93 TE SİVASTA
Temmuz sıcağında yüreğimle beraber
Tutuştu yandı güller, gönüller
Uhud,Hıra, Şamar, Akdağ ,Tecer dağlarındanmı
Toplanıp geldi bu kurtlar, uludular
Uluyan nefesleriyle tutuştu alevler
Savruldu küller.
Yakılan sanattı, yakılan şiir
Geleceği, geçmişiydi yurdumun
Sivas sokaklarından bağıran
Şeriattı asırlar ötesinden hortlayan.
Türküler yakıldı, sazlar kül oldu
Pirsultan başın kaldırdı,
Bedreddin, Mustafa Kemal
Ve Galile haykırdı
“Ölmeyiz, tükenmeyiz, yanmakla, asılmakla
Doğarız yeni güne, her alaca şafakla.”
Sıyrıldı hasırdan Milcan.
Hortladı ortaçağ, engizisyon,
Mekke de Lat, Uzza, Menat.
Mısırda mumyaların gözü açıldı
Madımaktan bir aydınlık saçıldı.
Yurdumun dört yanında yas çerağı yakıldı
Gidenlere karanfille ağıtlara başlandı
Yürekli andlar içildi dönümsüz.
Yangın yerinde şeriatın
İblis yüzüydü sırıtan
Gün aydınlandığı zaman.
Rüzgarın yelesini dağıtır atlarım,
İskender yenilir, Timur yenilir
Bu güne gelen benim
Anadoluyum, kartaldır kanatlarım.
Bin göz ağlar bu günüme,
Bin yürek kanar paramparça.
Binlerce dil konuşur susar
Tel örgüler çekilmiş göğüme.
Göğü kucaklamış acılarıma baktım
Toplayıp tümünü, koskoca bir ateş yaktım.
Kızgınım sokaklarına ey eski kent,
Yaktığın ateşi söndüremiyor Kızılırmak .
Yak beni, yok et beni, tutuştu her yanım
Şehitlerimin yanına kat.
Yobazın hançerini sırtımdan çıkart.
Aksın kanım Kızılırmak, Kızılırmak
Ölmem ben bu yaradan
Çok acılar senfonisi bestelerim daha çoook.
Devletimin boynunda asılı kalır bu yafta
Yüreğimi ayaklandırır her temmuzda.
Ürktüm karanlığın sesinden ürktüm
Beyaz bir güvercindim
Havalanıp uçamadım.
Sivas’ta bir ateşin içine düştüm.
Güneşin pişirdiği soframızın başında
Elimizden kaşıklar yere düştü.
Duyduk ki çaresizlik içindeydiniz,
Elimiz kolumuz bağlıydı, gözlerimiz bağlı,
Canımız toprağa düştü
Yamyam dansları arasında..
Bin yaş yaşlandım bir gecede,
Gözlerim iki kuyuya dönüştü
Bindim öfkenin kanatlarına,
Her parçam bir gezegene düştü.
Binlerce yıldır kardeş toprağındaydınız,
Yani işçi, köylü. Üretim, yaşamdınız.
Aynı ekmeği paylaşırken düşman mıydınız
Tepeden tırnağa takiyye ve müslüman mıydınız?
Hain bir bekleyişin içinde.
Adı belli timi belli şehirde
Bir buyrukla toplandılar
Güneşin altında utanmadan
Yüzyıllar ötesinden çıkıp
Otel kundakladılar, günün ışığından korkup
Ve sonra, ve sonra üçer beşer kaçtılar
Kan bulaşmış ellerini
Derelerde yıkadılar çıkmadı.
Sularını terk etti tüm canlılar.
Kurudu yarpuzlar, sazlar,
Terk etti kurbağalar
Onları lanetlediler.
Suya inen kurtlar korktu vahşetten,
Tilkiler ürperdi kandan.
Onlar yürüdüler karanlıklarıyla,
Yeni kıyımlara gebe elleri.
Ey şeriat haramisi
Allahın zebanisi
Çeksene bıçağını çeksene
Mertçe dövüşsene.
Döktüğün benzinin markası Suudi,
Çaktığın o çakmak Amerkan malı,
Çenende sakal bedevi.
Dilim varmıyor kardeş demeye;
Be hey kukla kardeşim,
Be hey uşak kardeşim,
Be hey toynak kardeşim,
Be hey oyuncak kardeşim.
Alınan mı çıkardılar seni meydana,
Gözünü mü bağladılar?
Ben hala yaşıyorum
Bu yara öldürmez beni
Çeksene bıçağını,
Çalsana bıçağını.
Evirsene, çevirsene,
Binlerceyim öldürsene.
Kırk yıdızın akmasıyız,
Kırk şimşeğin çakması.
Kırk çiçeğin açmasıyız,
Kırk sevdalı buluşması.
Gün gelip, gün olacak
Elbet devran dönecek.
Çalacağız acımızı başınıza.
Mahkemeler kuracağız,
Taksim’de, Konak’ta, Kızılay’da
Verilmeyen cezanızı keseceğiz
Hesabı ahrete koymayacağız,
Dünyada işlenen suçu
Dünyada soracağız,
Tanrı adaletine koymayacağız.
Gün gelecek, ak kanatlı kuşlar uçuracağız.
Kurtlama ateşleri yakacağız meydanlarda
Bayram ışıldakları aydınlatacak gökyüzünü
Yaslanacağız iş makinelerine,
Traktörün lastiğine, küreğin sapına.
Ütümüz başımız perişan
Yüreğimiz şen, ferah
Çıkacağız enkazların altından
Çöl çiçekleri gibi gülüp doğrulacağız
Yeneceğiz elbette bu karanlığı.
Beni yaslı çağırmayın,
Beni ateş çağırmayın,
Beni suskun çağırmayın.
Kanıyor yüreklerim.
Dillerim kilit kilit,
Kelepçede bileklerim,
Yanan benim ,ölen benim.
Bu maden dağlarımızdan çıkarda
Bu acı çıkmaz bedenimizden.
Kapanmaz ruhumuzda yaralar
Ama öldürmez bizi.
Eskir bedenlerimizde çok yangın izi
Kıtmir çerçilerin sattığı melhem sağaltmaz
Halkım öpe öpe emler yarayı
Sen silemen alnındaki karayı.
Hürdoğan Aydoğdu
Temmuz 1993 Ankara
Bir cevap yazın