Yazılmamış hikayelerin izdüşümü
Sıradan günlerin diğer günlerden alacağı var, diğer günlerimden biriymiş o gün de. Sabah uyandığımda saat sekizdi, odamın penceresini açtım, içeriye dolan soğuk rüzgar içimi ürpertince camı geri ittim. Geri kapatmadan banyoya gittim, yüzümü buz gibi suyla yıkayıp aynadaki uyku yorgunu yüzüme baktım, yıpranmayı ve yaşadıklarımı göz önünde bulundurursak fena sayılmazdım, saçlarımdaki akların beni güzel gösterdiğine şüphem yoktu. Saçlarımı elimle düzeltip mutfağa geçtim, O gün içimde bir kıpırtı vardı. Bir de kıpırtının önüne geçen sıkıntı.
Kız kardeşim gittiğinden beri özellikle kahvaltılarım keyifsizdi. Ne hazırlamak istiyor ne de yemek istiyordum ama söz vermiştim. O varken nasılsam o yokken öyle olacaktım. Uykum yemeğim sosyal hayatım hiçbir şeyi aksatmayacaktım. En azından ayda bir defa Meryem Halayı ziyarete gidecektim. Ve birkaç mihenk söz daha vermiştim bunları tutacağıma emindim. O da emindi.
İçimde yarış eden kıpırtı ve sıkıntı ister istemez çelişkiler yaşatıyordu. Bir yandan bir an önce evden çıkmak istiyordum bir yandan evden çıkmayıp tüm gün uyumak. Bu defa sıkıntı tehlikenin evde olabileceğini söylüyordu. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Mutfak masasının üstündeki laptoptan bir şarkı açtım.
Müzik bittiğinde kahvaltım da bitmişti. İçim içime sığmamakta ısrarcıydı. Bir şarkı daha açıp giyinmek için odama geldim, siyah kazağımı koyu gri bir kotun üzerine giydim, odanın camımı kapattım. Odadan çıkarken aynaya baktım, “yaşlandın” dedim kendime. Sonra bunu dile getirdiğim için pişman oldum.
Kulağımda “Souad Massi – Le bien et le mal” dışarıya çıktım, daha on metre yürümeden telefonum çaldı. Arayan işten bir arkadaşımdı, onuna birlikte gidecektim bugün, tamamen aklımdan çıkmış. Nerede kaldın dedi, bugün başka işlerim var sen git dedim. Haber verseydin dedi. Özür dileyip telefonu kapattım. Beş dakikanın lafını yapacaktı, yaptırmadım, içinden yapmıştır, yolum uzadı demiştir. Benimle dostluk kurmaktan acizdi, ben de onun arabasına binmekten acizim şimdi. Şimdi o düşünsün.
Ne dedim ben, başka işim var dedim. Hiç bir işim yoktu işe gitmekten başka, Hatta bir an önce işe gitmekten başka. Ne iyi olurdu birlikte gitseydik, Şimdi onca yolu…
Kardeşim evdeyken sabahları ekmek aldığım fırının önünden geçerken bir an ayağım taşa takıldı, vücudum ve ayaklarım dengeyi kurmak için öne arkaya doğru gidip geldi. İki ayağımın üstüne dengede durunca yere baktım, beni tökezleten şeyi göremedim ya da öyle bir şey yoktu.
Kafamı kaldırdım, tam karşımda o vardı. Hayır, hayır, hayır yanılıyor olmalıyım. Oydu, eğilmiş çantasında bir şeyler arıyordu. Düz kahve rengi saçları önüne dökülmüştü. Hala çok zarifti. Hala, hala çok güzeldi. Yüzünü görmeme gerek yoktu, bu oydu. Neredeyse altı yıl oldu, yoksa on altı mıydı, her şey birbirine girdi. Yolun kenarındaydım ama sanki aracımla yolun ortasında durmuşum da arkadan gelen araçların korna seslerini duyuyor gibiydim. Yanına gidip konuşmalıydım onunla. Ben merhaba derdim, o da kocaman gülümsemesiyle karşılık verirdi, tiz sesiyle merhaba derdi. Nerede kaldın derdi, ben de asıl sen nerede kaldın derdim. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı çarpıyordu.
