Ben buradaydım sen sonradan geldin.
Yine de “hoş geldin” deseydin, “hoş bulduk” derdim.
O kadar eskiydi ki söylediklerin,
Yüzyıllardır anlatılan bir masal gibi anlattın durdun.
Öyle güzel anlattın ki bana kendimi unutturdun.
Ama ben de anlatırdım belki dinleseydin.
Ben buradaydım sen sonradan geldin.
Kim bilir neler anlatırdım sana “anlat” deseydin.
Ben burada kaç kış geçirdim,
Yanı başımda bir sıcaklık ama
Girmedi kapımdan içeri.
Sen yazı da getirdin alıp yanına güneşi,
Yine de “üşüyorum” deseydin bir şey yakmadan büyütürdüm bu ateşi.
Ben burada sıfırım, hiç kimseyim yani.
Bu zamana kadar görmedim, duymadım, bilmem de…
Sıfırın getirdiğiyle sadece nefes alıp veriyorum,
Götürdüğüyle de…
Anlardın sıfırın da bir gün tükendiğini beni görseydin.
Ama lafı bile olmazdı,
Koca bir kalabalık da olurdum “kimsem yok” deseydin.
Mesela bütün şakalarımı sana saklardım öyle
güldüğünü bilseydim.
Belki tahrik olurdu bu ıssız yer ve dile gelirdi.
Mesele şu ki burada keşkelerin hükmü yok.
Zaman kısıtlı değil ve hiç aceleci değilim.
Yine de oturur beklerdim gelip gitmeseydin.
Beklemek, beklediğini unutmaktır.
Sen de zaten hiç gelmezdin buraya ne zaman geldiğimi bilseydin.
Bir cevap yazın