DENEME 514
Yapay Zekadan Sonsuz Yaşama – Ahmet Cihan AKINCA
“Karbon ya da silisyum bazlı yapılar olmamız bizleri farklı kılmaz; eşit seviyede saygı göstermeliyiz birbirimize.” Arthur C. Clarke, Bir Uzay Efsanesi:2010 Zeki makineler, sinemanın ilk yıllarından itibaren bu sanat dalında işlenen popüler konulardan biri olmuştur. İlk örneğini 1927 yapımı Metropolis’te, çılgın bir bilim adamının çalışmalarıyla yaşam bulan bir robot-kadın olarak görürüz. Stanley Kubrick’in “2001:Bir […]
Biz Da Geliyoruk! – Ela Özer
Hepiniz bildiği gibi, ya da bir dakika yoksa siz hala bilmiyor musunuz? Kıbrıs’ta Mayıs’ın 2014’ünde Onur Yürüyüşü yapıldı. LİSTAG Aile Grubu ile katıldığımız Onur Yürüyüşü öncesi etkinliklerde birden fazla gösterime katıldık. Kıbrıs’ın en önemli üniversitelerinden biri olan Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde farklı uluslarında bulunduğu güzel bir film öncesi ve sonrası geçmiştir. Kıbrıs’a indiğimde havadan dolayı […]
VERA’NIN KÜLLERİ – YASEMİN ÜNLÜ
(Vera ve Nazım) Aşka âşıktı Nazım. Güzel olan her şeye ve en çok da Vera’ya. /// VERA’ YA… iri iri damlalarıyla yağmur üzüm salkımıydı doğum gününde senin şaşkın ve sırılsıklam durdum önünde senin altın kubbeli bir ağaçtın denizin ortasında ilk ergenlik düşümden geliyorum sana bu şehrin bana verdiği en tatlı yemiş en akıllı söz […]
MAĞARADAKİLER-CEMİL MERİÇ – MEHMET ÖZGÜR ERSAN
İnsan bir mağarada gibidir. Elleri kolları zincirlenmiştir. Gördüğü bütün şeyler, mağarada Karagöz ve Hacivat gibi gölge oyunudur. Bu insanların zincirlerini kırsan, onları gün yüzüne çıkarsan, gerçek görüntüler göstersen de o insanlar gerçeği alıştıkları siluetler olarak görürler ve bu yeni görüntülerin asıl gerçek olmadığını savunur ve sana düşman olurlar. Eflatun (Aristo) İskenderiye Kütüphanesi’nde uzun yıllar çalışıp […]
SOĞUK HAVA DEPOSUNDAN BİR NOT! – MELEK ERTAN
Saklambaç oynarken bodrum katı kömürlüklere saklanırdık. Karanlık, soğuk ve kömür karası rutubeti ilk kez o minik kömür odalarında keşfettim. Sevimli olmayan, küçük bir kız çocuğu için aşırı gerçek ve pembeden uzak karanlık boşluk. Kömürün kaderi hep buydu. Derin, karanlık madenlerden; soğuk , nemli bodrum odalarına ta ki insan içine karışmayı hakkedip evlere giresiye kadar. Tıpkı […]
BİR ALETLE BİR KİTABIN HİKÂYESİ – HASAN CÜNEYT BOZKURT
Nazım’a Ben bir masa lambasıyım. Çalışma odasında olabilecek eşyaların dışında pek bir şey gördüğüm söylenemez. Hayatı kitaplardan tanırım. İyi dizilmiş sözlerle güzel düşler kurarım. Kelimelerin bahsettiği şeyleri aklımda döndürür durur, canlandırmaya çalışırım. Beni aydınlatan eller düğmemi kapatana kadar bu şenlik devam eder. Yine böyle bir geceydi. Bu sefer aydınlattığım sözler şiir dizeleriydi. Bir […]
AŞK VE KOKU – DİYDEM DENİZ KOÇ
