Yeni bir gerçek yaratacağız, dedi Propaganda Bakanı, hem sesinde hem de yüz ifadesinde evrende eşine zor rastlanır bir kibir vardı.
Teo yumuşak bir ses tonuyla konuştu:”Yeni bir kurgu yaratacaksınız demek istiyorsunuz ”
Gerçeğin her zaman zaten kurgu içinde şekillendiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz, Sayın Senatör, dedi Bakan
Teo gözlerini Bakanın gözlerinden ayırmadan kahvesini yudumladı: “Buraya gerçek nedir sorusuna yanıt aramaya gelmedim. Hazırladığınız önergenin taslağını okudum. Çıkmayı düşündüğünüz yolun sonunda bizi büyük bir yıkım bekliyor.”
“Tarihte bir çok büyük değişim beraberine yıkım da getirmedi mi?”, dedi Bakan. Gözlerini kısıp omuzlarını geriye atarak konuşmasına devam etti , kalabalıklara nutuk atar gibi bir hali vardı:
Eski evimiz Dünya’daki Fransız devrimini düşünün, monarşilerin ortadan kalktığı zamanların kaosunu. Dünya’nın dışına taşınmamızın hemen ardından demokrasiyi ortadan kaldırdığımız zamanı düşünün. Seçilmişlerden oluşan parlamento ilga edildiğinde büyük bir direnişle karşılaşılmıştı. Seçimleri kaldırılıp akil kadın ve adamlardan oluşan senato kurulduğundaki tepkileri çok iyi biliyoruz , o günlere ait görüntüleri hepimiz izledik. Protestolar aylarca devam etmişti ve maalesef kan da dökülmüştü. Günümüzde bu acıları çok az kişi düşünüyor artık, düşünenler ise ödenen bedeli pek önemsemiyor. Eğer yıkımdan kastınız değişimin doğum sancıları ise eğer, bunları yüz yıl sonra insanlık ya hatırlamayacak ya da önemsemeyecek. Gelecek jenerasyondan yeterli bilinç ve bilgeliğe sahip olanlar yaptıklarımız için bize müteşekkir olacak sadece
Atladığınız bir şey var, dedi Teo, ayağa kalkıp yavaşça yürüyerek. Geçmişte yaşananlar tamamen çarpıtarak, kurgunun üstünü hikayeyi sabitleyecek şekilde başka bir kurguyla örterek toplumu zihin hapsine almış olacaksınız. Sizin ütopyanız insanlara değişim için hiçbir istek bırakmayacak. Eleştirel düşünce tamamen yok olacak. Yeni bir din yaratmak ihtiyacımız olan en son şey oysa. Benim gibi düşünen başka senatörler de olduğuna şüphem yok.
Söylediklerinize katılmam mümkün değil. İnsanlığa daha güvenli bir dünya vaat ediyoruz. Bu o kadar da kötü bir şey olamaz sevgili Senatör. Bu kararı senatodan onaylatacak çoğunluğu bulamayacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, önerimin gereken desteği bulacağını düşünüyorum.
Bakan serin kanlılığını kaybediyormuş izlenimi veren bir yüz ifadesiyle ellerini havaya kaldırdı ve konuşmasına devam etti: Anlamıyor musunuz? Mevcut şekilde devam etmemiz mümkün değil artık, insanlık o kadar çok yorgun ki kimsenin yeni bir şey üretecek istek ve heyecanı kalmadı.Sizin iddianızın tersine biz insanların arzusunu öldürmeye değil tam aksine onlara ihtiyaç duydukları yeni bir arzu üretmeye çalışıyoruz. İnsanlara bir amaç sağlamak için paradigma değiştirmemizin, başka bir boyuta geçmemizin zamanı geldi. Bunun için yeni bir kurguya ihtiyacımız var. Kitapların hepsi değişecek, ders kitapları, öyküler, romanlar hepsi değişecek , filmler de değişecek bilgisayar oyunları da. Bambaşka bir inanca sahip yeni bir nesil yetişecek. Bunu yaptığımız için kadim dünyanın bilgeleri bizi selamlayacak. Hegel “tarih sizin aracılığınızla kendini gerçekleştiriyor” diyecek. Nietzsche insanı aşmaya çalıştığımız için kibrini bir tarafa bırakıp bize alkış tutacak.
