1975 yılında Kayseri’de doğan Zafer Ekin Karabay, 13.09.2002 tarihinde kendi isteğiyle hayatına son verdi. 1999 varlık şiir ödülü ve 2000 Arkadaş Zekai Özger şiir ödülü sahibi, Anadolu Üniversitesi hukuk fakültesi araştırma görevlisi
şair, ‘Şubatta Saklambaç’ adlı bir şiir kitabı bıraktı ardında. Kitap Mayıs Yayınları’ndan çıktı.
Ararken
Ezginin kederini dinledim
Daktilonun sesini
Anımsadım düş kırgını seni
Anı yitti
Gece
bıraktı çalar saate sessizliğini
Masaya
kitaplara
Biraz önce giden sesinin yokluğuna
Bir hüzün ele verdi seni
Gözlerinde görünüp yitiveren
Ve özlemini bırakıp gitti
Yastığındaki yüzün
Serinliğinden başka bir şey
giymedim oysa yağmurun
Durdum sokakta
Sakınımlı ve ıslak
Saçların dokundu çıplak omuzlarıma
Anımsadım büyücünün kristal küreye baktığı gibi
Bilyeme bakarken çocukluğumu
Ve beni sakladı gece
Saydam karanlığında duldasının
Üşüdüm seninle ansızın
Penceredeki pusun
Parmak uçlarımı ayırdığı yerde
Kimsem yoktu
Çizgilerinden başka
Bileğimdeki vazgeçilmiş intiharın
Sokaktaki ıslak tenimi duyumsadım
Ve ararken yakalandım
Kayıp otobüsünde
Kendi resmimi
Zafer Ekin Karabay
Nisan Tezleri
I
(Kimine aşktır yaşamdır kimine, ama nisan
bir isyandır senin sessizliğinde.)
Adını yasak metinlerde buluyorum
bir devrin silsilesinde adını ve namını
Bazen mistik bir güç gibi misyonerler gizliyor
bazen bir kitap gibi entellektüeller ve işçiler
Adını yasak metinlerde buluyorum
bir başka devrin kafesinde yasak ve yaslı
Gizleniyorum bir düş gibi kaçarak gerçekten
gizlendikçe küçülüyorum ve katılıyorum yasına
Adına düşler kurmalıyım ve ülkeler
şiirler yazmalıyım adına
II
(Ekim uğrun uğrun büyür nisanla ve belki de
her sonbahar bir ilkbaharla.)
Edebiyatın harabe yollarında tanığı oldum
takdis edilen bir hayata biatın
Ama Petersburg Leningrad’ı doğurmadan
Kronstadt’ta burkuldu saltanatım
Şimdi taze yenilgiler bekletiyorum
pirüpak yenilgiler,bayat yengiler peşinde
Bir ozanı yanlış dizelerle sorguluyorum
ve şimdi herkesi kendi çarmıhında geriyorum
Ey ülkeler mimarı.Ülkeler ve imgeler mimarı
Potemkin’de gölgemi görüyorum, gölgeni görüyorum
III
(Çekip gitmeli artık arkada birşey bırakmadan.
Yeni serüvenlere girmeli insan, nisan nisyan ol-
madan)
Gitmenin bütün adresleri değişiyor
intihar ediyor paranoid tanrıları evrenin
Ve değişiyor kalmanın bütün tarifleri
kuramları takvimleri değişiyor eylemin
Ve ben saklıyorum bir giz gibi bu serüveni
duldalarında tarumar düşlerim
Saklıyorum bir aşk gibi pusarık geleceğine
henüz yoğrulmamış bu toy derdimin
Çünkü benim düşlerim, benim yüzyıllık düşlerim
yüzyılın başında eylemindi senin.
Zafer Ekin Karabay
Düşler Ülkesi
I
Sen uzakta bir ülkesin
Köylerin bırakıp gider dağlarını
bir çocuğun uykuları gibi bölük bölük
bir gebenin sancıları gibi ansızın
Sen uzakta bir ülkesin
Ya sen benim sürgün kalbim.
nerdesin!..
nerdesin!..
II
Düşün eylemle
Fırat’ın Dicle’yle seviştiği an
yaramaz bir çocukluktur coğrafyam
dilim kilitli
kalbim uzak bir sığınaktır şimdi
Verilmezken ‘bir karışı bile’ kutsi kumların
erdem ve tarihsel görkem adına
bütün özlemleri alınır
düş ülkesinde çocukların
Oysa masalları sürgündür
korkuları kördüğüm
ve ben küskünüm
güneyde dilsizdir küskünlüğüm.
III
Buradan hergün
keder yüklü bir tren uğurlarım
Hazro yüklü
Silvan,Ergani,Lice yüklü
Ve buradan hergün
telaş yüklü bir kuş havalanır
kimliğine ve kimsesizliğine
Sen benim dilimle konuşursun
ben gözlerinle ağlarım senin
dilim kilitli
kalbim uzak bir sığınaktır şimdi.
IV
Küskünüm.
Doğuda dilsizdir küskünlüğüm
Acısı anlatılmayan binlerce kadın
yürür orada
sıyrılıp yılların yasından
ve gerçeklik coğrafyasından
düşler ülkesine
Yürür orada
adım
adım
acısı anlatılmayan binlerce kadın.
V
İmgelem atlasının sınırları yok
sınırlardan sonra yok acısı kaderin
anısı yok
geçmişi yok kederin, geleceği yok
Yürü orada
düşler ülkesindesin yürüdükçe
yürüdükçe düşlerin gerçekleştiği yerdesin
Dilim kilitli
kalbim uzak bir sığınaktır şimdi
Zafer Ekin Karabay
Gündelikçi
Güneş biraz önce anımsadı, uysal bakışlarını
Odanın burukluğuna sığınan kedinin ve ağlayan
Bir kadının ince bir ezgiyle dinen sesini,
Perdenin kımıldarken söylediği ve eline
Dudağında gülümseyen sözcüklerin sayıklarken
Değmesini, sonra aydınlattı gecenin telaşında. Ki kadın
Acının sözcüğüydü yeryüzünde,
Düşyüzüne serptiği bir avuç suyla uyandığında.
Bacaklarında bir intihar cesaretiyle oturduğu
Pervaza gün ansızın taşıdı onu, sayıklayarak
Ve sarkarak sildiği cama. İçine usulca yerleşen
Ve üzerine oynanan oyunları görmeyen bir körebe
Uğrun uğrun öldürdü onu, temizlerken
Kirlendiğini düşünerek bu varsıl evleri.
Bu yüzden cama yansıyan siluetini göremedi
Ve dinleyemedi her cam sildiğinde kendisine
Fısıldayan sözlerini…
Zafer Ekin Karabay
Bir cevap yazın