Hayatınızda hiç yapabileceğinize inanmadığınız şeyler için cebelleştiniz mi ? Size İstanbul’un eski semtlerinde Kocamustafapaşa’da yaşayan iki kardeşin hayatından bir nükte paylaşmak istiyorum. Sait ve Orhan’ın iki hafta içerisinde vermiş oldukları bu mücadeleye siz bile inanamayacaksınız ama insanın bir yaşama gayesi olduğu zaman Mecnun gibi çölleri aşabileceğine Ferhat gibi dağları delebileceğini siz de biliyorsunuz. O zaman başlayalım. Sait ve Orhan Kocamustafapaşa’da yaşayan 14-15 yaşlarında iki delikanlı,ikisi de aynı liseye gitmekteler ve sınıfları bile yan yanadır. İki kardeş aynı zamanda deli gibi kitap kurdudur.Neredeyse her edebiyatçının en az bir eseri odalarının bir köşesinde bulunuyor.
Her gece evlerinin altında bulunan bakkalda ertesi günün gazetelerinin çıkmasını bekliyorlarmış .Akşam 9 gibi balkona çıkıp alt tarafa gazetelerinin gelmelerini bekliyorlardı. Babaları da o sıra işten yeni gelip balkonda yorgunluk çayını yudumlardı. O gece de yine heyecanla gazetelerinin gelmelerini bekliyorlarmış.Geldiklerini görür görmez babasının cebinden kalan son bozukluklarla merdivenleri 3’er 5’er atlayarak bakkala inmişler. Onlar o sırada gazeteleri incelerken yan taraflarında kendilerinden yaşça büyük iki kişi yaklaşmış ellerinde kocaman pankartlar ile duvarda boş yer arıyorlarmış. Dev bir afiş asmışlar yanlarına, adamlar gittikten sonra merakla afişi okudular. Üstünde dev harflerle Asrın Edebiyat Buluşması diye başlık varmış. Alt taraflarda katılımcılar arasında Namık Kemal ve Ahmet Mithat’ın isimlerini görmüşler. İki kardeş de gördüklerine inanamadı. Sait şaşkın bir ses tonuyla bu bizim bildiğimiz Namık Kemal ve Ahmet Mithat mi? diye afallayıp durmuş.Orhanda öylece bakakalmış.Sait’in sorusunu geçerek “ Bu bizim bildiğimiz…?” Aynen diyerek Orhan’ın sorusunu yarıda kesmiş ve “ Abi bu bize cennetten bir armağan, bulunmaz bir nimet” demiş. Hemen buluşmanın yerine bakmışlar. “ Çevre Tiyatrosu “ yazıyordu. Orhan sevinç çığlıkları eşliğinde “ Allah, Allah “ diye bağırıp durdu . Sait hala tiyatronun yerini hatırlamaya çalışıyordu. Abisine üzüntülü bir şekilde tiyatronun Beyoğlu civarında olup olmadığını sordu. Orhan ise kahkaha atarak Sait’in safça sorusunu cevapladı. Ne Beyoğlu’su Sait, Çevre Tiyatrosu bizim geçen sene hediye aldığımız tiyatro biletleriyle gittiğimiz yer hani şu, okulun arka tarafında bulunan eskimiş bir bina var orası işte. Çevre Tiyatrosu’nun yerini nasıl hatırlamadığının üzüntüsüne kapılarak aynı zamanda da buluşmanın yakın bir yerde olmasının sevinciyle abisinin sevinç çığlıklarına katıldı.Maalesef