İlk görüşte aşktı onlarınkisi. Birbirilerini ilk gördüklerinde akıllı, kurnaz ve cilveli kadın otuz iki yaşındaydı. Çekici, karizmatik kişilikli, alımlı yürüyüşlü erkek ise yirmi yedi yaşındaydı. Aralarındaki yaş farkı da statü farkı da umurlarında değildi. Hatta kadının dul ve çocuklu olmasının da… Fransız imparatoru Napolyon’un ailesine karşı çıkıp kraliçe tacını başına geçirdiği, tutkulu aşk mektupları yazdığı […]
UĞULTULU TEPELER VE KUYUCAKLI YUSUF’UN UZAKTAN AKRABALIĞI – E.KALENDER
Uğultulu Tepeler’in yazarı Emily Bronte, 1848’de tüberküloz hastalığına yakalandı; tüm tedavileri reddederek otuz yaşındayken hayatını kaybetti. Aradan tam yüz yıl geçti; yıl 1948: Sabahattin Ali öldürüldü. Bu hazin ama kafiyeli tesadüfler, her iki yazarın ilk romanlarında devam etti: Uğultulu Tepeler, Mr. Earnshaw tarafından eve getirilen, kimin nesi olduğu bilinmeyen Heathcliff’in etrafa bakan kara, derin gözleri […]
EVET, “HAZİRANDA ÖLMEK ZOR”, PEKİ YA TEMMUZDA ÖLMEK BU KADAR KOLAY MI? – DENİZ ÇANTAY
Çocukluğumdan aşina olduğum o ağır bahçe kapısını yavaşça ittirip içeri girdiğimde tanıdık bir görüntünün; ön bahçedeki o ufacık alana doluşmuş, çoğunluğu kırmızı olan o lale denizinin beni karşılamasını bekliyordum. Annemin rahmetli dedesinin Türkiye’nin dört bir yanından bin bir uğraş ile getirttiği özel tohumlarla yetiştirdiği, doksan yaşına merdiven dayadığı halde hiç üşenmeden her gün ilgilendiği o […]
KADININ ADI YOK – NESLİHAN CELBİŞLER
Kadınlar… KADIN, Nasıl demiş Nazım : ‘’Kimi der ki kadın uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran, Ne o,ne bu, ne döşek, ne köçek, Ne ayal, ne vebal bak da bul […]
OYUNLARI SOKAKLARDA KALAN SON KUŞAK – CENNET GÜVENÇ
Bizi seksenlerin son kuşağı olan çocuklar diye tanımlıyorlar. Sokakta oyun oynamayı bilen son kuşak diye geçiyoruz literatürde. Doğru. Biz ki Adile Teyzemizden masallar dinleyip, Barış Abimizden şarkılar dinleyerek büyüyen bir nesildik. Şimdi ki çocuklardan farkımız biz ağaca tırmanmayı da biliriz, sokak arasında bisiklete binmeyi de, dört tekerlikle sarı patenleri de. Meyveyi dalından koparıp yemeyi bilen […]
HUZUR İÇİNDE UYU SEVGİLİ GABO! – DİYDEM DENİZ KOÇ
Edebiyatın kuşkusuz en yetkin örnekleriyle Nobel ödülü almış, Kolombiyalı yazar Gabriel Jose Garcia Marquez bedenen aramızdan ayrıldı. Daha 87 yaşındaydı. Birçok insanın asla yakalamayacağı kadar büyük bir aşkla sevilmiş ve sevmişti. Çektiği tüm yoksulluğu bile bir yakınma değil, ders niteliğinde gülümseyerek anlatabilen, farkındalığı yüksek, güzel yürekli bir insandı. Duygulara hitap eden, ağız da güzel bir […]
KRİZ VE ARAYIŞ – MUZAFFER ORUÇOĞLU
Nerden geliyor bu ses bilmiyorum. Ya duyumların duyguların bilincinden, ya da az ötede at kestanelerinin köklerinde kaynayan duru suların gücünden, gönencinden geliyor. Derin ve duru geliyor. Karşılıksız sevmeyi, yıkmayı, yükseltmeyi telkin ediyor; titreşimlerin tınıların kalbine yerleştiriyor kalbimi. Serzenişi kimedir bu sesin? Kalkıyorum. Buhrandayım. Beni kendi özüme götüren iki parelel ana yolu, deliliği ve sarhoşluğu izleyerek […]
Son Yorumlar