Sayı 61 30
Dişi Bir Sözlükten Tercüme – Rıdvan Yıldız
Dişi bir sözlükte başlıyor annelik ağrıları Sonra yarısı sencil oluyor kadının Eli silahlı bir erkeklik hangi kütüphaneye sığar? . Hukuku öldürünce kaç matem düşer gözlerinin nişanında Hem de bile bile sokak ortasında Soldurdular saçlarını Hayatın perdesi kapandı gözlerinde Kimse ölmedi açlıktan Kimse gülmedi Kimse bilmedi Kimse sormadı Yara nerde diye Derinlerde çürüyor içimin çiçekleri . […]
Ve Raks Başlıyor – Zeynel Kürkçü
Susuyor şehir Ne gürültüsü kalıyor Ne de görüntüsü Süzülüp gidiyor cam buğusunda Kayboluyor siluetler birer birer Tanınmıyor insanlar . Duruyor akmıyor Yağmur tutmayan çılgın nehir Durgunlaşıyor her şey . Nice zamandır vuslat bekleyen İki can kalıyor bir başlarına Gecenin şehrin tam ortasında . Derken, bir yıldız kayıyor Işıldıyor hasretin karanlığı İnce bir çisilti eşliğinde kavuşma […]
Tül – Edip Çakı
Kıyısına sığınıp esir bir nehrin, eteklerinde geziniyor gözlerin Sen bir sırrın el değmemiş tazeliğini taşırken içinde Dışında sen kokan bir zaman doğururken ölü cümleler Adı sende açan bir çocukluk büyütüyorum beşiğinde Saçlarının rüzgâr kokusuna varmak için kaç şiir Kaç gençlik hayali birikir de parmak uçlarımda Ben ise solgun bulutları emziriyorum durmadan Sen bir şehrin dil […]
Bir Güreş Minderidir Hayat – Yasemin Evren
Üzerinde küçüklü büyüklü karşılaşmaların olduğu. Kendi adaleti kendi içinde bir güreş minderi. Ama mantıklı, ama mantıksız. Tuş olmak, oyunun sonudur yenilen için. Hak etse de etmese de…Kural uygulanırsa, aynı kiloda olanlar güreşir minderde. “Uygulanırsa” dedim bak, tırnak içinde. Her zaman kurallara uygun mu güreşilir dersiniz? Hele de hayat minderinde. Yok. Kazın ayağı başkadır bu minderde. Bu minder […]
Palaçinka – Öznur Unat
Rus lokantasını çok severim. Sarı votka içerim her seferinde. Babam evde limon kabuğu, karabiber ve meyan kökü katarak kendi yaparmış. Yani annem öyle anlatırdı işte. Gide gele müdavimi oldum buranın. Her seferinde aynı masaya otururum. En sevdiğim dostlarımla ya da tek başıma fark etmez, nasıl gittiğimin hiç önemi yoktur. O masaya oturduğumda hissettiğim yegâne duygunun […]
Bezelye Üstü Pilav ve Taze Yoğurt – Hüseyin Çağırgan
Her sabah gibi o sabah da erkenden uyandı. Yatağını topladı. Banyoda elini yüzünü yıkadı. Mutfağa gidip çayı koydu. Ekmekleri dilimledi. Tost makinesine bir bir yerleştirdi. Buzdolabından peyniri, tereyağını, kendi elleriyle yaptığı ayva reçelini çıkardı. Yumurtayı bu sabah yağda yapacaktı. Kocası Murat yumurtayı en çok omlet şeklinde severdi. Masayı donatıp çayı demledikten sonra yatak odasına gitti. […]
Çalar Saat – A.Mehtap Sağocak
