E-DERGİ 990
Ben Anadoluyum – Zeynel Kürkçü
Bir destandır tarihimin başlaması Bitimi ise sonsuzluk Malazgirt’te Alparslan’ım ben Ardımda boy boy yetmiş iki milletim. Dumanım gitmez Bolu Dağından Köroğlu direnişiyim Putperesti kâfiri davet eylemişim Gönül dergâhına Mevlana’yım Semah ile yakarmışım Rabbime Gürül gürül Kızılırmak dibinde Pir Sultan’ım, Âşık Veysel’im Post sermişim dertli gönüllere. Şair olmuş düşünürüm İstanbul’u Orhan Veliyim boğaz kıyılarında Dağlarda destan […]
Ölümüm – Süleyman Ethem Erdoğan
İlk defa alnımda hissettim Soğuk bir namlunun kararlılığını İşte o zaman öleceğimi anladım Hiç direnmedim ölüme Titrek parmaklarım serbest kalırken Sustu şehir, durdu zaman Bilinç benden kopup giderken Ben ağır ağır öldüm Belki önce inanmadı babam İnanmak istemedi Sonra görünce ruhsuz bedenimi O zaman el mecbur Kabul etmek zorunda kaldı Belki annem bir daha hiç […]
Meşgale – Berfin Sara
Emekliliğimin birinci yılıydı. Alıştım biraz fazla uyumaya. Tembelliğin lüzumu yok tabi, uyanır uyanmaz güneşi görmek isterim hep. Kalktım ve odadaki sehpanın üstünde, dün doldurduğum, sarımtırak renkli cam sürahide duran sudan bir bardak içtim. Dolapta zeytin, peynir vardı; bir parça da ekmek, kahvaltımı yapmaya yeterdi. Masada oturup bir süre rahmetlinin fotoğrafını izledim. Soğuk günlerde bir nebze […]
Sende Buldum – Ayşenur Bağlı
Şiirlerin güzelini sende buldum Henüz söylenmemiş tesirli sözleri Keşke falcı kır papatyaları gibi Kırmadan dökebilsem yürektekini Hoyrat bir aşk hikâyesi içimdeki Savurduğum karlı dağ eridi gitti Bileğinden süzülen kan oldu belki Belki de kuruyan dudağına değdi Gezdiğim şehirlerde duyduğum türkü Sevdiğim sokaklardaki beyaz duvar Sende, bende olandan daha çok söz var Belki de bende bir […]
Hemşehri–Gurbet Sorunsalı – Ersin Kurt
Durağan giden hayatımdan sıkılmış olmalıyım ki bir cuma akşamı Eskişehir’den apar topar, kaçar gibi, iki gün sonra tekrar geri dönmek koşuluyla ayrıldım. Hayatımda yapmış olduğum en büyük çılgınlık budur diyebilirim. Yaşantımdaki durağanlığı idrak edebilmeniz için bu kadarı yeterli zannedersem. Bir dakika bile düşünmeden, plansızca Antalya’ya gitmeye karar verdim. Antalya’ya ayak basınca da ticari […]
Adalet Ağaoğlu ve “Ruh Üşümesi”: Yeni Bir Tarz Mı?- Ahmet Faruk Keçeli
İnsan bir başkasına dokunduğunda ruhu üşür mü? Dokunmak nasıl olur? Müzik gibi midir, bir lokantada içki içmek gibi midir? Kısacası nasıldır? Bu konular etrafında ikili ilişkilerin derinliklerine iniyor Adalet Ağaoğlu. Farklı bir yazım tarzı ile parça parça anlattığı hikâyelerle örüyor romanını. Bir ‘oda romanı’ denemesidir onunki. Farklı karakterlerle aynı konu üzerinde dokunuşları anlatıyor. Ancak Ruh […]
Ali’ydi Adı – Hatice Dökmen
Cılız bedeni mezarın üstüne yayılmıştı. Islak toprağı avuçluyor öpüyor öpüyor, yine öpüyordu. Gökyüzü bulut bulut kümelenip İstanbul’un üzerine yağarken kadının yaşları sakinleştiricilerin sersemliğinde göz pınarlarında kuruyordu. Akabilseydi onun da yağmurları, gürleyebilseydi. Çakabilseydi delicesine yüreğindeki şimşekler. Çırpınabilseydi, öyle bir çırpınabilseydi ki acılı bedenini sığdırabilseydi yiğidinin yanına. Aynı toprak onu da sarsaydı da birlikte uyusalardı soğuk döşeklerinde. […]
