E-DERGİ 990
Lunapark – Süleyman Berç Hacil
Güneş’in acısına ortağım Bu acı her gün doğmak ve Dünyayı canlandırmaktır. İnsanlar tedirgin Tabiat tedirgin Herkes tedirgin Kimse yok sokaklarda Ölmekten korkanlarımızsa maskelerle geziyor O iyilikseverler Bu koca lunaparkta Doksanlı yıllarda bir korku Filmi imgesiydi Amerika’da lunaparklar. Hatta seksenler; Freedy, Elm Sokağı Kabusu bir de palyaçolar It(O) ve diğerleri… Yıl şimdi 2020 […]
Beyaz Geceler’in Hayalperesti – Ece Kuru
’’az çok hayalperestlik denen bir hal doğar ve insan sanki insan değil de tuhaf bir orta cins, hayalperest olur.’’ Petersburg Günlüğü St. Petersburg şehri güneş battıktan sonra da aydınlık kalan beyaz geceleri ile meşhurdur. Mayıs sonunda başlayan beyaz geceler Temmuz’un başında sona erer. Bu aydınlık gecelerde sokaklardaki insanlar eğlenir, beyaz gecelerin romantik havasından faydalanır. 1848 […]
Kurtuluş – Derya Eke
Derme çatma bir evdi aslında paylaştığımız o dönem, dubleks bir dairenin alt tarafından tereyağı gibi kesilip ayrılmış, bazı yerlerinde ayakta durmakta bile zorlandığımız tatlı mı tatlı canlı mı canlı bir çatı katı… “Ora”’nın gürültülü caddesinden, cana yakin sokaklarından, hem dost hem çakal esnafından uzaktık. Odamız; her daim aç, her daim uyuşuk, her daim dost martıların […]
Kaçak – Berkay Karataş
Ayak sesleri dökülüyor gecenin en karanlığında Yürüdükçe çürüyen kaldırımlar dökülüyor ayaklarımın altından Zifiri karanlıkta yürüdüm mü dar sokaklarda Koşmak isterim gecenin getirdiği sessizliğe . Ne ay ne güneş aydınlatıyor önümü Korkar oldum gölgemden Birazdan bütün bu yaşananlar karanlıkta kalacak Güneşin doğmasıyla üzeri bir yorgan gibi kapanacak . Karanlıkken göremediğim dar sokaklarda boyalı duvarlar Çirkin çizilen […]
Söylenmeyeni Duymak – Dilek İşcen Akışık
İkizimi uğurladım. Yüreğime ekilen özlem çiçekleri sık sık sulandıkları için maalesef büyümekteler. Elimden ancak bu kadarı geliyor, ne yapabilirim? Çok az sözcükle anlaşabilmenin ne demek olduğunu ondan öğrendim. Anlaşıldığımızı hissettiğimizde, mutluluk filizlenmez mi benliğimizde? Dinleyen kendini bizim yerimize koyabildiğinde nasıl da güvenle sarılırız ona. Babamla konuşarak ve konuşmayarak paylaştıklarımız ruhumu hep yatıştırdı. Ölümünden çok kısa […]
Zombi Algoritması – Josef Hasek Kılçıksız
Bir zombi alegorisi olarak kapitalist modernite Otuz yıldan beri milyonlarca insan, hayatlarını piyasa güçlerinin çekip çevirmesine, davranışlarını şekillendirmesine ve demokratik haklarını zapturapt altına almasına izin verdi. Zamanla adı ekonomi olan bir din ve bu dinin kendilerini bu düzeneklerin iktidarına ve denetimine tapmaya adamış müritleri oluştu. Şimdi serbest piyasa sistemi kendi içine çöküp patladı. Bencillik, hiyerarşi […]
La – Ali Köseoğlu
