2021 307
Aşk Dört Kişiliktir – Kaan Eminoğlu
“Aşk tek kişiliktir” diyen Yılmaz Odabaşı’na “ Aşk iki kişiliktir” diyen Ataol Behramoğlu’na “Aşk üç kişiliktir” diyen Altay Öktem’e Kıskanç, öfkeli, mutlu ve ümitsiz Aşk dört kişiliktir Bilmiyorsanız, hiç âşık olmamışsınız siz . Aşk dört kişiliktir Tenha bir jilet kadar isteksiz Bakışı sakar, saklanışı acemi Hem pasaportsuz hem kimliksiz Yakından tanıdım hepsini […]
Yaz Terennümü – Adnan Deniz
Kıyısında olmalıyım denizin, Sularına değmeli ayaklarım. Almalıyım karşıma güneşi Hadi söyle, Öyleyse, böyle. . Sessizce müzikler çalarken bardan, Soyunan bir kadın utanmalı. Suya girerken bir çocuk müphem, Tedirgin bir anne, ürpermiş olmalı Hadi söyle, Öyleyse, böyle. . İsmini yazmalıyım mavi sulara, Denizde yürüyüp gitmeliyim… Kazımalıyım kendimi hayata Yitip gitmemeliyim. Kışın üstüne şöyle bir yaz gelmeli […]
Ne Güzel İnsansın Sen Beyazıt Bey – Yüksel Akkuzugil
Beyazıt Bey, Yiğit’in ilk işe başladığı zamanki devlet memurluğu sürecindeki ilk amiri, ilk Daire Başkanı’ydı. Mülkiye’nin “Züppe eşrafından” yani Diplomasi şubesinden mezundu. Sosyal, girişken, neşeli ve hoşsohbet birisiydi. Hayatı pek çoklarına göre fazla ciddiye alınacak bir şey olarak görmüyor, gelip geçecek bir zaman olarak bakıyordu. Elinden geldiğince en iyi şekilde geçirmeye çalışıyordu kendisine tanınan bu […]
Zaman… Akıp Geçerken – Fırat Büyükcivelek
Çok sık söylediğimiz ya da çevremizden duyduğumuz sözlerden bazılarıdır: Zaman su gibi akıp geçiyor, pazartesi oldu bile, ilkbahar da geçti yaz oldu, çocuklarım ne ara bu kadar büyüdü? Bu yıl da geçti hiç bir şey anlamadım. Ya da zaman zaman kendimize soruyoruzdur: Ne ara bu kadar yaşlandım?Daha dün gibi 10 yıl öncesi… Bu çok doğal […]
Yeni Modernizm: Post-Modernizmin Eleştirisine Giriş – Ahmet Faruk Keçeli
GİRİŞ Ulus Baker (1998) videoya alınmış konuşmalarının birinde aklın kendi kendini eleştirmeye dizayn edilmemiş olduğunu söyler eski felsefe akımlarında. 20. yüzyılın post-modernizm için parlak zamanlarında ise, parlaklığının aklın kendini eleştirmesinden kaynaklı olduğunu görüyoruz. Öznelliğe dışsal eleştirinin oluşması için önce, o öznenin oluşması ve dışardakinin nesnel olarak kurgulanması gerekiyordu. Post-modernist düşünceye kadar bu yapıldı. Post-modernizm modernizm […]
Akdeniz Akıyor Marmara’ya – Cemal Karsavran
ses verdi Akdeniz.gece kuşları ötüşüyor başımda…yüreğim billur su gibi berraksevgiler doğuruyor şiir abartısı yok mavilerinşafağa düşen güneşlecam vazoda beyaz bir gülsevda kokularını sunuyor umutlar doğuruyor her yeni günzamanlı zamansızçoğalıyoruz karınca misaliyağıyoruz bereketli müptela akşamlar ikimizeözlemimiz yaz yangınıpaylaşımlar içtenlikliAkdeniz akıyor Marmara’ya
Martin Eden’ı Neden Okumalısınız? – Elif Yalçın
