- Onları bana veriyor musunuz?
- …Ölenleri.
Şaşkınlığımı gizleyemedim doğrusu gizlemeye de gerek duymadım. Karşıma geçmiş pişkin pişkin ölülerimi istiyordu benden. Şu yaşıma geldim böyle bir istekle karşılaşmadım. Bir de üslupsuz. Rusların konuşma konusunda incelikli olduğu söylenir. Geceden beri “anacığım” deyip duruyor. Ben de anlaması için “babacığım” diyorum; ama anlayacağı yok. Neyi anlayıp neyi anlamadığını önemsediğimi söyleyemem. Anacığım da nedir. Sanki yıllardır ahbaplık etmişiz gibi. Koroboçka ya da Nastasya Petrovna diyebilir. Ondan abartılı bir saygı beklemiyorum. Gecenin bir yarısı davetsiz bir misafirin çiftliğime geliyor oluşu beni hem tedirgin hem de mutlu etti. Bu çiftlikte sürekli misafir ağırlamıyorum. Hem böyle bir tüccarın gelmesi ne yalan söyleyeyim gelirimi de arttıracak. Yanımda çalışan kızların, çiftliktekilerin masrafları o kadar fazla ki. Onuncu dereceden bir Sekreterşa olmak bütün bunları karşılamıyor. On sekiz çalışkan işçimi kaybettim. O işçilerin yerini doldurmak öyle zor ki. Ölmüş olmalarına rağmen onların vergilerini ödüyorum. Şimdi bu adam üslupsuz, kaba bir adam olmasına rağmen reddemeyeceğim bir teklif yapıyor. Ölülerimi alarak hem vergi ödemekten kurtaracak hem de onların her biri için on beş ruble ödeyecek. Aman ne nazik adam!
Yok, yok biraz abartıyorum. Ölüleri satmak son derece yakışıksız olur. Hem de benim gibi bir çiftlik sahibine. Belki de bu adam beni kandıracak. On beş ruble vereceğini söyleyerek beni ikna etmeye çalışıyor. İşçi başına on beş ruble on sekiz işçim var. Toplamda üç yüz ruble eder. Az para değil; ama ya daha fazla verecek tüccar bulursam. Beni hızlı karar vermeye zorluyor, anlıyorum beni yaşlı bulup kolaylıkla kandırabileceğini sanıyor. En azından yirmi ruble almadan teslim olmayacağım.
…Aslında ben devletin resmi müteahhidi olarak sizin çiftliğinizde üretilen değişik ürünlerden almak istiyordum…
Neden sabrını taşırıyorum adamcağızın. On beş ruble neyime yetmiyor. Ölülerin bana ne faydası var. Aksine bir de vergi ödüyorum onların yüzünden. En iyisi adamı kızdırmadan ölüleri satmak. İyi ama onları ne yapacak. Neden onca parayı veriyor. İyisi mi onu daha fazla kızdırmamalıyım. Hem iyi bir müteahhide benziyor. Ölüleri satarsam benden çavdar unu, karabuğday unu, bulgur, sığır eti de alır. Geçen gün bir tüccara pudunu on iki rubleye bal sattım. O bal için epey uğraşmıştım. Şimdi hiç yoktan para geçecek elime. İleri ki günlerde de diğer ürünlerimi alacak.
Bu adam bir melek doğrusu. Öylesine zarif, eğitimli olduğunu ilk görüşümde anladım. Ondaki cevheri görmek için konuşmaya gerek yok. Soyluluğu çamurlu olmasına rağmen giysilerinden duruşuna kadar her halinden belli oluyor. Cümlelerine “anacığım” diye başlıyor oluşu görgüsüzlüğünden değil elbette ki samimiyetinden ileri geliyor. Yoksa benim yaşımdaki biriyle böyle konuşmaz. Umarım ben de ona “babacığım” diyerek üzerinde yanlış bir izlenim bırakmadım.
Aceleyle kalkmak istedi. Nezaket gereği kalması için ısrar etmeliydim. İşleri öyle yoğun olmalı ki hemen gitmek istedi. Ölüleri satma konusunda anlaştık. Diğer ürünleri de alacağını söyledi. Umarım en yakın zamanda tekrar gelir. Yakın köylerden birine bir toprak sahibiyle daha görüşemeye gidecek. Yolu bilmediği için yanına bir kız verdim. Kızımı kaçırmaz dilerim. Daha önce bu vakayla karşılaştığım için onu uyardım. Onlar Berçka ile uzaklaşırken aklımda hem aynı soru vardı.
Bu adam ölüleri alıp ne yapacaktı?
- Tolga YILMAZ
13.06.2016
Bir cevap yazın