sevinçleri yukarıdan gelen ani bir sesle sona ermişti. Balkondan babaları onlara sesleniyordu : “Çabuk yukarı gelin,bütün mahalleyi ayağa kaldırdınız sıpalar” diyerek oğullarını yukarıya çağırdı iki kardeşte bu mutlu haberin eşliğinde tıpış tıpış merdivenleri geri çıktılar. Eve girer girmez babaları onları kenara çekti sert bir ses tonuyla : “ Oğlum ne bağırıp çağırıyorsunuz gecenin bu saatinde hani gazeteler yoksa almadan mı geldiniz diyerek hesap sordu. Orhan kardeşlerinin büyüğü olarak hemen öne atıldı ve kendinden emin bir ses tonuyla : “ Baba bu ayın sonunda yani iki hafta sonra Çevre Tiyatrosu’nda Büyük Edebiyat Buluşması varmış, hemde katılımcılar arasında Namık Kemal ve Ahmet Mithat varmış.’’ Ee dedi. babası ücretin ne kadar olduğunu sordu. Ne kadar olcak baba en fazla 10-15 milyon bir şeydir diye söylenip durdu Orhan. Babasının yüzüne derin bakış düştü. Orhan ve Sait de duvar kenarlarına kendilerini iyice ittiler. Mazallah babam bu, benle dalga mı geçiyorsun diye sert bir okkalı indirirse hiç şaşmam. Sait en sonunda dayanamayarak baba cevabın nedir acaba öğrenebilir miyim diyerek, babasının sert bakışlarını az da olsun yumuşatmayı başarmıştı. En sonunda babasının ağzından bir cevap çıkmıştı.’’ Hadi, geçin yatağınıza.’’ Diyerek soruya cevap vermemek için bir kaçış yolu bulmuştu.
Orhan ve Sait kafaları eğik bir şekilde odalarına doğru yol aldılar. İkisi de babasının bu sert tavrından dolayı şüphelenmişti. Acaba yanlış bir şey mi yaptık diye ,içlerini kemirip duruyordu. Neyseki ertesi sabah mutfaktan annesinin ve babasının sesleri geliyordu. Orhan Sait’i önden göndererek ne olup bittiğine dair bilgi almasını istiyordu. Sait bir kaç dakkika sonra abisini yanında çağırdı. Babasının parayı karşılayamayacağını söylüyor. Orhan mutfak kapısını ani bir hareketle iterek içeriye dalıyor. Annesi bir anda Orhan’ı görünce şok oluyor. Oğlum sen bizi mi dinledin diyor annesi. Evet maalesef dinlemek zorunda kaldım diyor, Orhan. Dün geceden beri babamın cevabını bekliyordum dedi. Babası Orhan’ı ve Sait’i yanlarına çağırıyor. Dün geceki bağrışma için özür diliyorum oğullarım, Dün akşam iş yerinde bir tartışma yaşadım o yüzden sinirlerim biraz bozuktu. Bir çay alın kendinize ve yanıma buyrun. Orhan ve Sait çaylarını aldıktan sonra, Babaları derin bir soluk aldı ve Gösterideki iki bilet parasının onun iki günlük maaşına denk geldiğini açıkladı. Bu nedenden dolayıda sadece tek kişininkini karşılayabileceğini ifade etti. Sait bu şok haberi alınca bir anlık öfkesine yenilerek mutfak kapısını sertçe kapatarak evden hızlı bir çıkış yaptı.
