Kalıplaşmış cümleler ve tekrardan ibaret düşünceler arasında sıkışıp kaldım. Yeni şeyler türetmek istemiyorum. Farklı olayları farklı yollardan ele almaktansa, aynı konunun kabuk bağlayan yaralarını soymayı tercih ederim. Belki de bu yüzdendir takıntılı hallerim.
Anlaşılmaya uğraşmayı bırakalı uzun zaman oluyor. Alnıma dahi yazsam ismimi, ismin ne diye defalarca soruluyor. Ya farklı alfabeleri kullanıyoruz, ya da farklı alfabeleri kullanıyormuşuz gibi davranılıyor. Basit biriyim aslında, ama insanlar fazla karmaşık biliyor beni ya da kafam güzelken ben öyle anlattım kendimi.
Duymak istediklerini hiçbir zaman söylemedim insanlara. Patavatsız damgası yedim. Bir fahişenin kuyruk sokumundaki dövmesinden işi anlaşıldığı gibi, benim de ilk sözcüğümden bir sonraki cümlem tahmin edildi. Oysa ki onu söylemeyecektim.
İnsanlar öyle anlam yüklemeye meraklı ki, biri de hayal gücü geniş biri demedi. Farklı hikayeler uyduruldu, farklı gereksinimler yüklendi. Hiçbiri ben değildim. Yanından bile geçmezdim. Ama bozmadım hikayeleri. Kiminde başrol oynadım, kiminde başrolü öldüren bir kahpeyi. Kötü adam olmaktan utanmadım. İyiye meraklı onca insan varken, ben sıramı devrettim. Oturdum kuyruktaki kavgaları, birbirinin önüne geçmeye çalışanları, birbirinin üstüne basmaktan çekinmeyen insanları izledim. Eğer iyi biri olmak, bir diğerini kötü yapmaksa,
Ben kötülüğü iyi ki benimsedim.
Farklı bir yol çizebilirdim aslında kendime. Çay seven biri olabilirdim mesela. Kahveyi sütlü içebilirdim. Sevdiğim birini öldürmektense, canlı ama uzaktan sevebilirdim.
Ama bunları yapmadım. Herkes olmaktan korktum.
Karanlıktan korkmayı öğretmediler bana. Çocukken tuvaletimi yapmaya korkusuzca giderdim. Bana birinden ve yapabileceklerinden korkmayı öğrettiler. ”Buzdan duvarlar, ancak kanı kaynayan biri gelene kadar korur seni” dendi. Yalanlardan oluşan bir duvar örüldü üzerime. Kimse bulamaz, kimse korkutamazdı beni. Ama ne kadar devam edebilirdim ki. Elbet biri gelecek ve o kapıyı aralamak isteyecekti. İçeride kimse yok desem kim inanır bana, yalanların ardındayken bir yalan daha söylemeyeceğimin garantisini kim verebilir?
İsmim, yaşım, yaşadığım yer, hangi biri gerçek?
Ben yaşıyor muyum sahiden?
Sol dizimde mi yoksa sağ dizimde miydi doğum lekem?
Hiçbir şeyden emin olamıyorum.
Tüm olasılıkların canı cehenneme!
Artık, yoruldum kendimden.
Günde iki defa doğruyu söyleyen yalan makinesi – Mücahit Kabaran
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın