Küçük adımlarla yürüdü. Avluyu dört döndü bunu yaparken. Gök üstüne çökecekti neredeyse. Bulutlar, kıpkızıl güneş, o bildik akşamı karşılama halleri, avludaki bir iki sardunya koca bir yüktü sanki. Bir bağırıp çağırabilseydi, sesini yükseltmeyi öğrenseydi ya. Evin içinden yükselen yumuşak ses “Telefonun bağırıyor yine.” deyince irkildi. Gök yerli yerindeydi, bulutlar da. Yıldızlar sarmıştı koyulaşan maviyi. Akşamın ürperten serinliğini hissetti vücudunda. Titredi bir an.
-Neredesin günlerdir. Telefonu da açmaz oldun.
-İçimdeydim.
-Yine bildik kelime oyunların başladı. Neyse çık da içinden görüşelim. Haberlerim var.
-Peki.
Gideli birkaç gün olmuştu. Yatağından tenini koparalı, yatak örtüsü çoktan soğumuştu zaten. İki sözcükle başlayan ilişkileri yine iki sözcükle bitmişti. “Ayrılmak istiyorum.” Kısaydı yanıtı. “Peki” deyivermişti sadece. Çekip gitmişti o da. Sesini, soluğunu, aşk oyunlarını, tutkularını iki sözcükle bitirmişlerdi. Aramadılar bir daha birbirlerini. Sormadılar. Telefondaki sese, ruhum yoruldu, deyiverdi. Sindir, demişti yaşadıklarını o da. Siz, sahici ve gerçektiniz başlarda, sonrasnda kaldıramadınız birbirinize yüklediğiniz anlamları.
-Aradı mı hiç?
-…
Aradın mı peki?
-…
İçi ürperdi yeniden. Akşamın serinliği yalnızlığını anımsattı ona. Kendini yalnızlığıyla anlamalıydı. İçindeki gürültücü kalabalığı susturmak istedi.
O gece son defa, midesini bulandıran bir hoyratlıkla sevişmişler, öfkeyle kusarcasına dokunmuştu tenine. Acıtmıştı ufacık göğüslerini, Yatağın diğer köşesinde susmuştu sonra. Gitmişti. “Korkak, pislik, itin dölü” dedi içinden. Dolu dolu küfredesi geldi. İçindeki sevgi ve gidene özlem halleri değildi besbelli. Akşamın karanlığıyla bi iki küfür daha savurdu bahçede. Bahçedeki sardunyalar işitti onu, ağzındaki sigara, gökteki tek tük yıldızlar da. Kimse yadırgamadı onu. Küfredeceksen ağız dolusu olmalı. Kusmak istedi. Bedenindeki acıtıcı son dokunuşları düşündükçe içindeki daha da atmak istedi. Etini acıtan, ruhunu da acıtmıştı. Siktiğinle kaldın, dedi tüm kadınlığını, dişiliğini düşünerek. İçinden koca bir siktir çekti. O an ruhu da sustu. Ev akadaşının uysalca uzattığı çayı yudumladı. Gözleri göğün koyu mavisinde takılı kaldı.
-Bugün yine dolunay var. Farkında mısın?
Gökte bulutlar dağılmıştı. Gülümsediler.
DOLUNAY/KESİŞMELER – Erinç BÜYÜKAŞIK
Son Yorumlar
- DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN için Mehmet BONCUKOĞLU
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- DUYGU TAYLAN-UFUKTA BİR ÜLKESİN için Mehmet BONCUKOĞLU
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
Bir cevap yazın