Yağmurda ıslanan izmaritlere döndük . Son nefesinde sönmek zorunda olan. Biraz enkaz ,biraz ayağa kalkma çabasıyla ; bir avuç , bir avuç yüze sığar mı düşünmeden! Tarih ayraçlarının , bıçak gibi saplandıkları sokakta kan kaybedip düşerken.
Makus telvesini dilimle yaladım ışığın. Tende kaybettiğim savaşı bedende bırakıp çıktım. Bir çift göz nasıl bırakılırsa kimsesizler mezarlığına, öyle bırakıldım son nefesime.
Çıkarken kapıyı çek anahtarı üstünde bırak, masayı toplama, yatağa dokunma! İhtişamıyla tül perdede asılı kalsın mermi izleri. İzler ki! Akşamları seni beklerken camı delmeden kalbe ateşlenen, duru berrak gülümseme sebebi…
Kın ile yaslı durur bıçağın göğsümde. Tek solukluk nefeslere adap öğretemez gülüşün. Gittiği yerden uzak, kaldığı yerden yakındı kalbin. Koynuna aldığın alevden arındı ilk. Ol dediğin oldu , ama tanrı olmadın önümde.
İnsan iki kere iki değil ! Matematiğini sallamadığım şu hayatta.insan marka değil çamaşırını soyunup girdiği yatakta.
İnsan sadece ulema kendisine.
Ah benim gülümsemesi papatya kokan yokluğum. Ah benim bütün kapıları kendisine kapatmış gülüşüm. İnadına yaşadım; vurduğum her adımımda toprak savruluşunda gördüm. Kördüğüm.
Kaç adım kaldı ki? Kaç adım sonra nefesine eşitlenir nefesim? Kaç adım sonra içimdeki çocuk seyyah durur yorgunluktan? Kaç kaçabildiğin kadar uzağa , say bak ,kaç sorunun kendi bilinmezliğindesin?
Sana diz çökmedim hiç. Sadece geldim. Toz toprak , göz izleri üzerimde. Unutulduğum yerden geldim bu kez. Bu kan kaybı ikimizin . Damarlarını uzat öpeyim. Darmadağın.Kalbim ; manasını arama , gittim. Ayaklarımdan yapıştılar, Yalınayak gittim. Havaalanlarını, terminalleri , istasyonları, limanları kapattılar bulutlardan gittim. Geldiğim yağmurlarla gittim hemde. Ellerim ellerindeyken gittim, dudakların mühürlü bişey söyleyemem, sessizliğimden gittim. Güneşi kararttılar dolunaydan kalma ışığımdan gittim. Yaralı bir kuşun kanayan kanadından gittim. iyileştim….
Geldim…
Etrafını çevirdiler dünyanın . Geldim. Gittiğim yağmurlarla geldim hemde. Acınacak halde değil , yalın gittiğim ayaklarla buz betonu eriterek geldim. İnsanın en güzel düşü kendini içinde göremediği düşüymüş. İçine kendimi koyarak geldim. Olduğum gibi değil hemde savrularak geldim. Mevsimlerde suç yok !
Ben mevsimsiz durgun bir akşamüstü geldim. Ne yağmur ne kar ne yaprak dökümünde. Sade bir akşam yemeğinden hemen önce. Zile basarak değil. Anahtarın yerini bilerek girdim içeri. Ben geldim. Ayaklarım ayaz. Gözlerime bak.
Hoşgeldin de…
Bir cevap yazın