Şu hale bak! Böylesini görmedim.
– Çok karardı değil mi?
– Evet. Gece gibi. Sanki yüz metre ötede yerle gök birleşiyor. Gelsene. Şuraya bak. Nasıl savruluyor tekneler!
– Şimdi bırakamam elimdekini.
– Bir çay demlesen de içimiz ısınsa!
– Hep seversin sen böyle fırtınaları!
– Severim. Sıcak bir evde oturup pencereden izlemek keyif veriyor insana.
– Kapı mı çaldı?
– Bilmem. Bir bak.
– Şimdi bırakamam elimdekini.
– Leyla’m gözümün nuru, bırakma elindekini, yerinden de kıpırdama sakın, ben bakar gelirim.
Mehmet mavi çerçeveli pencerenin başından kalkıp, ayaklarını sürüye sürüye yürümeye başladı. Kim bu havada dışarı çıkar ki sanki. “Geldim, geldim, patlama” diye seslendi kapıya doğru.
– Nazan abla sen miydin? Hayrola?
– Mehmet Beyciğim iyi misiniz? Abla demekten vazgeçemediniz siz de bir türlü, hava çok kötü patlayacak, bir şeye ihtiyacınız var mı diye bir sorayım dedimdi.
– Yok bir şey, sağolun Nazan Hanım…
– Ay rica ederim Mehmet Beyciğim ne demek, komşuyuz burada birbirimizin yüzüne bakıyoruz değil mi ama, en ufak bir şeye ihtiyacınız olursa buradayım ben, kapıyı çalmanız yeterli.
– İyi günler size, diyen Mehmet, kapıyı gereğinden biraz fazla hızla itip kapattı.
Bu kadının pörtlek mavi gözlerinden, yakası fazla açık elbiselerinden, daha da kötüsü böyle taramalı tüfek gibi konuşmasından hiç hoşlanmamıştı ilk gördüğü günden beri. Her şeye de burnunu sokuyordu. Neye ihtiyacı olacaktı ki. Tek istediği Leyla’sı ile birlikte fırtınayı izlemek, o kadar.
Bir yandan söylenirken bir yandan da ayaklarını sürüyerek yerine geri döndü. Kahverengi kadife koltuğa yavaşça bıraktı kendini. Bir çay ne iyi olurdu şimdi. Dışarıda hızını artıran rüzgar çerçeveyi itip sarsmaya, kendince bir tıkırtıyla şarkısını söylemeye başlamıştı. Mehmet bayılırdı bu havalara. Kafasını çevirip Leyla’sına doğru baktı. Koltuğun köşesinde kendine yer edindiği noktada, kucağında kim bilir kime diktiği mufak önlüğü ile uğraşıyordu. O ışık gözlerini yoracak.
Iyiyim ben merak etme beni. Fırtına ne durumda?
Ha patladı ha patlayacak, çok değil biraz sonra sesini duyarsın, bu eski evin çerçeveleri çok sağlam değil…
Hatırlıyor musun?
Hangisini? Antalya’daki mi yoksa Balıkesir’deki mi? Antalya’daki hortumu unutamıyorum, Balıkesir’de de devrilen cami minaresini. Ikisi de çok iyi fırtınalardı.
Ah sen var ya sen! Fırtınadan bu kadar keyif alan, coçuk gibi izleyen var mıdır senden başka?
Leyla’m, vardır elbet, hem içeride olup dışarıdaki fırtınayı izlemekte ne var, asıl keyfi içine dalanlar yaşıyor. Çay mı içsek?
Şimdi bırakamam elimdekini.
-Peki canım, ben yaparım.
– Mehmet doğrulup kalktı. Sırtı yine çok ağrıyordu. Elini arkasına götürüp ovmaya çalıştı. Suyun ısınmasını beklerken bir şarkı mırıldanmaya başladı. Çayı demleyip koltuğuna döndü.
– Benim şarkım bu…
– Evet Leyla’m senin şarkın.
– Girmedi başkası Mehmet…
– Biliyorum sevgilim, ne bir hayal ne de bir başkası girmedi o güzel gözlerine.
– Kapı mı çaldı yine?
– Bilmem, bu sefer sen bak.
– Şimdi bırakamam elimdekini.
– Tamam Leyla’m, sen kıpırdama yerinden ben bakarım.
Bu sefer daha yavaş kalktı yerinden. Terliklerini bile giymedi. Neden çalıp duruyor bu kapı? Bir rahat bırakmıyorlar insanı. Bu sefer de Nazan hanım ise tersleyecekti artık. Kapıyı sertçe açtı.
– Onur! Oğlum? ne işin var burada?
– Baba ne demek ne işin var burada, almayacak mısın beni içeri, baksana sırılsıklam oldum.
– Gel tabi gel, dur hemen sana bir havlu getireyim.
Onur bir hışımla içeri girip elindekilerden kurtulurken, Mehmet canlanmış adımları ile banyodan bir havlu kapıp getirmişti bile.
– Geç şöyle berjerlere oturalım, fırtınayı izliyorum.
– Baba, bırak allah aşkına! Telefonlarını açmıyorsun, seni merak ettik. Ablam o kadar çok aradı ki küçük Leyla bile dedeme bir şey mi oldu diye ağlamaya başladı. Neden böyle yapıyorsun?
– Bir şey yaptığım yok oğlum, merak edecek bir şey de yok, bak iyiyim, burada oturdum fırtınayı izliyorum.
Mehmet oğlunun öfkesini yatıştırmaya çalışırken, kaçamak bakışlarla Leyla’sının oturduğu köşeye bakıyordu çaktırmadan. Yarım kalmış önlük ışığın altında kimsesizdi.
Gitmiş işte yine, kim bilir ne zaman gelir yeniden…
Bir cevap yazın