ettiniz mi? Modern zamanların en fazla ses getiren icatlarının nerede ise tamamı iç sesimizi katletmeye yönelik. Kulaklarında şu zımbırtılarla , müzik dinleyerek yürüyen şu yeniyetmelere bakın. Zombi gibi bütün insani algılarını kapatıp yürümek bir ergen için belki sıradan sayılabilir de şu koca koca adamlara kadınlara ne demeli? Hızlı okuma kursları örneğin. Bütün mesele […]
Eski Rüya- Sevgi Şahin
Islak betonlara tünemiş kuşlar Ellerindeki yemlerle,aç kuşları bekleten çocuklar Minik avuçlara yapışan,tokluk hayalleri. Ve dün Ve bugünümüz… Sidik kokan alt geçitlerinden geçerken Gözüm yaşlı,,, Ayağıma takılan geçmişimle Kırık bir anı elimde Sağa sola sorduğum Avucumda hayalin Bakmaktan yorulduğum Yosunlaşmış hayat… Gökyüzünde gölgesini aradığım Karanlıkta Elinden tuttuğum Korktuğumda yanımda bulduğum Deli rüya… Ağır bir yükle Çeke […]
HER GELİŞİNDE GİTTİN ASLINDA BENDEN- Erçağ Akarca
Akşamüstleri güneşin son ışıkları ayak diretti kapatmaya perçemlerini Bir esnaf gülümsedi emek sokağından indirirken dükkanınn kepenklerini Senelerdir hizmet verdiği sokağın ahalisine gülümseyerek evine döndü Salyangoz sırtında kıpırdayan bir karıncanın kıpırtısını duydu sanki rüzgar Rüzgar gecenin bakışlarının önünde samimi sofraların yanında döndü Bir çocuk duruyordu pencerenin önünde elleri sonsuzluğun pençesinde kıvranan Kömür dumanın kapkara lekeleriyle acımasızca […]
Islak Forma – Kerem Han
Arif, İzmir’e ilk defa yalnız gidecekti. Ellerini kavuşturmuş, başını cama dayamıştı. Gözleri, güneşin dünyadaki yansıması gibi olan uçsuz bucaksız ayçiçek tarlalarına dalıyordu, tepesindeki güneşten kuvvet alan gündöndüler sarı olan başlarını mağrur ve meraklı bir şekilde dikmiş otobüsü kesiyordu. Arif dokuz yaşındaydı. Nasıl ki yaz mevsiminde, güneş dik geldiğinde ayçiçekleri en verimli dönemini yaşıyorsa; Arif’in de […]
Son Yorumlar