“Casablanca” filminin ünlü oyuncusu Ingrid Bergman’ın son filmi Güz Sonatı’nı izledim. Film öncesinde yönetmen Ingmar Bergman bir konuşma yaptı, anlattıkları beni etkilediği için kaleme aldım.
Filmin çekimleri başlamadan önce yönetmen oyuncuyla çalışmaya geçtiğinde, onun ezberini tamamlayıp rolünü kendine göre çok abartılı olarak yorumladığını görür. Abartıdan hoşlanmadığı halde böyle bir yıldızı eleştirmek istemez. Gelin görün ki Ingmar Bergman çekimler başladıktan bir süre sonra artık bu abartıya dayanamaz, usta oyuncuya düşüncelerini sakin bir şekilde açıklar. İçinden isyan etse de onu incitmemeye çalışır. Hiçbir yorum yapmadan kendisini dikkatle dinleyen oyuncu o âna kadar çekilen tüm sahneleri görmek istediğini söyler. Kendisini izledikten sonra yönetmeni haklı bulduğunu belirtir. Film, tekrar baştan çekilir. Ve… Sonuç tek kelimeyle muhteşemdir. Hint kökenli yazar Robin Sharma sanki bu yaşanmışlığı görmüş de söylemiş. “Büyük insanlar kendilerine atılan eleştiri taşlarından heykeller diken insanlardır.”
Burada beni derinden etkileyen ne oldu? Yeteneğini tüm dünyaya kanıtlamış bir kişinin kendisine dışarıdan tarafsız gözle bakabilmesi büyük bir hüner. Bu beni nereye götürdü? Yaşamda olumlu değişimler oluşturabilmemiz için öncelikle hatalarımızı, zayıf yanlarımızı, eksiklerimizi görüp onları kabul etmeli, yararlı eleştirilere de açık olmalıyız. Aynı hatalarla yola devam edersek hiçbir ilerleme kaydedemediğimiz gibi düşüncelerimizi gerçek anlamda başarılı bir eyleme dönüştürebilmemiz de zor ve yıpratıcı olacaktır.
Amerikalı politikacı Frank A. Clark’ a göre, “Eleştiri yağmur gibi, bir insanı köklerine zarar vermeden besleyecek kadar nazik olmalıdır.”
Eleştirildiğinizde, genellikle tepkiniz ne olur?
?
Bir cevap yazın