Bir yıllık bir birliktelik ve üç aylık bir nişanlılık sürecinden sonra ayrılmıştık. Onu çok sevdiğimi söylemiştim beni terk ederken, geri dönmesini bekleyeceğimi ve onu ömrümün sonuna kadar seveceğimi söylemiştim. Ağlamıştım karşısında sonra göz yaşlarımı silip “Seni üzmek istemiyorum, sen nasıl istersen öyle olsun, seni ne mutlu edecekse…” Yalan söylediğim apaçık bir gerçekti. Onu çok seviyordum ama gerisi yalandı. Neden bir başkası olamıyordu hayatımda? Elbette olurdu ama evet şimdi gitmesin istiyordum, gitmesin, tekrar gelmişken gitmesin.
Şimdi karşımdaydı, buraya beni görmek için geldiğine eminim. Kahve deri bir etek giymişti, üstünde kısa bir palto vardı önü açıktı,içinde krem tonlarında bir kazak vardı, elleri ufacıktı, küçük bir kızın elleri gibi. Yeni aldığını düşündüğüm çizmelerinin içindeki ayakları sabırsızdı. Ben de öyle.
Başını kaldırdı çantadan, bana doğru bakıyor sandım ama beni görmedi, boşluğa bakıyordu. Yüzü hiç değişmemişti. Yüzü eskisi kadar beyaz değildi. Yanakları al aldı, soğuktan mıydı bilmiyorum, yanına gidince anlardım. Çok güzeldi. Bal rengi gözlerini kocaman açmış öylece bakıyordu, bu defa boş boş bakmıyordu, benden tarafa bakıyor ama bir şeye bakıyordu sanki. Dönüp sağıma soluma baktım, neye baktığını anlayamadım.
Heyecanım ve sevincim her şeyi unutturmuştu. Telefonumu arayan bu defa patronumdu, konuşabilecek halde değildim, kapatıp biraz gecikeceğimi yazdım. Tekrar ona odaklandım, kirpikleri çok uzundu. Eksiden de böyle miydi? Hatırlayamıyorum. Yüzüne bakmaya doyamıyordum nasıl hatırlamam, şimdi kendime kızacak vaktim yoktu. O buradaydı ve beni bekliyordu. Acaba evimi mi hatırlamaya çalışıyordu. Yüzü gerilmişti, genişçe alnındaki çizgiler belirginleşti. Kaşlarının şekli değişmemişti. İki adım ileri yürüdü, yürüyüşü de aynıydı.
Etrafı kalabalıktı, insanların yolu esrarengiz bir biçimde o caddede o kaldırımın üzerinden geçiyordu bugün.
Ne yapacağımı şaşırdım, henüz bir iki adım yürümüşken uzunca boylu bir adam kalın gövdesiyle bana çarptı, ikimiz de yere düştük. Nasıl oldu bilmiyorum bu çarpışma, insanlar etrafımıza toplandı, ben hiç vakit kaybetmeden ayağa fırladım, kalabalığı yarıp ona doğru yöneldim ama yoktu… Az önce durduğu yerde yoktu, etrafa baktım, deli gibi dönüyordum yerimde ya da koşuyordum, o an ne yaptığımın farkında değildim. Hah işte orada park ettiği arabaya biniyordu, elindeki büyük bez çantayı arabaya yerleştirdi, böyle bir çanta yoktu az önce elinde. İşler hiç öyle umduğum gibi ilerlemiyordu. Yanındaki adam bebek arabasından kucağına bir bebek alıp ona verdi, adam arabayı katlayıp bagaja yerleştirdi, sonra birlikte o arabaya bindiler. Birlikte derken çocuk, adam ve o.
O gün daha sabahın sekizinde yeniden içmeye gittim.
-Yani sen alkolik olduğun için seni terk eden sevdiğini görünce o kadar aylık içmeme sözünü terk mi ettin?
-Ama bence bunu itiraf etmesi bile pişman olduğunu gösterir.
-İradeye yenilmiş olsa da bunun üstesinden gelmek için bu terapide değil miyiz?
-İzninizle bir şey daha söylemek istiyorum…
Bir cevap yazın