DENEME 514
Kuru Kemikler Vadisi “İstanbul Sendromu” – Ebubekir Emre Men
Çiçek pasajının önündeki yıpranmış mermer basamağa oturmuş insan manzaralarını seyrediyorum. Geldim İstanbul’a. Gidemiyorum. Hava ne kadar da soğuk! İstiklal Caddesi’nde, ayaza aldırmadan, bir yerlere yetişme telaşı olmadan, oraya buraya koşuşturuyor insanlar. Kestaneci nar gibi kızartmış kestaneleri. Kokusu burnuma kadar geliyor. O ne nefis bir kokudur Allah’ım. Yiyemesem de kokusunu duymak, o mucizevi lezzeti hissetmek […]
Yalansız Bir Dünya – Dilek İşcen Akışık
Yazar, çevirmen Tahsin Yücel’in 2003 yılında Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü ve Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Yalan adlı roman eleştirel bir üslupla yazılmış, toplumun farklı katmanlarındaki sahtelikleri gözler önüne seren, sorgulayıcı bir roman. İnsanlık tarihi boyunca varlığı inkâr edilemeyen bir olgu olan yalanın daha derinden incelenmesi açısından çarpıcı bir kaynak. Yıllar önce annemle babamın […]
Geç Kalan Sevgili – Emel Bulut
Tam olarak nasıl rastlaşmıştık acaba hiç fark etmeden geçip giden zamanlarda… Mesela sen bir otobüs camından dalıp giderken uzaklara, ben gözüm saatte, hangi durakta nereye sefer bekliyordum acaba. Her gün gittiğimiz çay bahçesin de; sen kaptırmış kendini yazılarını yazarken, ben kim bilir hangi kitabın içine saklamış başımı, hülyalara dalmıştım acaba? Hiç aynı sahilin aynı göğüne […]
Müzede – Elif Yalçın
‘Açılan her bir düğme bir sırrı açığa çıkarır, samimiyet seviyesini bir derece arttırır.’ Güneşli bir günde, İtalya’nın doğusundaki ortaçağ kasabası Santarcangelo’da bir müzedeyim. Girişteki yazıyı, hiç kimse bana yakıştırmasa da benim vazgeçilmezim olan siyah kemik çerçeveli gözlüklerimin üzerinden, gözlerimi hafif kısarak tekrar okuyorum. Fark etmeden gülümsüyorum. Şaşaadan uzak ama kendince iddiası olan böyle küçük müzeleri […]
Özgür Ruh – Esra Sungun
Aklıma gelen ilk düşüncemi söylüyorum: Kesin benim atalarım, göçebe bir topluluğun , “hadi yine ve hemen göçelim canlar” diye söylenen çığırtkanları idi. Yoksa ben nasıl böyle olmuş olabilirim ki! Bir yere sığamama ve orada uzun süre kalamama, bir yere kendini ait hissedememe en belirgin “ben” tanımımdı. Bu süpürgeli, uçan cadı halim, genlerimdeki at sırtında gezen atalarımdan miras […]
Tütün Mevsimi – Cemil Şen
Hadi kalksana geç kalacağız. Tütün mevsimi daha yeni başlamıştı, okullar yeni bitmiş karneler alınmış ama tatil hayalleri her sene olduğu gibi yine başka bahara kalmıştı. Egede yaşayan çocuklar için çok uzaktı tatil yapmak, deniz çok yakındı ama hiçbir zaman ulaşılamazdı. Yine aynı ses “hadi geç kalıyoruz.” Uyku o kadar tatlıydı ki belki rüyada denize girmişliğim […]
Bereketli Topraklar Üzerinde ve Orhan Kemal – Tamer Uysal
“İnsan dediğin bir insan ya canını vermeli insanlar için, ya da gölge etmemeli dünyamıza!” Tarihte öyle dönemler var ki yüzyıllara sığacak olaylar sanki küçücük bir zaman diliminde olup bitivermiştir. Ancak o kısa zaman parçalarında olan bitenler kazındıkları insanlık belleğinde kuşaktan kuşağa aktarılırken bıraktıkları derin izlerle yüzyıllara bedel olarak yaşar gider. Bu üç sözcüğü ilk kez […]
