E-DERGİ 990
Aşk ki gerisi vesaire… – vildan zeynep Can
İnsan ki aşkı taşıyan. Aşk ki kendini insana taşıttıran. Aşk ki en çok kadına yakışan. Kadın ki aşk’a ruhunu katan. Ruh ki bedelsiz Allah’a ait olan. Allah ki tek ve birdir. Aşk ki tanımlanamayan, belki binlerce kez açıklanan.Tek bir bakışla kalbini çalan adam ki sevmek mantığı ile yaşayan. Sevgi ki Leyla’ların, Şirin’lerin, Aslı’ların nazı; Mecnun’ların, […]
yorgun hissediyorum – ayhan kelam
yorgun hissediyorum. hemde çok yorgun hayat kısa bir mola deyip çekilsem kabuğuma ve bütün pislikleri unutsam madık madım mayacağız hadi birde uttum diyebilsek tanrım seni unuttum unuttuk desek savaşmayı kini unutacağız aklımda kalmadı hiçbir katliam ya da olmadı olmasa daha mı fakir olur insan yaşam standardımız mı düşer yada tanrı tek ayak üstünde durma cezası […]
PARMAK UÇLARINDA AŞK – Hakan GÜLÇAY
Bazen umarsız dikkatime rağmen kendimi diğerleriyle karıştırıyorum. Fakat diğerleri de bendim ne garip. Belki de karışıklığın asıl nedeni buydu. Çünkü ben tek değildim. Hayatım boyunca diğerleri peşimden ayrılmadı. Ne yalan söyleyeyim, hoşuma da gitmiyor değildi hani. Bazen biriyle, bazen de bir diğeriyle yaşanılan hayat her ne kadar zor olsa da, aslında bir o kadar da […]
Yağmur – ümit acarer
Yağmur yağıyor yağması gereken en güzel yere, Kuşlar aşk böcekleri gibi kaçışıyor susam tarlasına, Denize dar gelmeye başlıyor bedeni yükünden, Bulutlar öfkeyle birbirini kovalıyor takır tukur seslerle, Gökyüzünü hüzünlü kara akbabalar sarıp sarmalıyor, Sokaklar çocuk sesleriyle ritim tutuyor yağmur damlacıklarına, Evlerin çatısı anlık bir can havliyle güneşin kavurucu sıcaklığından sıyrılıveriyor, Eskici, simitçi, bozacı kaçacak yer […]
Her Sabah – Murat Karakaş
Sabahın ilk ışıkları perdenin açık kalan kısmından içeri sızıyordu. İçeri sızan bu ışık hüzmesi bütün ihtimalleri hiçe sayarak yatagın başına gelip, sonrada aşağı doğru ilerleyip yastıga ulaşıyordu. İhtimallerin hiçe sayıldığı kısım bu değildi tabiki. Asıl ihtimalleri tuvalet kağıdından yapılmış bir duvar gibi hiçe sayıldığı yer ise, ışık hüzmesinin bu yastığa kafasını koymuş ve uyumakta olan […]
Söylence – Laşer FİDAN
eski bir dilde söylenen kadim bir dua gibi tekrarlar bir kutsalı çağırırcasına hecelerdik adını. şahmaran derdik sana, eti kanardı ademin. sesini söze vururduk, içinden ishâk kuşu geçerdi. nesillerdir anlattığımız bir söylenceydin aslında. ne kaf dağı’nın ardında bir cennetin ne de o cennetinin elma ağaçları vardı fakat, biz gene de düşürürdük gökten o üç elmayı. hızırın […]
SON “BAHAR” GÜNLERİ… – songül korkmaz
Eylüle merdiven dayamış bir yaz daha senelerden düşerken ve ayvalar olgunlaşmasını henüz bitirmişken en erdemli acıların altında semâvi bir sessizlik yaşayan insan olgunlaşıyordu. Artık güneş görmeyen ruhu; yitik hayallerin sağanağında kendi gözyaşıyla ıslanıyordu. Islanıyordu iş o ya bir türlü uslanmıyor hep aynı sıcak hayale salıncak kuruyordu son bahar siteminde. Kader onu hüznün beşiğinde sallarken o […]
NECDET NEYDİM ile söyleşi – Söyleşi ve fotoğraf: Onur Özdemir
“Çocukları keşfedin… Onlarda sonsuz bir evren göreceksiniz” Çocuk ve gençlik edebiyatı alanındaki araştırmaları ile tanınan akademisyen, çevirmen, yazar Necdet Neydim ile çocukların dünyasını ve bizim dünyamızdaki çocuk kavramını üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Çocukların dürüst varlıklar olduğunu, içtenliği, sıcaklığı ve sevildiklerini hemen anladıklarını dile getiren Neydim, yanılgıya düştüğümüz noktalarda ise anne ve babaları uyardı… Gelin […]
az kaldı – Josef Kılçıksız
az kaldı kıyasıya üşümemi azgın kışların mevsiminde seni kaybetmeme say körlüğümü müzmin pervaneliğime ışığında… hayatımın gayya kuyularına bir kaç adım kaldı biraz daha dayanırsam bir kaç kulaç kaldı bildik suların kıyısına… senden uzaklaştıkça ufala ufala küçülen umutlarıma bir kaç yüz mil… susmaktır yalnızlık gecenin özlem pencerelerine ölesiye bakmaktır… beni senden ayıran sarı bir çöl madenin […]
Eller ve Devlet – özden çagrı özçelik
Tren raylarının üzerinde oturuyorlardı. Tepedeki Güneş’e bakılırsa Tanrı’nın yeryüzündekilerden hıncını alır gibi bir hali vardı. Ancak onların bu sıcaktan ne etkilenecek halleri ne de bundan yakınacak güçleri vardı. Güneşin yakıcılığından kararmış ve derileri soyulmuş burunlarından ter akıp bir ip gibi toprağa düşüyordu ve toprakta türlü şekiller oluşturuyordu. Yakup’un ter damlaları birleşip bir Antik Yunan tablosu […]
DÖNEN ÇARKIN OYUNLARI – BEGÜMHAN VARLIK
Savaşın etrafında dönen çarkın insanları, geçmişin gününü yaşamak istiyor. Ele geçirilmiş hırsların içinde, intikamın son kadehi sunuluyor. Sisli pencerelerin ardında oluşan sanatın gözyaşları, uçurumun kenarında bulunan dalgaların arasına karışıyor. Çıkarılan her şiddetli fırtınada, sanatın kaleleri birer birer yıkılıyor. Barışın insanları bir yandan haykırırken, fark edilmeyi bekleyen tutsaklık alevleniyor. Alevlerin içinde kavrulan intikam, son sunuş şeklini […]
KRAVATLI BEY – Safa Berber
Güvercinler tamam da Serçeler bile korkmaz olmuş insanlardan Onlar da anlamış bizi yavaştan Bütün hayvanlar alışıyor Hayvanlığımıza Barış için yaşamadık mı şuana kadar E bu ölenler ne o zaman kravatlı bey! Böyle barış olacaksa olmasın Barış hiç olmasın hatta Mutlu musunuz kravatlı bey! Bunun için beni akıl hastanesi yada Mapushaneye koyun kravatlı bey! Eleştirmek suç […]
300’lük, Şiir – Erdem Saçlı
İyi günde kötü günde Her zaman her her yerde her nefeste Ben iki cihanda yaşarım Hayat bildiğim gül yüzünle Boğazımdan sensiz ömür geçmez Bu sevda toprak altında bitmez Tutuştu kalbimiz Anka misali Aynı ateşle yananlar ölmez
Son Yorumlar