Sayı 49 39
Kainat İnsan – Erengül Koç
Önce ben, BEN’i bildim. Sonra, SES’imin farkına vardım. Gücümün farkına vardım. “Gerçeğin Kaynağı benim; Hakk’ın-hukukun Kaynağı benim” dedim. Ses verdim evrenlere, alemlere “ALLAH” dedim, Duydum Allah’ın tınısını. Ben “EZELim”, ben “EBED”im. Ben “EVVEL”im, ben “AHİR”im, İLK ve SON benim. Ben hep “AN”dayım. “Ben İNSAN’ım diyebilen, el açıp göklerden yardım dilemez. Hızır’dan medet ummaz. Beni arayan, […]
Gezinti – Aytül Bingöl
Her zaman yürüdüğüm caddenin kenarındaki patikaya saptım, kestirmedir diye düşündüm, bir an önce eve gitmek istiyordum çünkü. Hava çok sıcaktı, ayakkabılarım ayaklarımı fena halde sıkıyordu ve gürültüden bıkmıştım. Yavaş yavaş yürümeye başladım, cadde de gürültüsü de uzaklarda kalmıştı artık. Aynı yerden hemen her gün geçtiğim halde, burayı hiç farketmemiş olmama şaşırarak ilerledikçe, kırlarda geziniyor hissine […]
Palto – Zeynep Kasap
İyi misin diye soruyor. İyiyim dedim. Gitti. Hastane çıkışı apar topar buraya getirdi büyük oğlan. Siz uzaktasınız ben bakarım anama demiş Mehmet’le Ayşe’ye. Gelin; yesin içsin yatsın ama peşinde dolanamam, bağda bahçede evde bir sürü işim var oturacaksa otursun oturduğu yerde demiş. Oturuyorum. Kapı, na şurada amma… Asmalarım üzüm vermiş. Halime’nin küçük kızı dediydi geçmiş […]
Diyelim ki… – Ali Naki Dedeoğlu
Diyelim ki..Bi yürek tuvalinde fırçan dolanıyor..Ne varsa eğreti duran silip geçiyor, renklerin..Mevsim sende ki bahar, yağmur çiseliyor..Ve toprağa basıyor ayakların.. rengarenk bi çiçek tarlasında.. Diyelim ki;Şafağındasın günün..düş senden yana..Seyrinde masmavi bi göl.. kıyısında martılar..Değirmen damında bi leylek yuvası..Patikanın iki yanında laleler.. Diyelim ki;Zamansızsın.. sırlar ayan beyan…Dün, yarın unutulmuş evel ki gün..Kelebekler yazgılanmış ömrünü çoktan geçiyor […]
Hoşça Kal – Yelda Karataş
Göz yaşınla başlamak istemiyorum söze. bir bardağın kırılışını izlemeye katlandıysan ağla. cam kırıkları herkesin dilinde. intiharın imgesi kırılmış çoktan. gitmesi cebinde hazır bir avuç misketle gelmedim kapına. diz kapaklarım üşümüştü sadece kardan ve hayattan. Göz bebeklerin aç. kendinden kaçmanın her dili aşk haklısın dur denir mi giden geceye. sabah gücenir. Göğe yıldız çakmak her kuşun […]
Sarahaten – Çağla Nalbantoğlu
Paçalarıma kadar inmişti hissettiğim derin korku ve bütün suskunluğuyla örtülmüştü çocukların üzerine gece. Simit susamlarının yanında turuncu hasretler biriktirdiğim bir önlük cebim vardı, zamanla onu da yırttı parmaklarım, ilmek ilmek. Sevgisizlik tanımını okulun taş merdivenlerinde oturarak ezberlemiş bir çocuk için şeker pembesi değildi gökteki bulutlar. Esir olarak tutulduğum bir kabile sanki okul bahçesi ve ilk […]
Veda Somyası – Deniz Kenan Kılıç