Maça Kızı – Zeliha Türkkan
Dar ve kapkaranlık bir yerdeyim. Nerede olduğumu bilmiyorum. Kiminleyim? Ben kimim? Çıkışı olmayan bir alan. Nefes alamıyorum. İlerledikçe bir ışık görürüm diye adımlarımı hızlandırıyorum. Yok, hiçbir umut yok. Sonra diyorum “imkânsız diye” diye bir şey yok. Durmadan ilerliyorum. Dark dizisi geliyor aklıma. Korkuyorum. Gülmeye başlıyorum, sonra ağlamaya. Sonra daha çok ağlamaya. Sonra kahkahalarım yankılanıyor. Kahkahalarımı […]
Aşure Deyip Geçme – Yasemin Evren
“Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” diye başlayalım söze. Aşure yaptık bugun apartmanca biz. Aslında Muharrem ayının 10. günü Aşure günüdür, o gün pişip dağıtılan aşure makbuldür, biliriz de bu yil bir türlü toparlanamadık komşularla Aşure gününde. Hepimizin bir mazereti vardı. Hepsinden önce, ben evde değildim. Her neyse, biz canımız çektiğinde tatlı niyetine yapar, birlikte yeriz güle […]
Doğruların Yanlış Temsilcileri – Hasan Eren Demir
Evet… Doğruların yanlış temsilcileri… Bu başlık çok hoşuma gidiyor çünkü etrafımdaki sıkıntının 3 kelimelik tanımıymış gibi hissediyorum. Her neyse daha da açacağım. Saat geceyarısı bilmem kaç demek isterdim ama teknolojinin beni çepeçevre sardığı kendi küçük dünyamda sokak lambasının altında elinde bir kalem bir kağıt yoksul bir dahi gibi hissedemiyorum. Saat 02.28 Cuma. Peki gelelim esas […]
Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür – Ahmet Faruk Keçeli
Kapılar kapandı yüzümüze, daha 2018’deyken. Nerde bulmuş hayat, bize güç vermeyince. Adını, sanını unutmuş, kendi adını Artvinli Serkan diye yutturmuş. Eşref’in yanında heybetli silah kuşanmış. Rogardan başkalarına Aga’nın oğlu diye kendini tanıtmış. Erol avcılıktan Murat Diyarbakırlı’ya sığınmış. Dayının yeğeni olarak kendini tanıtmış. Milliyetçiymiş aslında Ülkücü hiç olmamış. Kendini hakime milliyetçi dayının yeğeni diye satmış. Bir […]
Güreş ve Dövüş Hayvanlarının Canımı Yakan Öyküsü – Yasemin Evren
Dövüş horozu..Güreş devesi..Güreş danası…Dövüş köpeği..Bir türlü anlam veremediğim organizasyonlarda kullanilan masum hayvanlar.. İnsanlar mutlu olacak diye ölümüne dövüştürülen/güreştirilen ağzı var dili yok zavallı hayvanlar..Başarılı olunca hediyelere boğulan, yenilince genellikle kasabın yolunu tutan veya sokağa bırakılan günahsız hayvanlar.. Bu hayvanların sahiplerinin psikolojilerini merak ederim her zaman. Nasıl bir vahşettir, beslediği hayvanın kan revan içinde kalmasını izlemek? […]
Gelmişli Geçmişli – Osman İlhan
Borges’in “…hafızam bayım, sanki bir çöp yığını” dediği noktadayım. Ne geçmişin kalıntılarıyla şimdiyi yaşayabiliyorum, ne de geleceğin beyaz sayfasına değiyor kalemim. Önüm flu, adım atsam tanıdık bir acıya denk geleceğim. Dursam –ki duruyorum- ah bu gölgem ne fena! Ortadayım; geceyle gündüzün arasına sıkışmış bir saat… Artık kendimi toparlamaya çalıştıkça daha çok dağılıyorum. Su akınca kap […]
Son Yorumlar