En başta sulu taneciklerin arasını genişletiyordu, hafif bir sarsıntıyla yer edindiği haznenin
dalından koparıldığını hissetti. Sonra ardı arkası kesilmeyen birçok sarsıntı peşi sıra geldi.
Biliyordu ki o haznenin ağzı açılmadan dışarıda ne olduğunu öğrenemeyecekti.
Küçük limon çekirdeği, oradan oraya, kasadan kasaya sürüklendi, uzun yollar aştı ve evinden
çok uzaklara geldi. Onun için iki seçenek vardı; ya birisi tarafından satın alınacak, ya da
birisinin dikkatsizliğine denk gelip tezgahın üzerinden yuvarlanıp sokağın bir köşesinde
çürüyecekti. Önce derisi kuruyacak, yer rutubetliyse eğer küflenecek ardından kendisine
kadar bütün suyu çekilecek ve kuruyup yoldan geçen birisinin imitasyon deri ayakkabısının
altında ezilecek ve hayatının geri kalanını o ayakkabı tabanına yapmış şekilde geçirecekti.
Hoş, ilk seçenek de ikincisinden çok farklı değildi ya… yine de birisinin ellerinde fark
edilebilirdi.
Küçük limon çekirdeğinin şansı yaver gitti ve birisinin alışveriş sepetinin içine girdi. O gün
bir kısırın içine düşen tek limon tanesi olacaktı bundan haberi yoktu.
Önce güzelce yıkandı, temizlendi. Daha sonra beklemeye alındı, sıranın ona gelmesi çok
yakındı. Dışarıda gülüşmeler, konuşmalar… Ona ancak bir uğultu olarak geliyordu. Bir
sarsıntı daha hissetti, ardından kulaklarını sağır eden hışırtı ve onun ardından gelen göz alıcı
bir ışık, ona sadece tek bir anlam ifade ediyordu; dışarıda olmak…
Sesler artık daha netti o farkında değildi ama içine gireceği şey aslında her şeyi anlatıyordu.
Tam olarak bir kadın günün içine düşmüştü. Bu düşüş belki de onun en büyük şansı olacaktı.
Küçük çekirdek bir avucun haznesini kavraması ve sıkmasıyla tombul birkaç parmağın
arasına düştü. O şanslıydı çünkü hareket eden parmakların arasından sıyrılıp bir yolculuğa
başlayacaktı. Diğerleri ise çöp poşetinin dibini boylayıp, kuruyup toprağa karışacaklardı.
Şanslı çekirdek çok da fark edilmez değildi aslında, her şey saklandığı kutunun açılmasıyla
başlıyordu. Kadınlar onu fark etmişlerdi fakat çekirdek çoktan görünmez olmuştu. Sonra
kendi aralarında anlaşan kadınlar, küçük çekirdeğin ağzına gelen kişiyi şanslı kişi seçeklerdi.
Çekirdek karanlığa gömülmüştü. Bir anda etrafı tekrardan aydınlandı fakat bu aydınlık çok
kısa sürdü. Çünkü artık birisinin ağzına düşmüştü. Oradan oraya savrulmaya devam ediyordu,
etrafı bazıları beyaz bazıları da yarı siyah yarı beyaz çitlerle çevriliydi. Onu kendine doğru
çeken karanlık bir boşluk vardı. Bu boşluğa düşeceği sırada sert bir şeye çarptı ve yüksek bir
sesle kendine geldi. Kaydı, kaydı ve iki parmağın arasında kendini buldu. Sıkışmıştı.
Sayesinde bir kişi o gün kendisini çok şanslı hissedecekti, bundan haberi yoktu. O kişi için
şans, çok sık görülen bir şey değildi. Bu yüzden limon çekirdeği sonsuza dek saklanacaktı.
Küçük limon çekirdeği bir peçeteye yapışmış, kadının kolunda sallanan çantasının içindeydi.
Sonunda yeni evine ulaştı ve peçeteden bir cımbızla çekildi. Çay tablasına yerleştikten sonra
üzerine birkaç damla su aktı ve suyun içinde birkaç gün beklemek zorunda kaldı. Bu onun
için sorun değildi, hayatı zaten su dolu bir kesenin içinde geçmişti.
Evin hanımı eski bir saksı buldu ve sokağın karşısındaki parktan toprak alıp saksıyı doldurdu.
Sonra küçük çekirdeği özenle alıp, saksıya, toprağın içine yerleştirdi ve onu güzelce suladı.
Çekirdeği her gün suluyor ve toprağı delmesi için ona güzel sözler söylüyordu. Çekirdek o
zamana kadar hiç farkında olmadığı bir şeyi fark etti . İçinde bir şeyler kıpır kıpırdı. Bedenini
delip geçmek isteyen bir şeyle mücadele ediyordu. O zamana kadar hep bir bedenin parçası
olduğunu düşünüyordu fakat o gün anladı ki beden asıl ondan ürüyordu.
Kendisine engel olmadı, içinden kopan şeye izin verdi ve toprağı delip geçti. Uzadı, uzadı
küçük bir dal oldu. Sonra toprağı kurudu, evinden çok uzakta, farklı bir iklimde boy vermeye
çalıştı. Küçük bir odada, kalorifer peteğinin hemen yanında can bulmayı arzuladı. Limon
çekirdeğinin en büyük hayali filizlenmek oldu, filizlenip çiçek açmak, belki bu sayede evinin
güzel kokusunu anımsayabilirdi.
Bir cevap yazın