Sabahları hep kendim uyandım ben. Başucu saatimin ilk çalışında gözümü açıp, hiç oyalanmadan yataktan çıkma alışkanlığım vardır, çocukluğumdan, ilkokul günlerimden beri. Annemin beni uyandırmak zorunda kaldığı, nazlandığım ya da geç kaldığım zamanlar çok enderdir. Okula gitmeyi de hep sevdim, sonuna kadar da sürdürdüm öğrenciliğimi, ta doktoraya değin… İş yaşamında da, üniversitedeki görevime, derslerime giderken de […]
Biz Küçüktük Dünya da Öyle – Pelin Gezeryel
Sıkıcı ve hayli yorucu bir iş gününün ardından gece, çocukları yataklarına yatırıp, ben de yattığım yeri beğenmiştim. Çok geçmeden de uykuya dalmıştım. …. İçeriden; radyodan, alaturka şarkıların ezgileri geliyordu. Peşi sıra, annem sesleniyordu. “Selin, Gülbin, haydi kalkın. Sabah oldu. Okula geç kalacaksınız!” Annem!… Evet annemindi o ses… Bize sesleniyordu! Gözlerimi yavaşça açıyorum. Odamdayım. Ama, […]
Ayrılık Şarkısı – Esra Sungun
Kedi desenli çay fincanım elimde, yarı oturur şekilde uzanmıştım yumuşak yastıklarla dolu köşe koltuğuma. Üzerimde uzun yamalı bir hırka, içinde, beyaz derin V yaka bir tişört, altımda da yine kedi desenli yer yer diz yapmış bir pijama vardı. Bir de pembe çizgili, uzunca, tüylü çoraplar. Bu kıyafet modeli her ayrılık acısı yaşayan kadının üzerinde olmalı […]
Seni Anlatabilsem Seni – Tuğba Ay
Seni, anlatabilsem seni Her doğan güneşe Karanlığı aydınlatan yıldızlara Perdenin arasından vuran ışığa Sobanın gürül gürül sesine Bir kürdan çöpüne Çocuklara Yılların ağırlığı yüzüne vurmuş teyzelere Seni, anlatabilsem seni Aldanışlara, sadakatsizliklere Yağmur damlalarına Akıp giden zamana Yokluğunu ağır gelen yokluğunu Hasretin yükünü dayasam duvarlara Gülüşünü anlatabilsem Yaşayabilsem seni Bir kağıt karasında Bir ağaç kavuğun da […]
Bir Kadının Günlüğü – Emel Bulut
Uyku uyanıklık arası dediğimiz saatlerimizde başlıyoruz günün maratonuna. Her sabah önünde beklediğimiz o durak, biri kovalıyormuş gibi tezgâhına koştuğumuz simitçi, iş yerinin birkaç adım ötesin de ayakta çayını içtiğimiz çay bahçesi, keşke dilleri olsa da konuşabilseler… Apar topar yenen bir öğle yemeği; oda en ekonomik menü hangisi ise. Üzerine bir bardak kahve içemeden biten mola. […]
Görünmeyen Şey – Ercan Varol
Bilirsin virüsler konuşamaz, ölüler de öyle Bu boş tabutlar ve mezarlar kimin için böyle Artan azalan rakamlar ve şifreli bir problem Maske muska ilim bilim ot çöp kavgası Nereden çıktı bu kostümler bu maskeli balo Şimdi kapıyı çek git bırak beni kendime . Kim anlatacak bana bu derin karmaşayı şimdi Türbedeki derviş dede gir rüyama […]
Gök Astarının Mavi Badanası – Mehmet Özgür Ersan
kızlar titrerlerdi heyecandan etek uçlarında telaşlı erken gelen bahar belki de ürpermiştim öyle görünce o sözleri o dilleri o şiirleri şimdi terk ediyorlar bir şehri güpegündüz sessizce karanfil sesli sıcaklığını bıraktı göçebe bulutlar turnalar peşinde gözlüyorum hatıralarla buğulanmış hislerim kaburgalarım da bıçak izleri acılara karışıyor anaların ağıtları meltem yelinden berrak burada çocukların gözleri bakıyor bana […]
Son Yorumlar