Hayatın içinde zamanın duracak kadar yavaşladığı, hatta kaybolduğu bazı anlar yaşarız. Bu kayboluş anları doğanın diyalektiği ile benliğimizin farkındalığına ulaştığımız, belki de gerçekten var olduğumuz anlardır. Zaman ve mekan temalarını sorguladığım “Sessiz Bölge” isimli resim serimde derin bir sessizlik ve dinginliğin hakim olduğu bu kayıp anlar tuvale yansımaktadır.
Fizikte 4 boyutlu evren, 3 mekan ve uzay-zamanın soyut olan boyutu zaman’dan oluşur. Resimlerimde de 3 boyutlu mekan tasvirleri ile birlikte temsilden soyutlanmış yabancılaşmış renk alanları mevcuttur. Turuncu ve kırmızı’nın gerilim yaratan etkisi sessizlik ve dinginliğin içinde barınan büyük enerjiyi vurgular. Özellikle kırmızı renk resimlerimde zamanın, var oluşun ve aşkın sembolüdür.
Algımız zaman ve mekan ile var olur ve belleğimizi şekillendirir. Bellek sayesinde ise zaman anlamlanır. Zaman ve bellek birbirinden ayrılamaz. Geçmiş yaşantının izleri bellekte saklanır ve geleceğe yol alır.
Freudçu bir yaklaşımla ele alındığında çalışmalarımda çeşitli bellek sembollerinin tekrarlandığı görülür. Mesela havuzlar, boş sandalyeler, ağaçlar vb. Özellikle, ana rahmine geri dönme arzusunun sembolü olan su, başa dönme isteğinin yansımasıdır. Ayrıca, resimlerimde yer alan tuğla veya taşla örülmüş duvarlar, merdivenler, karolar gibi mimari öğeler; zamanı ve hayatı tekrar inşa etme, düzenleme arzusunun kişisel sembolleridir.
Tıpkı; bana göre sanatın da, insanın kendi gerçekliğini tekrar yaratma çabasıyla ortaya koyduğu bir kurgu oluşu gibi…
Güliz BAYDEMİR
Bir cevap yazın