Orhan, kardeşinin olumsuz bir cevap ile böylesine duygusalca bir davranış gerçekleştirceğini önceden sezmişti. O yüzden oda babasına tepkisini sessiz durmakla gösterdi. Bir kaç dakkika sonra mutfakta ki derin sessizlik devam ediydordu. Orhan babasının hüzünlü yüzüne bakarak daha fazla dayanamadı ve sandalyesini masaya doğru iterek ailevi tartışmasına son noktayı koymuştu. Arkasını dönerek Sait’i kontrol etmek için izin istedi. Babası sessiz duruşunu devam ettirdi. Başını sağa doğru kaydırarak annesine soruyu tekrar yönelti. Anneside başını salllayarak onayını verdi. Orhan girişteki dolaptan kot ceketini alıp aşağıya ağabeylik görevini yapmak için indi. Son başamağıda indikten sonra evin girişinde oturan kardeşini gördü. Üzerine derin bir yük çökmüşçesine oturuyordu orda. Bir aşağı bir yukarı ya doğru topun peşinde koşturan çocukları seyrediyordu. Orhan kardeşine doğru yürüyerek yanına oturdu. Sait’in asık suratını görünce kardeşinin moralini düzeltmek için yine o gıcık sorularından vazgeçmedi. “Ee gidiyor muyuz Buluşmaya ?” diyerek. Sait’i az da olsa kızdırmaya başarmıştı. Ya abi, bari sen yapma zaten şu kısacık hayatımda bir daha göremiyeceğim bir gösteriyi kaçıracağım ve ne yapabileceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Ne yapıcaz abi bari sen söyle, babamda zaten kesin veto kararını verdi. Orhan kardeşinin babasına karşı ithaf ettiği bu sözler karşısında şok oldu. İki yumruğunu birden sıkarak sert bir sesle Sait’le konuştu:’’ Sait sözlerine dikkat et istersen, babam kendisi istemediği için yollamıyor değilki, zoraki bir durum söz konusu olduğundan babam böyle bir karar aldı. Sait abisinin söyediği sözleri pür dikkat dinledi, abisinin söylediklerinde haklı oldu kanaatine vardı. Sanki hiç bir musibet yaşanmamışçasına Orhan’a doğru baktı ve çok sakin bir sesle abisine şu sözleri sarfetti. Haklısın abi söylediklerinde ama sonuçta büyük buluşmayı kaçıracağımız yargısı değişmiyor. Sakin ol Sait, hemen Gemileri batırmayı ver sende. Bana geçenlerde okulda düzenlenecek olan bir yarışmadan bahsetmiştin, hatırlıyormusun?. Hatta üstüne küçük bir ödül bile veriyorlardı. Evet, doğru okulda bir yarışma düzenlenecek ama bu yarışmanın tarihi yarın ve bizim bu yarışamda derece alıcak kadar iyi bir şiirimiz yok. Yetiştirme olanağımızda imkansız gibi bir şey. Hayır Sait, hemen ümitsizliğe kapılma illa ki yeni bir şiir yazma ya gerek yokki. Benim eski defterlerimi kurcalarız onların arasından en çok beğendiğimiz şiiri seçeriz ve yarışmaya o şekilde katılırız. En azından şansımızı denemiş oluruz Sait. Peki abi gidip bir deneyelim senin dediğin gibi olsun. Tamam o zaman sen hemen okula gidip kaydımızı yaptır bende eski defterlere bir göz atayım.15 dakika sonra seni burda bekliyorum. Sait Orhan’a dönerek :”Tamam abi 15 dakika sonra burada buluşuruz” Dedi. Orhan koşar adımlarla eve gitti. Ortaokul çağlarında aşık olduğu bir kıza samimi duygularla yazdığı şiiri defterinde buldu. Ufak tefek rötuşlar ile şiiri yarışmaya katılabilecek duruma getirdi. Heyecanla Sait’in yanına gitti ve şiiri ezberlemeye başladılar. Aynı zamanda yarışmaya başvurularını yapmışlardı. Şiiri ezberlediler ve artık yarışmaya hazırlardı.
