İlkokuldaydım. O zamanlar sosyal aktivite olarak çeşitli kulüpler olurdu. Hâlâ oluyor mu herhangi bir bilgim yok. Eğer yoksa kulüp dediğimde anlamayanlar çıkacaktır elbette. Bu kulüpler okullarda öğrencilerin sosyalleşmesi ve bir arada etkinlikler yapması için düzenlenen aktivitelerdi. Hatta bazı haftalar da toplantılar düzenlenirdi ve ben bu toplantılardan hiç haz almazdım. Nedeni ise, hep okul çıkışlarında yapmalarıydı. Zaten derslerden yorulurdum ve kendimi bir an önce eve atmak isterdim. Bir de bu toplantılar olunca iyice çıldırırdım. Zira katılmadığımızda devamsızlık işlerdi. Adı sosyal aktivite ama hiç haz vermemesinden ne kadar sevilen bir aktivite olduğu ortadaydı. Fakat, en sevdiğim kulüp her zaman kütüphanecilik koluydu. Zira o zamanlar da kitap okumayı çok severdim ama her defasında öğretmen başkalarını seçerdi. Bu kulüpteki öğrenciler sınıftaki arkadaşlarına kütüphanedeki kitaplardan kitap dağılımı yapar ve belirli bir süre içerisinde okunması içinde çetele tutarlar ve kitabı bitirdiğimizde ise gerçekten okuduk mu diye o arkadaşımız özetini anlatmamızı isterdi. Bunu da sevmezdim aslında. Okuyacak olanlarda duyabilir ve heyecanı kaçardı. Hatta bu işte görevli öğrencinin vay haline. Kitabı okumasada fikri olurdu. Sonra da kitap hevesi kaçabilirdi.
Kaçıncı sınıf olduğunu hatırlamıyorum ama 100 temel eser okuma zorunluluğu geldi. Belki de o sıralar beni kitap okumaktan soğutan eserler diyebilirim. Zira yabancı yazar okumak beni çok zorlardı. Yabancı isimleri ezberleyipte konuyu kavrayana kadar imanım gevrerdi. Öğretmen özetini istediğinde de kitaba bakarak özet çıkarırdım. Sonra elime Franz Kafka’nın Dönüşüm isimli bir kitabı geçti. Bu tarz sevmediğim hâlde beni kendine çekerek hayatım boyunca kitapta geçen olayları unutmadığım gerçeğini de belirtmek isterim. Zaten o sene içerisinde en son okuduğum kitap Dönüşüm oldu. Şimdi de olduğu gibi o zamanlarda da böcekten korkardım. Zira kitap kapağında kocaman bir böcek vardı ve buna rağmen elimden bırakmak istememiştim. Zorlanıyordum ama nedendir bilinmez kitaba resmen hayran olmuştum. Hatta defalarca okumuştum.
Üzerinden kaç yıl geçti bilmiyorum ama alıp tekrardan okuma fırsatı buldum. Farklı bir kişilik ile hemde.
Kitabı okumayanlar için belirtmek isterim ki, bence hayata bakışınızı değiştirmek istiyorsanız bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Hatta hayata bir başkasının gözünden bakmayı denediğinizde işlerin nasıl da değiştiğini göreceksiniz. Size empati kurduracak bir kitap.
Zira Franz Kafka, bu kitabında böcek metaforu üzerinden toplumdaki farklılıkların hiçbir zaman istenmediğini, kabul görmediğini dile getiriyor.
Eğer birilerinin işine yarıyorsanız iyisinizdir. İşlerine yaramadığınız, daha doğrusu menfaatleri bittiğinde ve bu kez de onların size yardım etmesi gereken zamanların geldiğinde herkesin yolunuzu kapatarak, “haydi başka kapıya Gregor” dediğini duyacaksınız. Kitapta metafor olarak ele alınan böcek kuramını insanlar sizin üzerinizde gerçekten bir böcek gibi görmeye başlıyor. Hatta bir süre sonra o böcek gözüne görünmüyor bile ve siz orada can çekişirken pislikleri nasıl ki süpürge ile bulundukları yerden uzaklaştırıyorlarsa size de aynısını uyguluyorlar.
İşe yarıyorsanız herkes sever. Hele bir de onların kapısına gitmeyegörün. Bu tıpkı evlatların yaşlı anne-babalarına bakmayıp huzurevlerine göndermelerine benziyor.
Aslına bakarsanız günümüzde bunun örneği çok ve Franz Kafka ise bu konuyu yıllar önce Dönüşüm isimli kitabı ile ele almış.
İlkokul zamanlarımda saçma bir konu olarak görmeme rağmen bu kitaba karşı ayrı bir sempati besleyip tekrar okumam da bir lütuf olabilir mi acaba ?
Ne olursa olsun menfaat ilişkisi kurmayın. İş yerinde, okulda, evde, sokakta ve aşk hayatınızda. Zira alış-veriş durumu bitince ortada hiçbir şey kalmıyor. Siz ise ayaklarınızı sürüye sürüye mezarınıza doğru yürürken menfaati biten çoktan mezarınıza ilk kazma darbesini vurmuş oluyor. Birşey kaybediyor musunuz ? Sizin kaybettiğiniz birşey olmuyor esasında. Tecrübe ediniyorsunuz sadece. Fakat tecrübelerinizi daha sert bir kılıfa girerek size bu şekilde davrananlar gibi olarak yaşamayın. Yoksa siz de bir başkası için hayal kırıklığı olursunuz. Bu da bir kısır döngü olarak devam eder.
Herşeye rağmen iyi kalın. Sevgi ile kalın. Size taş atana gül atın. Gülünüz yoksa gülüverin.
Bir cevap yazın