Ateş, su, hava, toprak olarak bildiğimiz dört element, tarihin en eski zamanlarından beri yaşamı anlamlandırmak adına, nerdeyse tüm düşünürler için önemli olmuştur. Element kelimesi, Grekçe’de “elementa” kelimesinden türemiş ve “Bir merdivenin ilk basamaklarına tırmanmak” anlamına geliyor. İçerik itibariyle; “Bir bilim veya metodun ilk unsurları” olarak da yorumlanmaktadır.
Dört elementin kronolojik olarak tanımlanmasına ve açıklanmasına bakacak olursak, felsefenin İyonya’nın okullarından yetişen doğa gözlemcisi filozoflara bakmak gerekecektir.
İlk olarak Miletten Thales; şeylerin doğası “Su” dur şeklinde açıklamıştır. Şeylerin doğası “Su” dur derken; her şeyin ana unsuru, her şeyin ana maddesi, her şeyin kendisinden meydana geldiği ilk neden olarak “Su” kast edilmektedir. Thales, bu yorumu ile çok önemli bir başlangıç yapmış, aynı zamanda ilk neden olarak “Arkhe” kavramını da ortaya koymuştur. Bu başlangıç ile düşünsel alan, mitoloji dışında nedenler aramaya da başlamış oldu. Yine Milet Okulu’ndan olan öğrencisi olarak da geçen Anaksimandros ise; şeylerin doğası için ilk ilkenin bildiğimiz veya algılayabileceğimiz bir madde olmadığını düşünerek, bu nedene “Aperion” yani sınırsız ve belirsiz olarak açıklama yapmıştır. Anaksimandros’a göre; tüm var olanlar Aperion’dan meydana gelmişlerdir ve tekrar Aperion’a döneceklerdir. Anaksimandros, Aperion anlatımında; birlik ilkesi, çoklu var olma ve kaynağa dönme üzerine detay ve ahlaki ilkeler de anlatmıştır.
Sonrasında yine bir doğa filozofu olan Milet Okulu’ndan Anaksimenes ise “Hava” elementini açıklamıştır. Anaksimenes’e göre; “İnsan yaşadığı süre boyunca soluk alır ve soluk aldıkça ruh bedende bulunur, soluk alma durduğunda ruh ve dolayısıyla yaşam bedeni terk eder. O zaman her şeyin kaynağı “Hava” dır. Yani aslında demek istediği şuydu; yaşamamız için bir ruhumuz olmalı, ruhumuzu yaratan ise aldığımız nefes yani hava, eğer bize yaşam veriyorsa, aynı bize verdiği gibi evrene de vermelidir.
Efesli Heraklitos ise teorilerinin merkezine “Ateş” elementini koyar. Heraklitos üzerine de,bir çok antik dönem filiozofları gibi oldukça az şey biliyoruz. Bildiklerimizin çoğunluğunu ise; III. Yüzyılda yaşamış tarihçi Diogene Laertios’a borçluyuz. Fragmanlar eserinde; rehber olarak kendinden başka kimseyi kabul etmediğini ve kendini keşfettiğini bildirir. Heraklitos; Miletos’lu diğer filozoflar gibi Kozmos’un şekli, ortaya çıkışı, doğa olguları ve geometri ile değil, insanın kozmos’da ki yeri ve anlamıyla, ahlaki ve dinsel yönleri ile ilgilenmiştir.
Anaksimandros tarafından doğanın düzenli değişimi, adaletsizlik ve kefaret olarak açıklanmıştır. Ancak Heraklitos’un görüşünde; doğada ki değişim kozmik ateşin belli ölçülere göre yanmasına ve sönmesine göre gerçekleşmektedir ve burada kullanılan dil de, herhangi bir ceza veya kefaret tasavvuruna atıf yapmaz.
Heraklitos, Fragmanlar’ın da şöyle açıklar; “Ateş önce denize dökülür, denizin yarısı yakıcı buhara. Deniz toprak olmasından önce ki orana göre çeşitli şekillerde boşalarak aynı ölçüsünü bulur”
“Her şey ateş ile takas olur. Ateş de her şeyle; tıpkı altın ile malların ve mallar ile altının takas edilmesi gibi”
Heraklitos’a göre; eğer bir varlık kendisi olarak kalması için gerekli kuvveti dışarıdan alıyorsa bu tür varlıklara canlı denemez. Heraklitos doğanın kendi kendine yettiği görüşüyle doğa dışında bir görüşe baş vurmayarak yaşayan bir bütün anlayış ortaya koymuştur.
Fragmanların’da; “Ölümsüzler ölümlü, ölümlüler ölümsüz. Biri diğerinin ölümünü yaşar, diğeri de ötekinin yaşamını ölür.” derken üçüncü bir merciye başvurmaksızın, her şey bir yaşam, ölüm düzeni ve ilk ilkenin yani; Ateş’in hareketleridir. Heraklitos görüşleri, modern bilimin ilk adımları sayılmaktadır. İkinci adım olarak ise görünmez parçacıkların açıklamasını yapan Atomcu Felsefe gelecektir.
Son elementi ise; “toprak” olarak Ksenophanes tamamlamıştır. Ksenophanes sadece felsefe değil, siyaset üzerine de eğilmiş ve acımasız eleştiriler yapan bir şair ve ilahiyatçıdır. Yirmili yaşlarda doğduğu kent olan Kolophon’dan kovulan Ksenophanes, 67 yıl boyunca şiir okuyarak dünyayı dolaşmıştır. İtalya’da Elea’da yerleşmiş ve kendi felsefe derslerini vermiştir. Ona göre temel element topraktır “Çünkü her şey toprakta hayat bulmuştur ve toprakta son bulacaktır.”
Elementler üzerine tüm görüşler ise Empedokles’in dört ana madde kuramının oluşumuna temel teşkil etmişlerdir. Empedokles için “Su, hava, ateş, toprak” evrenin kökleridir. Bu kökler ya da bu ögeler (arkhe) birbiri ile karışarak evrenin yüzünü oluşturmuşlardır.
Empedokles’e göre dört element; Sevgi (Philia) ve Nefret (Neikos) karşıtlığıyla birleşir ve ayrılırlar. Çünkü sevgi, elementleri bir araya getirir. Nefret ise bunları ayırır. Gün olur bu elementlerin bir çoğu biraraya gelerek tek bir şeyi doğurur, gün olur tek bir bütün halindeyken bir çok şeye ayrılırlar ve bu durum sonsuz şekilde sürüp gider.
Bir cevap yazın