DENEME 514
Kış Kolleksiyonu – Berna Demir
Mutluluğu damarlarımda akan kanda coşkuyla hissettiğim yerdeyim hep burada kalsam hiç insan tanımasam, bütün duvarlarımı griden petrol pembesine boyasam. Kaçsam hiç dönmesem. Aydınlansam hiç karanlığa bürünmesem. Hiç durmadan bu sefer mutluluktan ağlasam; mavi gözyaşları akıtsam. Karlarda yürüyüp hiç iz bırakmasam, ay çekirdeği tarlalarına dalsam korkuluklara bir kalp taksam, hırçın sulara yelken açsam, yerin beş kat altına […]
Anne – Peri Tatlı
Anne! Söylemesi bile çok güzel değil mi? Bu bir kelime değil sadece, bu kelime içi dolu bir cümle hatta bir hayat kimine. Kiminin özlem duyduğu bir sesleniş “anne”, kiminin de yarım kalan hayatı. Hiç olmayanın bilmediği fakat içten içe özlediği, hep yanında olanın sıradan geldiği insan belki de. Lakin hayatının bir döneminde annesi var olan […]
Gogol’un Hicivli Öyküsü “Burun” Üzerine – Günay Filiz
Metin, ‘’ Mart’ın 25’inde Petersburg’da çok tuhaf bir olay oldu.’’ cümlesi ile başlıyor. Bir metnin tarih ve mekan vererek başlaması biz okurlarda olayın yaşanmış olduğu hissini uyandırıyor. Dolayısıyla bu, anlatacağı olayın daha gerçekçi olmasını sağlıyor. Metinde dış gerçekliğe gönderme yapan verilere sıklıkla rastlıyoruz. Örneğin, metin bizi o gerçekliğe çekebilmek için 25 Mart Petersburg verilerini […]
Makamı Büyük Vedası Küçük Dünya – Seda Durgun
Otogarlardan çok hastanelerin, yollardan çok morgların veda makamı sayıldığı ve görüldüğü bir ütopyada yaşamak için bir dünya telaşına ayak uydurmuş gidiyoruz. Ama giderken yanımızda neleri, nasıl sürüklüyoruz her şeyden bir haber! Keza yaşamaktan bir haberken, geride bırakılanlardan ve bizimle sürüklenip gelenlerden nasıl haberimiz olacaktı… Günden güne yok oluyoruz ya bir şeylerin farkına vararak ya da […]
Robot Bireyler – Ahmet Balica
Kimlerdi bu robot bireyler? Çağımızın gelişmesi ve teknolojinin ilerlemesiyle artık insanlar bir cep telefonu ile herkese ulaşabilir duruma geldi. İnsanların birbirlerine daha kolay daha hızlı ulaşması insanların kafalarını telefondan kaldırmamalarına neden oldu. İlişkileri güçlendirdiği sanıldığı halde tam tersi insan ilişkilerini zayıflatır duruma geldi. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Aile ortamında herkesin elinde telefon olup kimse birbiriyle […]
Zaman… Akıp Geçerken – Fırat Büyükcivelek
Çok sık söylediğimiz ya da çevremizden duyduğumuz sözlerden bazılarıdır: Zaman su gibi akıp geçiyor, pazartesi oldu bile, ilkbahar da geçti yaz oldu, çocuklarım ne ara bu kadar büyüdü? Bu yıl da geçti hiç bir şey anlamadım. Ya da zaman zaman kendimize soruyoruzdur: Ne ara bu kadar yaşlandım?Daha dün gibi 10 yıl öncesi… Bu çok doğal […]
Yeni Modernizm: Post-Modernizmin Eleştirisine Giriş – Ahmet Faruk Keçeli
