Sayı 55 29
Yanar Hasret Yanar Metin Yanar Behçet – Mehmet Özgür Ersan
kuşların telaşından belli toprağın en güzel günüydü gecemizin büyülendiği saçacak buğdayımız kalmadı yeryüzüne kendimizden başka yeni sözcüğü yanan ağaçların yeniden öğreneceğimiz yeni dillerde unutulmuş dalgınlığın uğrağı karanlık içinde karanlıklara karşı iğde kokarak dökülmesi yıldızların taşlar topladık ama çekülümüz yoktu çatıyı kurmaya, yıkılmış bir duvarı onarma acı çekmenin bilinmedik uğuru bildik bir totem gibi göğsünde sabahın […]
Akşama Doğru – Fuat Oskay
***** Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta. (Ahmet HAŞİM) ***** İnsan ömrü ile güneşin gün içindeki hâli ne kadar da benziyor birbirine, değil mi? Seher vakti gökyüzü, bir doğumu müjdelercesine rengârenk ışık […]
Alaaddin’in Büyüsüz Lambası – Feride Cihan Göktan
Bu gece oturup bir öykü yazmalıyım. Eğer yazabilirsem pazartesi günü işimden istifa edeceğim. Öyle dedim kendime. “Eğer bugün bir öykü yazabilirsen hayatını değiştirebilirsin. Yoksa her şeye devam et. Hiçbir değişiklik yapma. Buna mecbursun çünkü. Yeni bir şey kurgulamıyorsan en iyisi her şeyin eskisi gibi gitmesi. Hiç değişmeden. Sabah kurulu bir saat ile kalk, aynada geçmekte […]
Kaktüsgiller – Berrin Yelkenbiçer
Ağrıyla uyandı. Başından başlayan sıkıntı boynuna iniyor, omuzlarına yayılıyor, bel kemiğine kadar ulaşıyordu. Kilitlenen çenesini iki eliyle tutarak ayırdı, derin bir nefes aldı. Diş hekiminin önerdiği, takma dişlere benzeyen silikon aparata bir türlü alışamamıştı. Zaten, demişti hekim, bu aparat bir yere kadar işe yarar, bir psikiyatriste mi gitsen acaba? Giderdi gitmesine de çenesini rahatlatacak asıl […]
Ben Anadoluyum – Zeynel Kürkçü
Bir destandır tarihimin başlaması Bitimi ise sonsuzluk Malazgirt’te Alparslan’ım ben Ardımda boy boy yetmiş iki milletim. Dumanım gitmez Bolu Dağından Köroğlu direnişiyim Putperesti kâfiri davet eylemişim Gönül dergâhına Mevlana’yım Semah ile yakarmışım Rabbime Gürül gürül Kızılırmak dibinde Pir Sultan’ım, Âşık Veysel’im Post sermişim dertli gönüllere. Şair olmuş düşünürüm İstanbul’u Orhan Veliyim boğaz kıyılarında Dağlarda destan […]
Ölümüm – Süleyman Ethem Erdoğan
İlk defa alnımda hissettim Soğuk bir namlunun kararlılığını İşte o zaman öleceğimi anladım Hiç direnmedim ölüme Titrek parmaklarım serbest kalırken Sustu şehir, durdu zaman Bilinç benden kopup giderken Ben ağır ağır öldüm Belki önce inanmadı babam İnanmak istemedi Sonra görünce ruhsuz bedenimi O zaman el mecbur Kabul etmek zorunda kaldı Belki annem bir daha hiç […]
Meşgale – Berfin Sara
Emekliliğimin birinci yılıydı. Alıştım biraz fazla uyumaya. Tembelliğin lüzumu yok tabi, uyanır uyanmaz güneşi görmek isterim hep. Kalktım ve odadaki sehpanın üstünde, dün doldurduğum, sarımtırak renkli cam sürahide duran sudan bir bardak içtim. Dolapta zeytin, peynir vardı; bir parça da ekmek, kahvaltımı yapmaya yeterdi. Masada oturup bir süre rahmetlinin fotoğrafını izledim. Soğuk günlerde bir nebze […]
Sende Buldum – Ayşenur Bağlı
