Kopartıyorsun beni o diyardan;
Kendim abartıp, allayıp pulladığım,
Hislerle ama yalnızca hislerle kurduğum,
Karmaşık histeri bataklığımdan.
İrislerdeki yansımamda dünyamın basitleştiğini,
Kaygıların melekler tarafından avlandığını,
Gözlerimin önünde sadece senin gözlerin olduğunda
Sessiz sedasız izliyorum.
Metcezir vakti gelip de dalgalı bakışların
Benim kumsalımdan çekildiğinde
Kendi sözlerinle anlamsızlaşıyor,
Asla çözemediğim bir sır oluyorsun
İçimde gizli saklı büyüttüğüm duygular
Sadece ben, anlayacak biri olmadan
Yapayalnız kalıyorum bilmecelerinde.
Senin için inkâr etmek belki de
Hiçbir zaman bu kadar çekici,
Böylesine bağımlılık yapıcı olmamıştı
Ya da ben kendi kendime
Sokağın birinde duyduğum müziğin
Yalancı notalarının peşinde
Bir mavala inanarak saf bir çocuk gibi
Kovalamaca oynuyorum çaresizce.
Bir kedi yavrusu gibi sakınılmış
Ve nankörce beslenmiş şımarıklığın
Şehrimi yağmalıyor, acımasızca
İşte o zaman sen çekip gidiyorsun
Sessizce ve gülümseyerek
Dudaklarında basit bir sözcük
İşte o zaman ben anlıyorum
Sen benim hiç kazanmadığım zaferimsin
Sözlerin ise anlamsız bir barıştan ibaret.
Uğraştığımda idrak edilmesi için
Kendi utangaç sevgimin yüceliğinin
Yolun başında içinde olduğum
Aynı gümüşi bataklıkta çekiliyorum dibe
En dibe, en kırgın yerine dünyamın.
İnandığım olgulara sadıktım ben
Bir kerecik dahi tereddüt etmeden
Sen ise bir anlığına bile sakınmadan
En soğukkanlı yönünle bir bir itiraf ederken
Ben hâlâ umudun kırgınlığını tadıyordum.
İhtiyat böyle çirkin bir şey olsa gerek,
Diyordum içimden, aldırmamayı dileyerek.
Kendimi suçladım yine, yine konduramadım sana
Pişmandım söylemeye cüret edemediğimden
Aynı zamanda gururluydum bunun için.
Bir gece yarısı, bir şiirin dizelerinde koşturuyorum.
Kendi benliğimde en çok güvendiğim ses bana,
Sen onu sevmedin ki, diyor ve sanırım ben,
Bunun hakikat olduğunun farkındayım.
Ben ona, parmaklarının boğumlarına,
Saçındaki ışıltıya ve gülümsemesine değil;
Verilen sözlere, aşka inandıracağı düşüne
Ve en çok da kendi sevilme arzuma âşıktım.
Bir cevap yazın