Teo başını yana sallayarak gülümsedi bunun ne anlama geldiğini sadece onu yakından tanıyanlar bilirdi. Konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı: Tarihin kendini gerçekleştirdiği falan yok, alacağımız kararların ve bunların neticesinde olacakların sorumluluğu tamamen bize ait. Bir çok farklı seçenekle bir çok farklı yola gidebilmemiz mümkün. Sizin önerdiğiniz yol acılarla, kötülükle, yalanla dolu tehlikeli bir yol. Bir kere girildi mi bir daha başka bir yola ulaşmanın mümkün olmadığı çıkmaz bir yol. Daha güzel bir gelecek için ihtiyaç duyduğumuz şey mutlak bir kurgu değil, çoklu, değişken ve ucu açık anlatılardır.
Ön yargılısınız Sayın Senatör, o nedenle de söylediklerimi yanlış yorumluyorsunuz. Öneriyi bir daha okuyup tekrar değerlendirin, sizinle oylama öncesi bir daha görüşelim.
Bakanın söylediklerinden ve beden dilinden toplantıyı sonlandırmak istediği anlaşılıyordu. Tam da o esnada Teo, Bakanda bir gariplik fark etti. Bakan yaşına göre- Teo Bakanın yetmişli yaşlarda olduğunu biliyordu- çok genç ve çok dinamik görünüyordu. Bakanın bir siborg olduğundan şüphesi yoktu ama bu içinde bulundukları zaman için çok da sıra dışı bir şey sayılmazdı zira parası olan herkes az ya da çok vücudunda yapay bir organ taşıyordu.Onun merak ettiği Bakan’ın ne kadar gayrı insn olduğuydu. Yapay zeka ile desteklenen bir robot olma ihtimali de vardı. Böyle bir şey yasal olarak mümkün olmasa da bu tip robotların çoktan üretildiği , bazı zenginlerin hafızlarını bilgisayara aktararak robotların vücutlarında ölümsüz olmayı denedikleri uzunca bir süredir kulaktan kulağa yayılan bir söylentiydi
Teo görüşme boyunca gözlerini Bakandan ayırmamış, onun kurduğu cümlelere, beden diline, bir birini takip eden iddialı argümanlarına dayanarak onun planında kararlı olduğu sonucuna varmıştı. Muhtemelen Bakanın arkasında onu destekleyen başka güçler de vardı. Yeterli desteği olmasaydı bu kadar fütursuz konuşamazdı. Toplantıdan sonra Teo yanına bir kahve daha alarak aracına binip havalandı. Oldukça düşünceliydi. Bakanın planına aleni olarak karşı çıkarsa başına gelebilecek felaketleri düşündü. Yakın bir zamanda hamile olduğu haberini aldığı çok sevdiği bir sevgilisi ve iki tane kedisi vardı. Üç yıl önce Senatör olmayı başararak başkaları tarafından kabul görme arzusunu büyük ölçüde tatmin etmişti. Kaybedecek çok şeyi vardı
Senatör olarak geçirdiği üç yıl zarfında ittifak yaptığı üyelerin bir çoğunun o anda aynı anda Dünya’da olmalarının ne kadar şüpheli bir durum olduğunu düşündü. Bu bir rastlantı mıydı? Zihni daha da eskilere gitti, Dünya’yı düşündü, on yedi yaşına gelinceye kadar orada yaşamıştı. Dünyayla ilgili karmaşık duygulara sahipti. Merak ve özlem duyduğu Dünya onun için aynı zamanda travmatik ve karanlık hatıralarla dolu meşum bir yerdi. Ayrıldıktan sonraki yirmi yıl boyunca bir kez bile Dünya’ya uğramamıştı.
