Sen de hiç eleştiriye gelemiyorsun diyor bana bir kuytu sokağın rutubetten kabarmış gri duvarın yamacında. Ama eleştirirken belime belime vuruyor acımıyor haspam. Azıcık hakaret azıcık ezme diye tabir ettiğimiz sözcüklerin tekmili birden bağırsaklara kadar sindiriliyor. Tam araya gireceğim ‘‘ Bir saniye lafımı bir bitireyim ’’ diyor. En sonunda yeter artık dememe kalmadan ‘‘ Sen de hiç eleştiriye gelemiyorsun ’’ diyor. Eleştiriye açık olmam gerekiyormuş. Buna benzer bir olayı yıllar önce de yaşamıştım akşamüstü bir telefon.
– Falanca bir senaryo var okur musunuz acaba?
– Tabii okurum.
– Güzel bir kısa film çekmeyi planlıyoruz ardından …….. Nokta, nokta, nokta festivallerine katılacağız filmimizle.
– Harika şimdiden başarılar diliyorum. Bütçe ne düşündünüz acaba?
Vay sen misin bunu soran. Sen hiç hayatında iyilik nedir bilmez misin? Senin gibi insanlar bir yerlere gelemiyorlar, işte bu yüzden. Hayatınız para olmuş.
Ardından bir engelleme. Gülüp geçmek mi lazım yoksa o ay kirayı nasıl ödeyebileceğimi faturalarımı, giderlerimi neyse….
Kahve severim. Sütsüz, şekersiz, filtre olanı makbuldür benim için Türk Kahvesine saygımla beraber. İçerken hep sen kahvelerin şahısın, padişahısın derim içimden. Türk kahvesinin bana alınacağını düşünürüm gereksiz duygusal bağ kurarım da yine de vazgeçmem filtre kahveden.
Kuytu sokağın köşesine geri döneceğim yine eleştiriye devam etti bizimki sanatta eleştirilere açık olacağız diye.
Sordum;
– peki eleştiri nedir?
– Eleştirmek işte eleştiriyorsun.
– Anladım. Dedim çok güzel özetledin.
– Sen anlat neymiş eleştiri?
Eleştiri neydi? Eleştiri emekti, sevgiydi, araştırmak ve okumaktı. Eleştirel bakış açısıyla yapıcı olmaya çalışmaktı. Eleştiri vakit harcamaktı gözleri yorarak. Eleştiri tarafsız kalmaktı oysa. Eleştiri yorumlamaktır sanatı be gözüm.
Sevdiğim filmlerden alıntı yaparak konu anlatımı her zaman yaptığım bir şey değildi. Ancak insanı kırmamak, incitmemek için anlatırken keyifli dil kullanmayı adet edindim.
Sahibi olduğu oto galeriye geldik. Çok para vermiş galerisinin reklam filmine ve bu sayede sinema eleştirmeni de olmuş.
– Kolay gelsin Fuat dedim.
– Gel çay içelim gidersin.
– Yok anca daha yetiştirmem gereken yazılarım var.
– İyi bana da yolla yorum yapayım.
– Bakalım bitirebilirsem.
Çayı da kahve kadar çok severdim. Çayın kalbi kırılır sonra, muhabbet güzel olmalı özlediğin dostlara sarılırcasına. Eleştiriyi güler yüzlü yapmak lazım ama sırıtmadan. Kalp kırmadan unutmamalı eleştiri eleştirene de değer katıyor. Müslüm Gürses’i çok severdim çocukluğumdan beri. Sanatçı arkadaşlar da az laf etmedi değil. Arabesk falan falan falan …… ve uzayıp giden hakaretler. Vefat ettikten sonra hepsi bir parçasını paylaştı sosyal medya üzerinden. Görselleri paylaşıp paylaşıp ‘‘Gerçek sanatçıydı’’ dediler. Müslüm Gürses’in gerçek bir sanatçı olduğuna lafım yok ama dinleyenin ne suçu vardı be…
Eleştiri neydi?