Şiirlerin güzelini sende buldum Henüz söylenmemiş tesirli sözleri Keşke falcı kır papatyaları gibi Kırmadan dökebilsem yürektekini Hoyrat bir aşk hikâyesi içimdeki Savurduğum karlı dağ eridi gitti Bileğinden süzülen kan oldu belki Belki de kuruyan dudağına değdi Gezdiğim şehirlerde duyduğum türkü Sevdiğim sokaklardaki beyaz duvar Sende, bende olandan daha çok söz var Belki de bende bir […]
Adalet Ağaoğlu ve “Ruh Üşümesi”: Yeni Bir Tarz Mı?- Ahmet Faruk Keçeli
İnsan bir başkasına dokunduğunda ruhu üşür mü? Dokunmak nasıl olur? Müzik gibi midir, bir lokantada içki içmek gibi midir? Kısacası nasıldır? Bu konular etrafında ikili ilişkilerin derinliklerine iniyor Adalet Ağaoğlu. Farklı bir yazım tarzı ile parça parça anlattığı hikâyelerle örüyor romanını. Bir ‘oda romanı’ denemesidir onunki. Farklı karakterlerle aynı konu üzerinde dokunuşları anlatıyor. Ancak Ruh […]
Ali’ydi Adı – Hatice Dökmen
Cılız bedeni mezarın üstüne yayılmıştı. Islak toprağı avuçluyor öpüyor öpüyor, yine öpüyordu. Gökyüzü bulut bulut kümelenip İstanbul’un üzerine yağarken kadının yaşları sakinleştiricilerin sersemliğinde göz pınarlarında kuruyordu. Akabilseydi onun da yağmurları, gürleyebilseydi. Çakabilseydi delicesine yüreğindeki şimşekler. Çırpınabilseydi, öyle bir çırpınabilseydi ki acılı bedenini sığdırabilseydi yiğidinin yanına. Aynı toprak onu da sarsaydı da birlikte uyusalardı soğuk döşeklerinde. […]
Cam veya Can – Dilek İşcen Akışık
Bazı insanlar saygılıdırlar. Nerede, ne zaman, ne yapmaları, kimlerle, nasıl, ne kadar konuşmaları gerektiğini bilirler. Susmaları gereken zamanın da farkındadırlar. Laf olsun diye konuşmazlar, bazen hiç konuşmamayı da seçebilirler. Seviyeli ilişkiler kurmaya özen gösterirler. Böyleleri genellikle yol yordam denilen davranış inceliklerinin ayırdında olan, görgülü insanlardır. Peki, giyinmeyi kuşanmayı bilen, muhteşem sofralar kurabilen, kaliteli malları çok […]
Akıp Giden(ler) – Hatice Altunay
Sazın tellerinde titreyen ezgiler gibi usulca yüreğine aktı bir telli turna. Boz üveyikler havalandı çiğsil tan hıçkırıyordu. Çocukluğunu asmıştın ipek bir mendil gibi Torosların yamacına… Terleyen avuçlarına düştü çocukluğun. Geçmiş zaman bu, çakır dikeni parlaklığı gelmiş oturmuştu ayağına…. Ayağının altından kayan kiremit rengi toprak uçurumlara savrulmuştu. Arkandaki alaçam tutmuştu seni cılız ve güçsüz kollarından. Bilemezdin yaşayacaklarının hangi dilde ,hangi dikende mor mor açacağını küçük ve çelimsiz bir çocuktun Şimdi dağ […]
Caddenin Halleri – Elif Tura
Mine “Baş başa içip müzik dinlemeyeli yıllar olmuş” dedi Burak’a. “Bizimki anneannesinin yanında kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordur.” El ele tutuşmuş, ağır ağır yürüyerek Kurbağalı Dere’nin üzerindeki köprüye gelmişlerdi. Yaşlı bir sokak köpeği yanlarından usulca geçti. Gittikleri küçük mekânda sahneye çıkan amatör grubun gitar soloları, bateri ritimleri hâlâ kulaklarında çınlıyor gibiydi. Kapıda “Yüksek ses işitme […]
Son Yorumlar