
Artık kutsal olan her sey yırtılıyordu,
tanrıda görünürde yoktu devriyesizdi arş-ı ala,
köşe başlarındaki kahvelerden iskambil kağıtları karışıyordu çay seslerine,
şimdi gidenler vardı
giderken el sallayanlar
gözlerden ışıltılar yolculuğa çıkardı sonsuzluğa doğru ,
buram vuran sevda kokuyordu her yağmur katresini düştüğünde toprak
sağanak altında sevişmeler vardı
ısırılan dudaklar
derin nefeslerimizi yollardık geceye
şehvetin gölgesinde soluklanırdı ay
hiç bitmesin dediklerimiz vardı ya
sadece sözcüğünü bırakmıştı geriye
hiç bitmesin
Bir cevap yazın