Cam veya Can – Dilek İşcen Akışık
Bazı insanlar saygılıdırlar. Nerede, ne zaman, ne yapmaları, kimlerle, nasıl, ne kadar konuşmaları gerektiğini bilirler. Susmaları gereken zamanın da farkındadırlar. Laf olsun diye konuşmazlar, bazen hiç konuşmamayı da seçebilirler. Seviyeli ilişkiler kurmaya özen gösterirler. Böyleleri genellikle yol yordam denilen davranış inceliklerinin ayırdında olan, görgülü insanlardır. Peki, giyinmeyi kuşanmayı bilen, muhteşem sofralar kurabilen, kaliteli malları çok […]
Akıp Giden(ler) – Hatice Altunay
Sazın tellerinde titreyen ezgiler gibi usulca yüreğine aktı bir telli turna. Boz üveyikler havalandı çiğsil tan hıçkırıyordu. Çocukluğunu asmıştın ipek bir mendil gibi Torosların yamacına… Terleyen avuçlarına düştü çocukluğun. Geçmiş zaman bu, çakır dikeni parlaklığı gelmiş oturmuştu ayağına…. Ayağının altından kayan kiremit rengi toprak uçurumlara savrulmuştu. Arkandaki alaçam tutmuştu seni cılız ve güçsüz kollarından. Bilemezdin yaşayacaklarının hangi dilde ,hangi dikende mor mor açacağını küçük ve çelimsiz bir çocuktun Şimdi dağ […]
Caddenin Halleri – Elif Tura
Mine “Baş başa içip müzik dinlemeyeli yıllar olmuş” dedi Burak’a. “Bizimki anneannesinin yanında kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordur.” El ele tutuşmuş, ağır ağır yürüyerek Kurbağalı Dere’nin üzerindeki köprüye gelmişlerdi. Yaşlı bir sokak köpeği yanlarından usulca geçti. Gittikleri küçük mekânda sahneye çıkan amatör grubun gitar soloları, bateri ritimleri hâlâ kulaklarında çınlıyor gibiydi. Kapıda “Yüksek ses işitme […]
Ece’den Biliyorum – Gülşah Babayiğit
Yine kan ter içinde yatağımdan fırladığımda saat gece yarısını çoktan geçmiş, zar zor daldığım uykulardan böyle havaleli kalkışlarım moda olmuştu. Tanrı biliyor ya böyle zamanlarda yaradılışım ile ilgili bir zamanlama hatası olduğunu düşünmüşümdür hep. Karmakarışıktım. Her uyanışım aynı akıbete uğruyor. Düşünceli gündüzlerin ardından gecelerde dar geliyordu artık. Bir garip ademoğluna duyduğum aşk tüm imkân ve […]
Sardunya Kokusu – Melek Koç
Kadınlar gibiydi sardunyalar da. Kokularını onlara dokunan ellere bırakırlardı. Yusuf’un elleri sardunya kokardı. Dokundukça kırmızı bir sardunya olurdu Gülnaz Yusuf’un ellerinde. Öylesine suskun, öylesine kederli, öylesine güzel… Pencerenin önündeki sardunyalara sevgiyle baktı. “Yok, böyle olmayacak, bir şeyler yapmam gerek,” diye mırıldandı. Mutlaka bir çıkışı olmalıydı içinde kaybolduğu […]
Benimle Oynar Mısın?- Ezgi Tabar
-Pardon, bakar mısınız? Benimle ip atlar mısınız ya da sek sek oynasak birazcık, olur mu? – Ne diyorsun Allah aşkına, deli misin nesin? -Pardon, gitmeyin lütfen, bari biraz evcilik oynasaydık… – Çattık yahu, git kızım başımdan, şu alt sokakta çocuklar top oynuyorlar çok istiyorsan git onlarla oyna. – Onlar istemiyorlar beni, geçen gün istemeden biraz […]
Son Yorumlar