Son iki haftadır sebebi tespit edilemeyen bir durumdan ötürü Dünya ile iletişimde sorunlar yaşanıyordu. Dünyanın geleceğinin ne olacağı sorusuna yanıt verebilmek için dört yüz iki senatörden yirmi altı tanesi son üç gündür orada incelemelerde bulunuyordu. Senatörlerin Dünya’da on gün kalıp geri gelmesi bekleniyordu. Dünyadaki Senatörler Bakanın planından haberdar mıydılar acaba? Onlar da bunun iyi fikir olmadığını mı düşünüyorlardı? Bu planın hayata geçmesini önlemek için kendilerini tehlikeye atarlar mıydı? Kafasında türlü sorularla aracıyla havada öylece süzülüp gitti. Bu haliyle eski dünyanın kuşlarını andırıyordu. Ani bir kararla aracının rotasını Dünya’ya giden uzay limanına çevirdi. Bu limandan günde bir kez Dünya’ya giden bir araç havalanıyordu. Araçlara binebilmek için özel bir izin gerekliydi ama Dünyaya gitmek için onun böyle bir izne ihtiyacı yoktu, ne de olsa senatördü.
Aracına uzay limanının koordinatlarını girdikten sonra internette dolaşıp haberleri okudu. Her ne kadar film izlemeye karar vermiş olsa da öncesinde müzik dinleyip biraz dinlenmek için aracındaki büyükçe koltuğuna oturup ayaklarını uzattı. Dünyada yapılmış eski bir albümü seçip koltuğunun arkasına doğru iyice yaslandı. Yorgundu ve uykusu vardı. Gözlerinin yavaşça kapanmasına engel olamıyordu.
Teo aracının arka tarafından bir ses geldiğini duydu. Müzik sesi eşya sürtünme sesine karışmıştı. Aracın arka kısmında biri olmalıydı. Aracın kontrolünü tamamen otomatik pilota bırakarak aracın arka bölümüne açılan kapısını açtı. Karşısında gördüğü şey görmeyi düşündüğün en son şeydi: Eski karısı sandalyede oturmuş kahve içip müzik dinliyordu.
Burada ne işin var, dedi Teo oldukça sakin bir ses tonuyla, adeta şaşkınlığını gizlemek istercesine.
Dün gece dışarı çıktım, alkolü fazla kaçırmışım, senin mahallene yakın bir yerdeydim ve eve gidecek durumda değildim. Aracın şifresini değiştirmemişsin ben de gelip geceyi burada geçirdim.
Teo ne diyeceğini ne hissedeceğini bilemedi. Kısa bir sessizlikten sonra konuşan yine eski karısı oldu:
Hafta sonu çalışmıyorum. Beni müsait bir saatte annemin evine atarsan sevinirim.
Ben toplantıda olduğum bir saat boyunca sen burada uyuyor muydun?
Hafta sonları bu kadar erken saatlere toplantı koymamalısın, dedi genç kadın. Bunu söylerken de esniyordu. Esnemesi uykuda yeni kalkmış olmasından mıydı yoksa umursamaz görünmek isteğinden miydi, Teo emin olamadı.
Annenin evine mi?, diye sordu Teo
Evet, geçici bir süreliğine orada yaşıyorum. Sözünü bitirdikten sonra sonra ayağa kalktı ve sonrasında bel kısmında öne doğru eğilerek esneme hareketleri yapmaya başladı
Onunla birlikte yaşadığını sanıyordum, dedi Teo
Kiminle yaşadığım seni hiç ilgilendirmez, dedi eski karısı ses tonundan sinirlendiği anlaşılıyordu.
Şu anda Dünya’ya giden uzay limanına doğru yol alıyorum ve bugünkü uçuşu kaçırmak istemiyorum, seni geriye götürecek vaktim yok
Dünya’ya mı? Oradan nefret ettiğini sanıyordum.
Teo cevap vermedi.
. Beni hemen geri götürmelisin, dedi kadın
Bunu yapamam.
Esnemesine ve vücudunu esnetmeye son veren kadın Teo’ya doğru bir kaç adım yaklaşıp gözlerinin içine bakarak kararlı bir ses tonuyla konuştu: Bunu bir bahane olarak kullandığımı düşünme sakın. Seninle görüşmek ya da konuşmak için bahane aramıyorum.
Aramadığını biliyorum, öyle olsaydı zaten hala birlikte olurduk.
Seninle ayrılmamızın tek bir nedeni var biliyorsun, dedi kadın alaycı bir ses tonuyla
Yine başlama lütfen!
