2017 490
YOKUŞ-gülşen aydın
Bir anda durdu yarıladığı yokuşta, Derin bir soluk alırken, Küfürler savurarak baktı arkasında kalan yola. Her adımda yokuşun ağırlığı bindikçe bindi omzuna. Sonra bir cigara yaktı Boğuldu öksürüğe arka arkaya, Beli de iyice kırıldı, Sanki taşıdığı bedeninden ziyade onca yıl yaşadıklarıydı. Sokak lambasında ufaldıkça ufaldı gövdesi. Hızlanmıştı iyice nefesi. Yine de cigarayı bitirmekti niyeti. Sonra […]
Dünya -Evren İnançoğlu
Yeni bir gerçek yaratacağız, dedi Propaganda Bakanı, hem sesinde hem de yüz ifadesinde evrende eşine zor rastlanır bir kibir vardı. Teo yumuşak bir ses tonuyla konuştu:”Yeni bir kurgu yaratacaksınız demek istiyorsunuz ” Gerçeğin her zaman zaten kurgu içinde şekillendiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz, Sayın Senatör, dedi Bakan Teo gözlerini Bakanın gözlerinden ayırmadan kahvesini yudumladı: […]
ISLAK SUSUŞLAR -Metehan ÖZKÜN
Yazmak lazımdı. Ama neden? Çünkü yağmur vardı. Sanırım bu geçerli bir sebep değildi.. ”Yazmak lazımdı; çünkü yazılası gelmişti ruhun susuşlarının..” Evet! Belki bu bir neden olabilirdi? Lakin susmak herkesin harcı değildi. Ben çok susan gördüm. Mesela; ölüler.. Aslında hiçbiri ölü değildi. Ben konuşuyordum, onlar susuyordu. Ve onlar susadıkça ben topraklarına yağıyordum.. Yağmak […]
‘’SON SÖZÜM’’ – Selver KARACA
Rahman ve Rahim olan Adıyla…. Bir şeylerden kaçıyor gibiyim yarı meczup bir halde ruhumun tutkulu yürüyüşünü dinliyorum.Bedenimi hava boşluğuna bırakmış gibiyim.Karanlık odamın aydınlık olan yönünde çökmüş yere bedenim ,dilim […]
DAĞILMIŞ SAÇLAR-Tamer ŞARKAYA
Kıyısında oturuyoruz fırtınanın. Dağılmış saçlar; Toplanmamış odalar, Yaşanmamış aşklar gibidir. Kirpiklerinin ucuyla yıldırım düşürüyorsun. Baldın, bal saçlımdın. Buhurumeryem çiçekleri açmasını beklerken Balçık oldu toprak.
DAHİ ANLAMINDAKİ DE, DA – Serhat Barış Özhan
Birisi yine tweet atmış, “dahi anlamındaki de, da ayrı yazılır.” Bir yazıda “de, da’nın” yanlış yazıldığını görünce, bokunda boncuk bulmuş gibi sevinen tiplere çok gıcık oluyorum. Bazen mail ortamında ateşli bir tarışmaya giriyorsun mesela, “sen önce de, da’yı doğru yaz” diyor. Sanki dersin, dil bilgisi uzmanı, dilin bütün kurallarına hakim. Çok biliyorsan noktalı virgül […]
Ahude -Hakan gülçay
Yazdım önceleri. İçimden geçen sonraları karalayarak söyledim. Söylediklerim aslında söyleyemediklerim idi. Korktuklarım. Umurunda olmadı. Niye olsaydı? Mutlu sansın diye, geçirdim yüzüme koca bir maskeyi. Öyle bir kocaydı ki, yaşı bilmem kaçtı. Belki o mutlu olurdu, niye ki? Umurunda olmadı. Oysa sonuna dek açıktı gönlümün tezek kokan ahır kapıları. Utandım. Yazdığım sayfalar, söylediğim sonralar hep sonralara […]
Dağa Ovaya Hoyratça Bakma Ne Olur -Ayhan AKDENİZ
Küllenmiş bir kor iken ocakta , Uçup da gidiverdi, Unutulmuş kapı aralığından, Kuvvetlenen, esen hoyrat bir rüzgarın, Kapılıp, ardınca… Düştü sonradan, bir yerlere, Orada alev alev, Dalga dalga yayılıp, Ama hep kırmızıya keserek, Dağı, ovayı, tüm yamacı, Kımıl kımıl hareketlenen, Kurdu, böceği önüne katarak, insafsızca, sararak olgun başakları, Yakıyor, kavuruyor tuttuğu herşeyi, Hiç yaklaşılmıyorki […]
ALİCE’E MEKTUPLAR -Yusuf Doğan
Sevgili Alice! Bu mektubu sana asırlar sonrasından yazıyorum.. Biliyorum, unuttuğumu sanıyorsun, aksine seni yaşıyorum. Gönlümün odaları senin mavi gözlerinle dolu. Kalbimin her çarpışında sana uzanıyor nefesimin yolu. Senin kutupları kıskandıran beyaz elbisen hala aklımda. Gözlerimi her kapattığımda bütün endamınla duruyorsun yanı başımda. Upuzun, ince, narin bedenin ve hanim ellerin, Hala sıcaklığını yaşıyorum duymaktan bıktığın nefesinin. […]
KIRDA – Ali Akkoç
köyü henüz aydınlanmak üzereydi. Köyün üzerinde yağmurun yağacağına delalet iki kara bulut geziniyordu. Sokak lambaları da ha söndü ha sönecekti. Köyün dışına doğru koyunları sürmekte olan Mahmut’la Hasan Hüseyin kendi aralarında sohbete dalmış koyunların peşi sıra yürüyordu. Yak bi cigara dedi Mahmut. Mahmut abi biri görür bizimkilere söyler. Yak sen bir şey olmaz. Hasan […]
Göğsü Kınalı -Ayhan AKDENİZ
Beyaza büründü şimdiden, karşıdaki o dağ , yamaçlar , kıvrım kıvrım bükülen yollar , şu engebelik, tümsek ve çukurlar… Üstleri hep usulca örtüldü , bir beyaz çarşafın , insafına terk edildi . Sessizlik , şimdi dört yakada bir ıssızlık , çayırlar, ovalar , kaval yankısından yoksun o tepeler , ve çıngıraklardan ve çanlardan […]
Ekmek Kavgası -Meltem Uçkun
13-14 yaşlarında bir çocuk koşuyordu sabahın erken saatlerinde iki sokak ötedeki fırından taze ekmek almak için. Ekmeği alıp hemen eve koşacak, kahvaltısını ettikten sonra da boya sandığını alıp doğruca şehrin en kalabalık meydanında tezgahını kurup ayakkabı boyayacaktı. Her gün sabahları yaptığı gibi o sabah da yine öyle yapacaktı. Öğleden sonra da doğru okula gidecekti. Mahalledeki […]
YOLCULUK – İBRAHİM KAYA
Gidilecek tek yer var,varılacak son nokta. Bir kısrak gibi hızlı ve narin süzülen su, Yürürken uçtuğunu sandığın yeryüzü. Ve perde perde karanlıkla boğuşan gözlerim. – Üzerinde ki toz zerresinin ağırlığı ne kadar dır? Bir ömür mü?, bir koşulsuz bağlanmak kadar mı? Yada heybendeki şekerlerin… Bir ninenin verdiği yahut kendinin sahip olduğun. – Suçu atmak […]
Son Yorumlar