Aşkı ölmüş aşkı öldürmüş Ninnilerle uyutan Uyandığımızda boğazlayan Kandan karanlıktan beslenen Kargalardan nameler dinleyen Ayı baharı saklayan umudu çalan Hürriyeti budayan Hoyrat tanrılar büyütürüz Yüreğinde suni aşklar Kucağında ölü ceninler taşıyan Kent meydanlarında Mahrem duygularına gem vuramayan Nobran kent delikanlılarını Nadan kent kızlarını büyüten Hayalleri yağmalayan Yalnız ve şaşkın sanal âlem çocuklarını doğuran Tanrılar büyütürüz […]
Leblebi Tozu – Oğuzcan Ertürk
Salı pazarının girişinde peynirci gözüme çarpıyor. Annemin peynircisi. Hemen yanında da zeytincisi, sebzecisi, meyvecisi… Kalabalığın içine giriyoruz. Ayakkabı alınacaktı bugün bana. Şimdiye kadar bir defa geçti ayakkabının konusu. İnşallah unutmamıştır sözünü. Akşama okulun bahçesinde çok önemli maçım var. Topumun da havası şişecek. Saçlarımı dağıtarak, güya beni seven amcalardan sıkıldım. İkide bir ‘Bu okula gidiyor mu?’ […]
Entelektüellerin Büyük Korkusu – Senur Ünver
Geriye yazmak ve kafein tüketmek dışında bir şey kalmadığında; yemek ve su, tuvalet ve gezinti bir hiç olduğunda, alışveriş öteki insanları gözleme halini alıp bir süre sonra da sıkıcılaştığında, işte o berbat zamanların başlangıcı, düşünsel sürecin kendisi gelip çatmış demektir. Artık siz, bundan sonra, kolay kolay bir şey satın alamaz, kendinize ihtiyaç yaratamaz, yemeği kısarsınız. […]
Bir Varmış Bir Yokmuş -Zeynep Kasap
Daracık sokaklar Daralır sahilden tepeye Çıktıkça git gide Sokak daralır ağaçlar çoğalır Her evin yalnız çatısı görünür Her bir eve seksen ağaç düşer Köyde tüm ağaçlar senindir Büyük şehirlerde servetin Denize bakar evler burada Ormana ağaca Kuş sesleri duyulmaz Yanı başından geçmeyince Evler kalın duvarlar ardında Görünmez olur Bir varmış bir yokmuş buranın adı Mahalle […]
Su – Özlem Talu
Çamur olmuş toprağa bina yapamazsın. Bir kuşu tek kanatla uçuramazsın Geçeceğin köprünün bir ayağı sende ise Diğeri karşı kıyıda, yok sayamazsın Tüm bataklar, tüm kırık kanatlar, Yaralar ve tüm yarı yollar sebepsiz değil Yaradan’dan Unutup kendinden bilemezsin Eğer gönlün yuğmaz isen Taşlı yollarda asasız kalmış âmâ gibisin.
Son Panayır – Belgin Bıyıkoğlu
Üç yıl önce düşüp kalça kemiğini kırdığı merdivenlerden bastonuna tutunarak ağır ağır çıktı. Oğlu yasaklamıştı üst kata çıkmasını ama gözleriyle görmeden temizlikten emin olamazdı. “Çıkma demesi kolay, gelin hanımın söylediklerini o işitmiyor nasıl olsa –Kadriye Anne yatağın altında tozlar toplanmış, temizlik yapılmamış galiba Raif size artık para göndermiyor mu yoksa?- ”Sesli sesli söylendi. Söylenirken sinirlendi, […]
Çukurovada – Arif Ersan
Mevsimlik işçiyiz Gecemiz yok Gündüzümüz yok Gece marul, kıvırcık, ıspanak Gündüz portakal, mandalina, limon Topluyoruz Elde yok avuçta yok Yövmiye üç kuruş Yaz kış çadırlarda yaşıyoruz Ateş yok ıldırık yok Yarı aç yarı susuz Çoluk çocuk çalışıyoruz Canlı kalmak adına Mevsimlik işçiyiz Çukurovada
Son Yorumlar