Kapalı gözlerinden süzülen gözyaşlarının taşıdığı yalnızlık hissi Yaşlı bedenini, anımsadığı düzmece yollarda geziye çıkarır İstemsizce son kez hareket ettirdiği kolları ve bacakları Buruşturduğu yüzünün derinliğinde pandomim icra ettirir Karanlık odada, akşam vakti sessiz televizyondan yayılan cılız ışık Sabah ışıklarını arayan iniltilerinin arasında, yanılsamalar yaratır Ansızın boşalan terlerin soğuk ellerini tutan kıpırdak sinestezi Solan çehrenin güzelliğine, […]
Yüzleşme – Erdal Taşkın
Gözleri kapalıydı. Bütün uzuvlarını açmış, heykel gibi duruyordu. Günün ilk saatleri olduğu için güneşin yakıcı etkisini henüz hissetmiyordu. Gerçi gün, saat, günün ilk saatleri gibi sözler onda oldu olası anlamlı hâle gelen kavramlar değildi. Gözlerini açmaya karar verdi… Vazgeçti. Daha önce de bütün uzuvları açık bir hâlde, heykel gibi durmuştu ama gözleri kapalı hiç bu […]
Olanla Ölenin Köprüsü – Deniz İnan
Olsun Yokluğun yokluğunda açar çiçekler kışın Bırakın zatıâliniz berhudar olsun Kumun yolculuğudur diye dillenen Seherde çöle tepetaklak vuruşumuz Kimin yolculuğudur Ben fevkalade ipe dizilişler bilirim Ruhu şad olsun Sizinle çok önceden tanışmalıydık Babam satmadan kırmızı pikabını Üç ay ertelemeye girmeden mahalle pikniğimiz Hoş gelmeliydiniz Yüzünüze yüz sürmeliydim Avluya rüzgâr getiren o yaprak titremeliydi Sormamalıydım, aslında […]
Ego – Özgür Karakaya
“Ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, Ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego”.Albert Einstein. Ego, sözlüğümüzde şu anlama gelmektedir:İsim, felsefe Ben; Latince bir kelime olan Ego, ben, benlik, kendilik demektir. Üç harfin içine sığabilen bir dünyadır.İnsanı duvar gibi kuşattır. Samimi olmasına izin vermek istemez ve sahteliğini devam ettirmesini ister. Bizi diğer insanlardan ayıran settir.Şişmeye müsait […]
Terzi – Dilşah Dinçer
Şehrin ünlü terzisi o sabah, her zamankinden daha erken uyandı ve atölyesine indi. Daha çalışanlarından hiçbirisi gelmemişti. Herkesten önce gelip yerleri temizleyen, perdeleri açıp evi havalandıran hizmetçisi Nalan bile orada değildi. Onu bu vakitte buraya sürükleyen tutkusundan başka bir şey olamazdı. Kumaşların arasında hem kendini kaybeder, hem de bulurdu. Orta yaşlarını çoktan geçmiş olmasına rağmen […]
Küsmesin – Duru Didem Berkan
***Kırık laleler, kırık vazolarda çok yaşamaz.Gecelerden bir gece seç kendine, uzan boylu boyunca..Gece ol, gece kal, gece giyin; ve öyle karanlık örtün üzerine.Gecelerde saklıdır hem en mağrur, hem en mağdur.Kırık laleler, kırık vazolarda çok yaşamaz.* Şiraze * Gece güzeldir. Gece özeldir. Gece biraz sen biraz ben gibidir. Gece karadır baştan çıkarır. Gece insandır insanı kaçtığı […]
Miraç – Arzu Seloğlu
Bedenindeki iki parlak küre ile gördü. Neden burda olduğunu bilmiyordu. Gerçekten bulunduğu bir yer var mıydı ya da varsa onun adı “burası”mıydı muamma… Renklerin ve seslerin tevhîdi ahenginde savrulduktan bir kaç gün sonraydı. İnsanlar ne kadar kalabalık ise o kadar da tektiler demek ki. Yok. Bu o iki parlak kürenin işi olamazdı,disipline etmeliydi onları,en azından […]
Son Yorumlar