GİRİŞ Ulus Baker (1998) videoya alınmış konuşmalarının birinde aklın kendi kendini eleştirmeye dizayn edilmemiş olduğunu söyler eski felsefe akımlarında. 20. yüzyılın post-modernizm için parlak zamanlarında ise, parlaklığının aklın kendini eleştirmesinden kaynaklı olduğunu görüyoruz. Öznelliğe dışsal eleştirinin oluşması için önce, o öznenin oluşması ve dışardakinin nesnel olarak kurgulanması gerekiyordu. Post-modernist düşünceye kadar bu yapıldı. Post-modernizm modernizm […]
Kirpiğin Düştü – Yusuf Mehmet Yerçe
Gecenin karanlığına kendimi bıraktım. Bir yok oluşun göz bebeğimde kaybolduğunu gördüm. Bir süre sonra kirpiğimin gözümün ucuna düşüşünü seyrettim, o kirpik benimdi lakin beni uyutmayan oydu. Gözümü ovaladım, her ovalamamamda gözümden yaş geldi. O kirpik benimdi. O göz de benim, onu ovalayan elde benim. Benim, ben olmaktan başka deneyebileceğim bir şey yok. Kendi mezarımdan başka […]
Gulliver’in Gezileri (Jonathan Swift) – Ahmet Gürkan Coşkun
Bir çoğumuz Gulliver’in Gezileri’ni ilkokul yıllarımızda okumuşuzdur. Okumamış olsak bile ismini görmüşüzdür. Kısa süre okuduğum Dumas’dan Binbir Hayalet kitabında ismi geçince tekrar başlayıp okumak istedim. En azından eski günlerimi hatırlamak için tekrar okuyup hatırlamak istedim. Okul yıllarımda benim okuduğum ve yarım kalan Gulliver’in Gezileri; çocuklar için olduğundan daha kısaydı. Öğretmenimiz kitap bitmeden kitapları topladığı için […]
Martin Eden’ı Neden Okumalısınız? – Elif Yalçın
Tolstoy’un dediği gibi: ‘Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir’. London da bu formülü uyguluyor ve hepimizi genç bir adamın peşinden sürüklüyor Ve bize anlatıyor: Neden’i olan Nasıl’ı bulurmuş. Önünde saygıyla eğiliyor, iyi ki bu dünyadan bir Jack London geçmiş diyorum. Elif Yalçın Bir varmış bir yokmuş… Martin Eden’da var olmakla […]
Ağırdı Sessizliğin Çuvalı – Ulaş Köksal
Bir banktan denize bakarken, denizin maviliğinde kaybolup giden yıldızlar gibiydi hayallerimiz diye düşündü. -Galiba Zaman, hayatın karmaşasında unutkanlığının çaresini bulamıyordu ve insan bir çığa dönüşen kartopunun tersine hareket ediyor, Gençlikte kurulan çığ gibi büyük hayaller zamanla yerini daha mütevazı yaşamlara bırakıyordu diye söylendi kendi kendine. Oysa Üniversitede devrim hayalleri kuran bir öğrenciydi ve şair olma […]
Kendini Tanı – Adem Arslan
Hayatı bilmek dilersen, kendini görmek istersen dönüp kendine bak. Kendin ne isen o dur. Aslında hakikatta budur. Kendin yürü yolunu, aynaya bak gör kendi huyunu. Kadim bilgelerin yazıtlarında okuruz, kişisel gelişim kitaplarında, hatta İbrahim soyundan gelen 3 dinde de bir deyiş vardır: “Baktığımızda gördüğümüz tek hakikat kendi yansımamızdır. Kendini özünü görmek istiyorsan insan aynasına bak” […]
Canımsın – Ahmet Faruk Keçeli
Annem’e Yirmi bir nisan bin dokuz yüz kırk birde doğdu. Hayatı çilelerle ve mücadele ile geçti. Yaşamını doğurduğu çocukların iyi yetişmesine adadı. Onun için toplumun ona biçtiği rolü en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştı. Maalesef çocukları toplum dışı ulvi hasletlere kendini adadığından tam onun istediği şekilde yanında yer almadı. Bu bir nebze onda hayal kırıklığı […]
Son Yorumlar