E-DERGİ 990
bir kum saatidir – aziz nayir
her sokağın çıktığı bir sevda vardı gökyüzü kımıl kımıl , dikine kesen gölgeler gibiydik, gibiydin tam ortasından bölünmüş bir anı defterine düşülmüş bir not-ki unutulmuştur çoktan bize düşen adınla başlamaktır , “yeter ki vaz geçme beklemekten er geç gelecektir gidenler” , her şeyin bir vakti vardı, ölümün bile aptalların yıkandığı aynıydı nehir sesi böldük-tuzbuz-sessizlik oldu […]
kadın- arzu gökbaş
Asfalt yollar boyunca Bu uzun yollarda Arabalarını kenara parketmiş, siyah fileli çoraplar giymiş kadınları düşlüyorum. Gözlerinde hüzün, ellerinde endişe Anılar taşıyor sigara dumanlarından Saçları kurumuş güneşten Acaba güzel domates çorbası yapar mı bu kadınlar? Acaba en çok hangi kitabı severler? Bu kadınlar niye böyle hüzünlü Tanrım? Çok güzeller halbuki Bu kadınlar neden ağlıyor Tanrım? […]
memo-fazlı humar
. ateşe ne gerek var memo şu kör karanlıkta şu dipsiz soğuklukta güzel bir sözdür kıvılcımı davetleyen yüreği har hasreti yar insanı insan eyleyen aşk ile tutuşan muhabbettir kapıları açan duvarları yıkan külü gül eden zamanı yediveren şu bitip tükenmez azapta şu üç günlük yolculukta […]
Bir Umuttur Yaşamak – Seynur Cürebal
Mart ayının soğuk bir sabahında iki kişinin aceleci adımlarının şaşkın çarpışmasında kesişiyor yolları. Biri yabancı, diğeri tanıdığı mekana yabancılaşmış. Her yolculukta yanına alınan en önemli şey olan umudu koymuşlar ortaya azık niyetine. Kayması beklenen yıldızların bekleme anında yola gece boyu eklene eklene yürüyorlar. Fotoğraf & Öykü: Seynur Cürebal
DOKSANLAR FENA ÇOCUKLAR DEĞİLDİK BİZ..! ÖZLEDİĞİMİZ O YILLAR -Cennet Güvenç
Altmış, yetmiş, seksenler derler ama en güzel yıllar doksanlardır. Çünkü hiçbir şeyin tüketilmediği son yıllardan arda kalan zamanlardı. Her şeyin kendine özgü olduğu, temiz yılların kirlenmemiş son dönemin, son çocuklarıydık bizler. Sokaklarda oyun oynayarak, dizleri yara bere içinde kalıp, annemizin yanına koştuğumuz zamanlardı. Salçalı ekmeklerimiz vardı bizim oyun arasında eve gitmek istemediğimizden, annelerimize yalvara […]
Serçenin üzgün duruşunu hatırla -Mehmet Özgür Ersan
Ansızın geliveren baharın Yağmurunda ıslanmayan Birden açıveren Çiçeklerden gelen kokusu Sarhoş ediyor insanı Hava ürpertiler geçirmiş Günün doğuşunda Doğada canlanmanın koyu moru Parlıyor dalların arasında Kararan serin kuytular ardında Yemyeşil uçlar güneşe doğru Uzatıyor kollarını Serçenin üzgün duruşunu hatırla Sana küsmüştü Sen giderken Şimdi tek bir karınca kırıntısını Bir kırlangıç yavrularına Taşımak için çırpınıyor Kar […]
Küllenmeyen yangın: Sivas Katliamı -KENAN KIRKAYA / RÜŞTÜ DEMİRKAYA
Aradan 15 yıl geçti… Mağdurların, tanıkların acısı dinmedi. Sağ kurtulan İlham Cem Erseven, Haydar Ünal, yaşamını yitiren şair Behçet Sefa Aysan’ın kızı Eren ile Hacı Bektaş…. 33’ü aydın, sanatçı, yazar 37 kişinin diri diri yakılarak katledildiği Sivas Katliamı’nın üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, olayın mağdurlarının, tanıklarının yaşadığı acı dinmedi. 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak […]
uyu kutlu yüzlüm – Josef Kılçıksız
ıslak susuşlar gözlerimde, lotus yaprağına yürüyen şebnemi izliyorum… daktiloya vurulan hüzünlü ünlem işaretleri, yoruldum azra; sustum gece suskunluğunca; ter tere karıştı, avundum… talan edilmiş dünyaların kırık titrekliğiyle düşündüm seni; düşündükçe eridim… ateşin külün içinde sus pus, soyunuk ve çıplak; oysa ne kadar da korunaklıydık, sert kabuğun altında ıraksı ve uzak… ölüler […]
Çay – Diydem Deniz KOÇ
Yüzüne bakarsa ondan ayrılamayacağından korkuyordu adam. Derken pencerenin mermerinin üzerinde duran aynaya takıldı gözleri. Zarif bileğini gördü. Sonra kadına doğru dönüp gözlerinin içine baktı. “Hadi, çay koyda içelim” dedi. Fotoğraf & Öykü: Diydem Deniz KOÇ
Geceden Kalan Şiir – Zafer KÖKVER
Dün kadehimiz elimizdeydi, Ben bu son diye yemin ederken. Sen şahittin yakamoz, Öylece kaçmak varmıydı? Rakı balıktı birazda kavun, peynir, Bol demdi dostlar arasında geceden kalan Gerisi hoş sohbet, Ha biraz da muhabbet. Sonra bir ara aklıma sen geldin. Yüzüm yere düşmüş haldeyken. Hayırdır dediler daldın gittin gene Rakıdandır dedim geldi gitti diye. Oysa yeminin […]
NERGIS KOKULU DAĞLAR – Hikmet Güzelkokar
Toplayacağım dünyanın bütün kurşunlarını Bir bir doldurup kalemlere Yangın yerlerini göreceksiniz o zaman Sönmek için sarılacaklar Henüz yazılmamış kelimelere Palletler durup mavzerler susacak Miğferlerde hangi çiçeği eksem Üstünde rengarenk kelebekler uçuşacak Mataralardaki suyu karıncalar bölüşecek Yıkılacak duvarları mapushanelerin Avlusunda ebe gümeci. şakayık, kızıl gonca bitecek Çürüyecek dağlarında eşkıya Yaylalar yeniden Buram buram nergis kokacak
Mazur Görmek -Gupse Nur Aydın
Siz şimdiden affederseniz cüret edeceğim. Neye mi? Bana kalırsa fark etmez. Ortak bir paydada buluştuğumuz sürece, ben ağzımı açmadan önce. İnce bir iple sınırlarımızı çizeriz. İnce beyaz bir ip, yoksa nasıl karışırız birbirimize? Sırada bekleyenler var bir süredir. Hep ince duvarlı evinde yan odaları dinleyenler, kırık merdivenlerden gelenler. Uzun yollar gitmeyi özledim canım, gözümü arada […]
SİSLERE SARILDI ÇOCUK – Zeynel KÜRKÇÜ
Çocuk çıkıp geliyor Yedi tepeli şehre çöken Sisin içinden. Bir elinde gaz lambası Bir elinde değnek Sanırsın peygamber asası. Bir masaldan geliyorum Diyor çocuk. Şehirdeki geniş caddeden Caddenin dar sokağından Dar sokağın köhne evinden Evin Pamuk Teyzesinin anlattığı Peri masalından. Çapraz atılmış ahşap Kasnakları vardı evin. Sarmaşık sarılı duvarında Kırmızıya çalan, […]
Son Yorumlar