E-DERGİ 990
DÜŞLERDEN GELEN TARUMAR – Muammer Gündüz
Ruh nakli yapılan frapan yarın Ve omzuna kuşanan şalı gibi güz, Güzün elinde patlamaya hazır tonlarca mayın Stabilize her durak, her durak suç Her durak şarapnel parçası birazda… Biraz da iliklenir köhne zamana Ve cürüm eser koynunda gecenin Derdest edilen her takvim, salınarak düşer uçuruma Yak vebalini, kafasına sık, hükmü yok bu düzenin Karışır cesetler […]
Köşeli Bir Gülümseme – Abdullah Acarlar
Vurdu yine hüznümün ense köküne güzel bir tokad-ı osmanî yandı siddetiyle yanılışlığın üşüyen elleri İndi yeryüzüne köşeli bir gülümsemenin buruşukluğu sardı dört bir yanı sessiz bir sis uzun uzun baktı parmakları kafasında dolasan o donuk ve sönük mimikli hayali kahraman Daldı telaşına akşamın, eve dönüşlerin ayak seslerine ve bir de kızıllıgına Haşim’in bir de uğultusu […]
ÇOCUK – Mehmet ÖZDEN
Cesaretini göğsüne takıp Alabildiğine koşuyordu çocuk. Cebinde cakası hazır, Jilet gibi saçları vardı Geriye atılan, Geriye doğru sallanan. Fiyakalıydı Bir kabadayıyı andıran. Avucunda bir tutam sevda, Kalbinden bir tutam parça Rüzgarı arkasına takıyordu. Sevdiğine satacaktı onu Yok pahasına hem de. Rağbet görmezse Çıkarıp cebindeki cakasını, Caka satacaktı etrafa. Kolları iki yana açık Ağırdan gidecekti oracıktan. […]
SOMUT HAYALLER – Ruveyda Betül
yazıyorum çünkü, biliyorsunuz gereken bu. acılardan bahsetmek bir çoğumuz için bir rutin haline gelmişken. yine bir çoğumuz için aslında söz konusu olamayacak klişelere dönüştü. somut hayaller. öylesine somut ki görünmez oldu en ufak soyutluklar. yüzlere bakıldığında duyguları görmektense gözlere, dudaklara, kıvrımlara bakar oldu zihinler. oysa her şeye anlam katan düşünceler değil miydi. ruh değil miydi? […]
Can Pazarı – Tayfun TATAR
Sırtından vurulmuştu ya bir karanfil Ve uzanmıştı kapkara Bir çıkmaz sokağa Sürmüştü ya hani allı morlu gökyüzü Gözyaşını toprağa Ve usulca filiz veren baharı Katıp bir şimal rüzgarının ardına Yaprak dökmüştük ya biz Sıkıştırmıştık ya bir güvercinin kanadına Acele yazılmış saman kağıdında O gencecik adını Boşuna değildi elbet Şimdi, gökyüzünün bir başka köşesinde Ağıt yakmadan […]
GECE- FERHAT NİTİN
Gecemin içine gel bu gece. Uykusuzluğum ol uyukladığım her vakit. Çırpınışların ardına saklanan nice düşler gibi. Gerçeğim ol gerçeği yüreğimde sakladığım her vakit. Ağlayan kalemimin dile getiremediğini anlat bu gece. Tıpkı boş bir sayfadan mana çıkarıcasına derin ol derinliğe daldığım her vakit. Gel sen bu gece sonum ol, nefesimin kesildiği, tümcelerin ardında seni düşlediğim her […]
BASTON SESLERİ ve KALEMİM – Bahtiyar ERMİŞ
Gözlerinde ve dişlerinde gördüm onu… İçimden böyle geçiyordu. Böylelerinin ve böyleliklerin hikâyesini yazmak. Bozuk kaldırımları dikkatlice adımladım. Bir amca bana samimice bir selam verdi. Bastonu yoktu. Sevdiğim, ahşap tabelasında; dumanı tüten bir çay bardağı görüntüsüyle beni kendisine çeken; yine aynı yer oldu. Burası, karmakarışık sesleri içinde beni çok hızlı bir zihinsel yolculuğa çıkaran bir kahvehane. […]
BABA VE EVLAT – Hikmet ATEŞ
Fırındaki günlerinden kalan erken uyanma alışkanlığından kurtulamayan Hasan bu sabahta erkenden yola koyulmuştu. Evi ile bu yeni iş yerinin arası yürüme mesafesi ile hemen hemen bir saati buluyordu. O bu yolu biraz daha uzatarak, oturduğu mahallenin hemen aşağısındaki mahallede bulunan ayrık nizam, bahçeli evlerden oluşan sokaklardan yoluna devam etti. Bu mahalleyi ve bu sokakları ona […]
TRENLER VE BABAM – EFE NAZIM ARSLANÇELİK
Trenler, hüzün taşır derdi hep babam. Bir gün haberi geldi otuz beş numaralı vagonda kendini asmış. Bir gün olsun babamın yüzü gülmedi. Eve hep geç gelirdi. Annem dayanamaz uyurdu ben babamın yolunu gözlerdim. Yollar hep uzundur evlat derdi babam. Benim için dünyanın en uzun yolu, karanfil sokaktaki evimizin penceresinden babamın gelişini beklediğim yoldu. Rakıya sevdalar […]
Vakit akşamdı -Fatma Karabulut
Vakit akşamdı, Ve bir ayrılık almış düşlerimi gidiyordu. Uçsuz bucaksız, sessiz sedasız gidiyordu. Arkasında gözü yaşlı anılar… Hava serindi, Hasret kokulu rüzgarlar carpıyordu suratıma Sensizliği yüzüme vururcasına. Neyse ya çokta mühim değil bunlar, Yokluğun anılarınla yetinmeyi öğretti. Alıştım… Bıraktım kendimi sükunete..
Sorgulayarak yaşamak mı ? -AYBERK MAZI
Bilginin değil, bilmenin, bilerek yaşamanın, farkında olmanın acısını çekiyoruz artık. Farkında olmanın, farkına varmanın acısı bu. İnsanı, insanın iç dünyasını tanıdıkça daha da büyüyor acımız. Bitmek bilmeyen arzular, hırslar, tutkular, öfke ve kin.. Neyin esiri olduğunu bilmeden yaşayan amaçsız ve idealsiz insanlar. Kaybolan değerler.. Sorgulamak yoruyor insanı, yalnızlaştırıyor-ötekileştiriyor. Sorgulamak çoğu zaman bulmaktır aslında aranılan gerçeği, […]
SANCI – alkım ongun kaia
topuğu nasırlı ayakları,yalın ihtiyar bir erkek eli asılı saçlarında bir çift ayakkabı ellerinde,üryan kan içinde kaldırımlarda yürüyen gece dudağında yarım bir sevdanın sigarası yüreği yangın yeri,parmak uçlarında bir kadının. yosun yeşili gözlerinde ağlayan bir şehir, rahminden sızan ezgilerde gülüşen yıldızlar, karanlığa bulanmış bir çocuk gülümsemesi dudağında asılı darağacında büyüyen ve ilmek ilmek düşüşlerden kalma herhangi […]
Son Yorumlar