“Ben asla dua edemem, çünkü tanrı ölmüştür!
Ben asla ağlayamam, çünkü göz yaşları kurumuştur!
Ben asla umutlanamam, çünkü umutlar tükenmiştir!”[1]
Eleanor Marx (16 Ocak 1855 – 31 Mart 1898) Marksist yazar ve politik eylemci. Karl Marx`ın en küçük kızıdır.
Karl Marx ve Jenny von Westphalen çiftinin altıncı çocuğu olarak Londra`da dünyaya geldi. Babasının anlattığı hikâyelerden de etkilenerek ilk önce edebiyata, henüz on iki yaşındayken İrlandalı üç vatanseverin Manchester`da idam edilmesinden sonra politikaya ilgi duymaya başladı.
On altı yaşındayken babasının sekreteri oldu ve babasıyla birlikte konferanslara katılma amacıyla dünyayı gezmeye başladı. Paris Komünü üyelerinden gazeteci Hippolyte Lissagaray`a aşık oldu ama aradaki büyük yaş farkı sebebiyle (Lissagaray 32, Eleanor 17 yaşındaydı) babası bu ilişkiyi onaylamadı. Brighton`a dönerek öğretmen oldu.
1880`lerin başında babasının bitmemiş el yazmalarını toparlamaya ve Kapital`in İngilizce yayımlanmasını sağlamaya çalıştı. 1884`te Britanya`nın ilk sosyalist partisine, Sosyal Demokrat Federasyon, üye oldu, Eleanor bu sırada Edward Aveling ile tanıştı ve çift ömür boyu nikahsız şekilde birlikte yaşadı. Partiden Engels`in de reddettiği başkan Henry Hyndman ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ayrıldı ve 1885 yılında Britanya`da Sosyalist Birlik`in kurucusu oldu. Bu Birliğe anarşistler de büyük gruplar halinde katıldı, fakat bu birliğin sonu oldu ve 1889 yılında Birlik dağıldı.
Eleanor Marx, Birliğin dergisine kadın hakları konusunda çeşitli yazılar yayımladı ve Emekçi Kadın Sendikası kurulması yolunda çaba gösterdi, çeşitli grevlere katıldı. 1880`lerde oyunculukla da ilgilenen Eleanor, sanatın feminist ve sosyalist bir araç olduğuna inandı.
1897 yılında dağılan Sosyalist Birlik`in birçok üyesi gibi Sosyal Demokratik Federasyon`a tekrar katıldı.
Marx, 1898`da sevgilisi Aveling`in gizlice bir oyuncuyla evlendiğini öğrendi. Bu olayın da etkisiyle Aveling Marx`a beraber intihar etmeyi önerdi, Eleanor Marx 31 Mart 1898 tarihinde sevgilisinin temin ettiği hidrojen siyanürü içerek intihar etti. Aveling ise sözüne uymayarak intihar etmedi. Bu davranışı yüzünden tepkiyle karşılansa da herhangi bir yasal sorunla karşılaşmadı.”
Marxların en militan kızları hiç kuşkusuz Tussy (Eleanor Marx) idi. Eleanor’a aile içinde Tussy deniyordu. Ve bu isim onun gerçek ismi olarak da kaldı. 1855-1898 yılları arasında yaşayan Tussy, bilimsel sosyalizmin gerçek anlamda öncü kadınlarındandı. Daha ilk gençlik yıllarında ateşli bir devrimci ve Londra sokaklarında işçi grevlerinde yer alan ve işçilere önderlik eden bir sendika lideri ve önderiydi.
1871 Paris Komünü, yaşı küçük olmasına karşın Tussy’i derinden etkilemişti. Çünkü, o, Paris Komünü ilan edildiğinde kız kardeşi Laura’nın Paris’teki evindeydi. Komünün yenilgisinden sonra, Fransa’nın İspanya sınırındaki bir köyde sığınmak zorunda kaldılar. Paris Komünü onu o kadar etkilemişti ki, çok genç yaşta Paris Komünü önderlerinden birine aşık oldu ve onun yazdığı “Paris Komünü” üzerine kitabını ingilizceye çevirdi.
Marx, 26 Mayıs 1872 yılında Wilhelm Liebknecht’e yazdığı bir mektupta, Tussy için şöyle diyordu:
“Tussy … tepeden tırnağa politikacı oldu”(2) Tussy, 17 yaşında, babasının asistanlığını yapmaya başladığı gibi, aynı zamanda ateşli bir devrimci politikacı olmuştu.
Daha genç yaşlarda tiyatroya ilgi duyan Tussy’nin, ilgi alanı giderek bilimsel sosyalizm olmuştu. Bilimsel sosyalizme ilgi duyması ve onun bir militan savunucusu olması, diğer sanatsal ve kültürel etkinliklerinin ve çalışmalarının önünde engel değil, onların birer parçası ve devamıydı. Komünistlerin hayat kaynakları toplumun tüm etkinliklerinde kendini buluyordu. Tussy’de, Marx ve Engels’in öğrencisi olarak, onların izinden gidiyordu. Çeviriler, sanatsal etkinlikler ve gazetelerde yazı yazmaların yanında, toplantı ve gösterilerde konuşmacı olarak öne çıkıyordu.
Tussy oldukça yetenekli birisiydi. Bir çok konuda araştırma yaparken, aynı zamanda ingilizceden almancaya ve fransızcaya çevirilerde yapıyor, gazetelerde yazılar yazıyor, Marksizme getirilen eleştirilere cevap veriyor ve uluslar arası politikalar üzerinde polemikler yürütüyordu. Başta kadın sorunu olmak üzere, edebiyat konusunda da araştırma ve yazıları sosyalist dergi ve gazetelerde yayınlanıyordu.
Bazı küçük burjuva yazarlar, Tussy’i “feminist” ya da “anarşist” olarak göstermeye çalışır. Oysa, o, Marx ve Engels’in yolunda giden bir komünisti. Kadın sorununa yaklaşımı da Marksistçeydi.
Shakespeares Marx’ların evinde baş kitaplarından biriydi. Tussy’de bundan oldukça etkilenmiştir. Ve Shakespeare üzerine bir çok araştırmayı ingilizceye çevirmiştir. Marx”ların evinde Shakespeares’in eserleri baş ucu kitapların biri olmasının bunda etkisi vardı.
Marx’ların kızlarının üzerinde, en fazla, yazı ve araştırma yapılan, biyografik eserler verilen hiç kuşkusuz Tussy’dir. Hemen hemen bütün ülkelerde Tussy üzerine yazılar ve araştırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Bu da onun, salt Marx’ın kız olmasından ötürü değil, bilimsel sosyalizmin inançlı propagandacı ve mücadelecilerinden biri olmasından ileri geliyor.
Tussy’nin Marksizme en önemli katkısı hiç kuşkusuz, Marx’ın ölümünden sonra onun eserlerini Engels’le birlikte yayına hazırlmasıdır. Özellikle Kapital’in 3. Cildinin düzenlenmesi ve yayına hazırlanmasında önemli bir payı vardır.
1) Tussy’nin yakın arkadaşlarından Lily Bell’in Eleanor’un ölümü üzerine yazdığı ağıt niteliğindeki şiirinden bir kaç mısra… aktaran, Chushichi Tsuzuki, age, sf.286
2) Eleanor Marx-Aveling-Edward Aveling, Die Fraun Frage, sf. 68, Verlag für die Frau
Bir cevap yazın