Orhan kulisin kapısından içeriye girdi. Bu ona çok tanıdık geliyor sanki önceden bunu yaşamış gibi hissediyordu. Garipti çünkü böyle bir şey daha önce başına gelmemişti. İsmi anons edildiğinde Orhan sanki her gün şiir okuyormuş gibi çıkıp şiirini okudu. Jürinin etkilendiği bakışlarında gizliydi lise çağında ki bir çocuk nasıl olurda böyle bir şiir yazar ? diye düşünüyorlardı. Bilmedikleri tek şey bu değildi. Orhan’ın bu şiiri daha ortaokul çağlarında yazmış olmasıydı. Kuliste Orhan ve Sait’in heyecanlı bekleyişi sürüyordu. İçerden gelen sesle irkildiler. Sahne Görevlisi : “ Orhan , Rıza , Yunus son 3’e sizlerin şiiri kaldı jüri değerlendiriyor sizleri birazdan sahneye alacağım ve birinciyi açıklayacağız” dedi. Orhan geriye kalan 2 adayın şiirlerini dinlemiş ve çok beğenmişti. Kendinde ümit görmüyordu . Heyecanlı bekleyiş yerine hüzünlü bekleyiş bir süre hakimdi. Ve artık tekrar sahneye çıkma zamanı geldi. Orhan heyecandan jüriye bakamıyordu. Jüri üyeleri tek tek bütün yarışmacıları tebrik etti. Ve jüri başkanı : “ Birinci seçilen şiirimiz Orhan’ın şiiri oldu “ dedi. Orhan adeta donup kalmış şaşkınlığının verdiği o hisle ufak ufak sırıtıyordu. Aldığı para ödülü Büyük Edebiyat Buluşması’na 2 kişilik bilet için yeter ve artardı. Parayı aldıkları gibi bilet aldılar ve Çevre Tiyatrosu’na gitmek için yola koyuldular.
Orhan ve Sait yolda giderken babaları hakkında konuşuyorlardı. Sait babama yaptığın çok yanlıştı babam zoraki olmadığı sürece asla kalbimizi kırmaz. Haklıymışsın be abi kusura bakma sana da o zaman biraz sert çıkmıştım. Önemli değil Sait hadi koşalım geç kalıcaz yoksa. Çevre Tiyatrosu’na geldiklerinde beklenmedik bir sürpriz Orhan ve Sait’i bekliyordu. Bundan habersiz abi kardeş heyecanlı adımlarla salona girerken kapıda ki güvenlik görevlisi durdurdu. “ Durun bakalım çocuklar nereye böyle ? “ Sait : “Şiir yarışmasından biletimiz var içeriye girmek istiyoruz” dedi. Güvenlik görevlisinin sert bakışlarına mağruz kalmış , ağzından çıkacak kelimeye kitlenmişlerdi. Tam içeriye gireceklerken Durun ! bu kadar kolay olmaz .
Sait ve Orhan’ın tereddütlü halleri yüzlerinden okunuyordu. Güvenlik yanlarına kadar geldi. “ O kadar kolay değil buraya gelmek “ dedi. Sait ve Orhan kısa sürelide olsa bir hayal kırıklığı yaşamışlardı. Arkadan gelen sesle irkildiler : “ Buyrun genç şairler içeriye girin “ bu ses kulis kapısından geliyordu. Orhan ve Sait arkalarına baktıklarında Namık Kemal ve Ahmet Mithat’ı gördüler. Heyecandan ne yapacaklarını bilemediler. Şaşkın bakışlar arasında kulis kapısından içeriye girdiler. Bu sürpriz karşısında dilleri tutulmuştu adeta. Namık Kemal ve Ahmet Mithat ; Orhan’ın şiirini dinlemiş etkilendiğini alkışlarıyla desteklemişti. Orhan ve Sait heyecanlarını yitirmişler ve sakinleşmişlerdi. Koyu bir edebi sohbet dönüyordu kuliste. Çevre Tiyatrosu’nda Edebiyat Buluşması’nın başlamasına sayılı dakikalar kalmıştı. Kulisin kapısı açılmıştı. İçeriye giren Sait’ti. Orhan’a hadi Orhan sahne bizi bekliyor. Orhan kuliste kurduğu hayali gerçekten yaşamış gibiydi. Sanki çocukluğuna dönmüştü bir ara. Ve ortada ki sessizlik anons sesi ile bozuldu. Orhan Kemal ve Sait Faik Abasıyanık’ı bu güzel edebi şölen için sahneye davet ediyorum. Bu hikayede anlattığımız Orhan ve Sait ; Orhan Kemal ve Sait Faik Abasıyanık’tan başkaları değildi.
Bir cevap yazın