Kuytu bir çalılığın karanlığında
Hüzünlü bir sebatla çepeçevre
Sen olmuşum Dolunay’da
Akşamsefalarının kokuları
Karanfillere karışırken
Orada öyle durup
Kırık bir bulut taklidi yapıyorsam
Poyraz bu nemi getirdiği kadar
Güz kokularını da getiriyor odama
Güz yağmurlarında geceleri
Bastırmaya başlayan soğuklardan
Sığındığımız kuytularda cılız mecalsiz iniltileri
Gece yarısı ayazı içinde yükselirken
Yazın o dingin havası yok artık
Günlerdir ve gecelerdir
Üfürüp duruyor hiddetli lodos
Yağmur mu getirecek yoksa göğü açacak
Çınar yaprakları şaşkın
Parıldayıp büyüseler mi
Kuruyup dökülseler mi
Hamsi sürülerini itiyor
Lodos ılık ışıltı ağlarıyla
Çekerken balıkçılar
Akıntı önünde direniyorlar pul pul
Azgın lodos başıma vuruyor
Sarıkamış hatırası sinüzitten kalma bir ağrı
Bir yelkenli yelken açıp kuzeye gidebilir
Sürülerin ağ döken balıkçı motorlarının ardından
Güneyin sığırcıkları yalıçapkınına özense
Meltem poyraz esse
Fesleğen begonya kadar güneş istese
Martılar lodos’ta yükseklerde kanatlarını çırpmadan
Ne kadar uçabilecekleri yarışına girseler
Sis güneşe engel olmasa
Lodostan ağarmak üzereyken
Bulutlardan temizlediği ufku aşarak
Güneşe engel olmasa
Lodos kendi getirdiği yağmuru yumuşatsa
Yükseklerde oynaşa oynaşa
Emirgan’dan Çubuklu’ya doğru
Boğaz’ı aşan karga sürüleri Karadeniz’e ulaşmasa
Ya da Galata köprüsünü günbatısına karşı
Siper edip Haliç’ten gelen ılık sularda uyuklamasa martılar
Bütün yapraklarını dökmedi henüz çınarlar
Ne ağustos sıcaklarından beri kavurucu lodos
Ne öfkeli poyraz ne kurutucu gündoğusuna şiddetli günbatısı
Henüz koparıp alamadıysa yapraklarını ağaçların
Şimdi Karadeniz’in bütün suları üzerine boşalırken soğuk
Direnme çamları kıskanarak kış günü
Kimsenin olmayacağına emin serçe gelip konar
Vapurun üst arka açıklığına insanları bıraktığı kırıntılara
Karanlık dalgalarda denizin yüzünü ağartanlar
Denize konmuş ak martılarmış meğer
Kim demiş insanın İstanbul’da yalnız kalma olanağı yok diye
Kış akşamları Boğaz’a giden vapurların kapalı bölmelerinde
Denize bakanları hiç görmedin mi
Dalga kıranlara çarpan dalgaların arasında
Açık deniz seferine çıkmış karabataklar
Dönmüşler seferlerinden dalgakıranın üstünde
Hafif lodos’lu güneşte
Açmış kanatlarını kurutuyorlar salındırarak yavaşça
Martılarında kızışma zamanıysa
Boğazda yüksekliklerde giriştikleri çılgınlıklardan anlarsın
Her şamandıra da bir karabatak
Bir balıkçı teknesi yaracak karanlık içinde
Mehtapta koyu lacivert suları
Ya da gündüzse ışıl ışıl yeşillerle mavilerle
Canlanacak sularda görüntüsü kaçıncı dalışta
Gagası balıklı çıkacak acaba karabatağın
Bitkiler söylüyor onlar yanılmaz
Bağ budama kalem aşısı zamanı
Bahar geliyor kışın gecikmiş fırtınalarının içinde
Baharla kırlangıçlar gelecek mart soğuğunda
Boğaz üzerinde kulaklarına kar suyu kaçmış
Sersemlemiş yüze çıkmış istavritleri
Martılar yiye yiye tıkanıp bitap düşecek
Üsküdar’da Salacak’tan boğaza bakarken
İçim umut dolacak işte
O baharın yaklaşışıyla güçlenen
Boğaz akıntısına karşı İstinye iskelesinde
Geçici olarak yanaşmak hayal mayal
Seçilmene yarayan aydınlığında sabahın
Şimdi seni bekliyorum biliyorum
Gelmeyeceksin bende beklemeyeceğim artık bu soğukta
Çünkü bahar gelecek umut yeniden çiçek açacak
06.07.2017 Mehmet Özgür Ersan Üsküdar
Bir cevap yazın