Tolstoy’un dediği gibi: ‘Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir’. London da bu formülü uyguluyor ve hepimizi genç bir adamın peşinden sürüklüyor Ve bize anlatıyor: Neden’i olan Nasıl’ı bulurmuş. Önünde saygıyla eğiliyor, iyi ki bu dünyadan bir Jack London geçmiş diyorum. Elif Yalçın Bir varmış bir yokmuş… Martin Eden’da var olmakla […]
Hayal mi Hayat Mı? – Meral Kurulay
Kederli bir oturuşu var kapının yanında. Sahibini bekleyen dalgın bir kız çocuğu gibi… Oturduğu yerde, gelinip, giyilmeyi bekler gibi. Bu eve yeni gelmiş, buranın bir parçası olmuş, yüzleri solmuş koltuklara, cilası uçmuş sandalyelere, yol yol akmış duvar kâğıtlarına, bir kulpu kırık fincana karışıp, kaybolmaktan korkuyor. Bana bakın sevgili dostlar, terlik deyip geçmeyin. Beni de küçümsemeyin. […]
Geç Kalmış Zaman – Dilek İşcen Akışık
Hastalık kokan duvarlar bembeyaz. Acıyla ses veren bir yatak. Sancıyla bedeni kasılan bir adam yüzünü buruşturuyor. Rengi sapsarı. “Sevda! Sevda! Nerdesin? Gel! Lütfen gel artık!” Adamın alnı rüzgârda terlemiş yaprak gibi. Başucunda karısı alnındaki teri şefkatle silip çaresizlikle elini tutuyor. Kocasının gözünden akan iki damla yaşın yüreğine süzüldüğünü hissediyor. Kim bu kadın? Tanıdık biri değil. […]
Sönmeyen Ateş – Kübra Erbayrakçı
Hasretine dayanmak mı? Onunla birlikte gitmişti canımın yarısı. Yarı ölü bir vaziyette yaşanması gerekenleri yaşayıp yanına gitmeye söz vermiştim. Başka türlüsünü düşünemiyordum zaten. Ondan geriye bir sürü fotoğraf, şarkı, en çok da hatıraları kalmıştı. Neydi şimdi bu? Ben ondan bir şeylerin kalmasını değil, onun kalmasını dilemişken bu muydu hayatın bana biçtiği rol? Aslında ondan sonrası […]
Bekleyiş – Mehmet Faruk Habiboğlu
Ben bu kerih hayatın Sokaklara savrulmuş bir ayyaşı Kentten kente dönüp duran Yorgun seyyahıyım Yüreğimde kırık bir aytaşı Bir soluk inci parçası Bir keskin aşk acısı . Ben bütün sokaklarda Parklarda, meydanlarda Bazen ışıltılı caddelerde Çoğu zaman uzak sahillerde Seni arar dururum Bulamayacağımı bile bile Yabancı yüzlere Ufuklara, kuşlara Bakar dururum . Belki bir masal […]
Ağırdı Sessizliğin Çuvalı – Ulaş Köksal
Bir banktan denize bakarken, denizin maviliğinde kaybolup giden yıldızlar gibiydi hayallerimiz diye düşündü. -Galiba Zaman, hayatın karmaşasında unutkanlığının çaresini bulamıyordu ve insan bir çığa dönüşen kartopunun tersine hareket ediyor, Gençlikte kurulan çığ gibi büyük hayaller zamanla yerini daha mütevazı yaşamlara bırakıyordu diye söylendi kendi kendine. Oysa Üniversitede devrim hayalleri kuran bir öğrenciydi ve şair olma […]
Masum Bir Yasak Aşk – şefik Arslan
Yine, öncekilerin tıpkısı bir gece… Her şey aynı… Ay, aynı yerde asılı ve dolunay… Tanıdık yıldızlar, aynı noktalara yerleşmiş. En ufak bir bulut kırıntısı bile yok yukarılarda. Denizin durumu için, sakin kelimesi hafif kalır. Karadeniz’e yakışmayacak kadar dingin ve kıpırtısız. Sanki dalgasız oluşu, coşmaması, köpürmemesi, rüzgâr esmediği için değil de sadece sıkıldığı için; tembelliğinden… Gökteki […]
Son Yorumlar