Yalan mı? Bütün hayatın boyunca başkasını sevdin. Onu bir türlü unutamadım. Bende sadece teselli aradın.
O yüzden mi beni bırakıp ona gittin. Bunu söylerken sesinin titrediğini fark eden Teo, eski karısına karşı hala kırılgan oluşundan tiksinti duydu
Beni aldatan sendin unuttun mu? dedi genç kadın.
Aldatmanın tanımını oldukça esnetiyorsun, dedi Teo. O anda bu konuyu konuşuyor olmanın ona verdiği rahatsızlık yüzünden okunuyordu.
Yeter artık. Yine başlamayalım olur mu?, dedi kadın.
Seni geri götüremem ama uzay limanına varınca sana eve gitmen için bir taksi araç tutarım, diyerek konuyu değiştirdi Teo ama eski karsı bu kez de başka bir yerden vurdu.:
Babanın ve annenin ayrılmasını, babanın sizi terk etmesini ve sonra da annenin ölümünü unutamıyorsun biliyorum. Bana hiç bahsetmediğin hakkında bir kez bile konuşmak istemediğin baban hala dünyada öyle değil mi? Geride son kalanlardan biri olduğunu ta en baştan itibaren biliyordum. Gidip onunla yüzleşmeye hazır mısın?
Sözünü tamamlamasıyla birlikte genç kadın giydiği gömleğin düğmelerini çözmeye başladı.
Ne yapıyorsun? Kıyafetlerini mi çıkarıyorsun? dedi Teo kısık bir sesle. Şaşırmış görünüyordu.
Bunların üzerine dün gece alkol döküldü.Alkolün kokusu beni rahtsız ediyor. Bana verebileceğin temiz bir t-shirt var mı?
Ne diye bakıyorsun, sütyen giymediğim öğrenmiş olman gerekirdi.
Teo ne diyeceğini bilemedi. Bu kez de ön kısımdan sesler geliyordu. Sanki biri aracıyla iletişime geçmek istiyormuş gibiydi.
Bekle biraz, az sonra dönerim, deyip odadan ayrıldı Teo. Çıkarken son bir kez eski karısının yarı çıplak vücuduna baktı. Kadın onun bakışlarına biraz alaycı biraz da baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Aracının kontrol odasına geri dönen Teo, ekranda kendisiyle görüntülü ve sesli bir bağlantı kurulmaya çalışıldığını gördü. Bağlantı dünya üzerinden kurulmuş ama kısa bir süre sonra kopmuştu. Aklına oradaki senatör arkadaşları geldi ve içi heyecanla doldu.
Bir süre öylece ekranı izleyerek yeni bir bağlantı kurulmasını bekledi. Umudu tükendikten sonra aracın arkasına geri döndü. Kapıyı açtıktan sonra gözleri eski karısını aradı ama o ortalarda görünmüyordu. Biraz daha ilerleyip mutfak kısmının kapısını açtı. İçeride karısını görmeyi beklerken babasını gördü. Şaşkınlıktan dona kalmıştı. Babası tahayyül ettiğinden bile yaşlı görünüyordu. Öylece ayakta duruyordu, yüzünde hüzün, gözlerinde sanki o anda orada değilmiş gibi dalgın ve anlamsız bir bakış vardı. Şoku atlattıktan sonra hiç konuşmadan babasının yanına kadar yürüyüp, dizlerinin üzerine çöktü, babasının bacaklarına sarılıp ağlamaya başladı. Babası ölü bir ağaç kadar kayıtsızdı.
İnişe geçen aracın sallanmasıyla uyandı. Araçta uyuya kalmıştı. Koordinatları kontrol etti, bakanlık binasına doğru gidiyordu. Saatini kontrol etti bakanla randevusuna on dakika vardı. Aracın arka tarafına doğru yürüdü. Kapıya ulaşınca durdu. Arka kısma geçmek istediğinden emin değilmiş gibi görünüyordu. İki kolunu da havaya kaldırıp ellerini yavaşça başının üzerine koydu, yüzünde sadece kaybolmuşlarda rastlanan garip bir ifade vardı.
Bir cevap yazın