Doğdun.
Ciğerlerinle havanın ilk buluşması acı verici oluyor, ağlıyorsun.
Gülmek için altı hafta sabretmen gerekecek.
İlk kez bal yemek için ise bir on iki ay daha. Bundan sonra yediğin her şeyi balla kıyaslayacaksın.
Adalet duygun beş yaşında kreşe giderken gelişmeye başlıyor. On yaşında normal bir zekaya sahip olduğunu anlıyorsun. İnsanları ortalamadan daha fazla sevdiğini ise on iki yaşında farkediyorsun. Kendini arkadaşlarınla kıyasladığında daha bağışlayıcı hoşgörülü ve sevgi dolu olduğunu anlıyorsun.
On altı yaşında ilk defa balık tutmaya gidiyorsun. Hayvanları çok sevdiğin için eğlenirken üzülüyorsun da.
On sekiz yaşında ilk eylemine katılacaksın. Hakkı savunmaktan korkmuyorsun.
Hayatında hiçbir şey seni, yirmi bir yaşındayken yamaç paraşütüyle uçmak kadar heyecanlandırmayacak. Yere bambaşka bir insan olarak ineceksin.
Yaşamın sana sunduklarından ve hayattaki yerinden memnun olarak on beş yılını veteriner olarak geçirdin. İnsanlara ve hayvanlara yardım etmekten mutlusun. Ömrünün geri kalanını da bu şekilde geçirmekle ilgili bir sıkıntın yok.
Kırk yaşındasın. Pazar günü evde keyif yapıyorsun. Telefonun çalıyor. Veteriner Hekimler Odası’ndan arkadaşın Serhat.
“Arıların ölmesine yol açan tarım ilaçlarının kullanımını” protesto eylemine çağırıyor. Tarım Bakanlığı’nın önüne siyah kovan bırakılacak.
Neşeli bir ortam, veterinerlerden, arı yetiştiricilerinden, öğrencilerden oluşan bir kaç yüz kişilik bir grup. İkram edilen doğal bal, sohbeti ve ağızları iyice tatlandırıyor. Şarkılar türküler eşliğinde siyah kovan bakanlığa doğru götürülüyor.
Polis izin vermiyor. Seninkiler ısrar ediyor. Akıl eylemden ayrılıyor. Cop darbeleri kovanı parçalara ayırıyor. Ortam bir anda geriliyor. Polislerle, göstericiler arasında itiş kakış başlıyor.
Cop darbeleri bu sefer eylemcilerle iniyor. Seninkiler korkuyla geri çekiliyor.
Polis kovalıyor.
Koşarak yanından geçiyor insanlar.
Bir elinde petek bal, bir elinde çay olanları anlamlandırmaya çalışıyorsun. Başaramayacaksın.
KAÇSANA!!!
Birinin çarpmasıyla elindeki bal yere düşüyor. Bakakalıyorsun ziyan olan balın ardından.
24,99.
Poliüretandan yapılmış, altmış beş santimetre uzunluğunda ve tam olarak sana doğru savrulmuş kırılmaz polis copunun internet satış fiyatı. Bakışlarını baldan kaldırıp copu fark ettiğinde, kafanla randevusuna bir saniye kalmış. Tepki vermen için yeterli bir süre değil.
İki buçuk santimetre çapındaki copun, yedi milimetre kalınlığındaki kafatasına çarptığında çıkartığı ses bir kaç metre öteden bile duyuluyor. Yere yığılıyorsun.
Sana kaç demiştim.
Bir kaç polis daha gelip, yerlilerin tam tamlara vurduğu gibi yerde dövmeye devam ediyorlar. Doyunca bırakıp başkalarına koşuyorlar.
Kanlar içindesin. Ağzındaki bal tadının yerini kan tadı alıyor. Kanı tükürecek halin bile yok.
Arkadaşların gelip seni kenara taşıyorlar. Nefes almakta zorlanıyorsun. Başına toplananların panik hallerinden durumunun iyi gözükmediğini anlayabiliyorsun.
Evet. Gerçekten de durumun çok kötü. Vücudunun hayati bölgelerine ağır darbeler aldın. Muhtemelen beyin kanaması geçiriyorsun.
Çok yorgun hissediyorsun. Uyumaya ihtiyacın var. Gözlerini kapatıyorsun, ama arkadaşların izin vermiyor, sürekli uyumamanı söylüyorlar.
“UYUMA, SAKIN UYUMA” diye bağırıyorlar.
Uykunun mu, arkadaşlarının mı daha ikna edici olduğunu düşünürken az ileride patlayan göz yaşartıcı gaz kapsüllerinden çıkan beyaz bulutun üzerinize doğru geldiğini görüyorsun. Artık dayanacak gücün kalmadı. Beyaz bulut üzerini kaplarken gözlerin kapanıyor. Son çare derin bir nefes alıyorsun, gazın ciğerlerinde buluşması acı verici oluyor.
Öldün.
Bir
İki
Üçüncü gün, Kraliçe yumurtladıktan sonra işçi bal arısının larvaya dönüştüğü gün.
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuzuncu gün larvanın pupaya dönüşümü.
10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
Yirmi birinci gün.
Diril.
İkinci hayatına elli bin arıdan oluşan bir kolonide işçi arı olarak başlayacaksın.
Peteğin kusursuz altıgen gözünden çıkıyor, heyecanla kanatlarını çırpıyorsun ancak ilk uçuşunu yapabilmek için üç gün sabretmen gerekecek.
Yaz mevisimi, bal yapma zamanı. Bal arılarını iyi tanıyorsun. Yaz aylarında, yapacak o kadar çok iş olur ki, kışın üç dört ayı bulan işçi arılarının ömürleri yazın yaklaşık kırk gün civarında olduğunu biliyorsun.
Senin kısmetine yaz geldi. Sen, koloni kışı güvenli geçirsin diye için, ömründen fedarlık edip çalışmak zorundasın. Ama çalışmayabilirsin. O kadar arının içerisinde bunu kimse fark etmez.
Çalışmayı seçiyorsun. Önce temizlik işlerini veriyorlar. Yirmi bir günlükken kovan dışına ilk uçuşunu gerçekleştiriyorsun. Güneş gözlerini kamaştırıyor. Harika bir hava, muhteşem bir manzara var. Bu heyecanı hatırlıyorsun.
Çiçekler hiç bu kadar güzel kokmamıştı. Heyecanla yüzlerce metre uçuyorsun, Bir dere kenarında, nektar dolu çiçeklerle kaplı bir bölge keşfediyorsun. Hemen mideni doldurup kovana dönüyorsun.
Sevinçle dans ederek, kardeşlerine çiçekliğin yerini tarif ediyorsun. Bu sefer kalabalık bir grup gidiyorsunuz. Sonra bir daha, bir daha, bir daha… Gün sonunda bitkin düşüyorsun. Yazın neden işçi arılarının ömrünün kısa olduğunu anlıyorsun. Ama mutlusun, çünkü herkes çalışıyor, büyük bir ailenin parçası olmak hoşuna gidiyor, ölümü ve önceki yaşmını unutuyorsun.
Yirmi dokuz Ağustos. Yaz bitmek üzere. Kırk yaşındasın. Miden dolu bir şekilde kovana uçuyorsun. Kanatların tekliyor. Bir çiçeğe konuyorsun. Gücün tükeniyor. Ölme zamanın geldiğini hatırlıyorsun. Hafiflemek için midendeki balı kusuyorsun. Yeterli değil. Kanatların düşüyor. Hiç enerjin kalmadı. Çiçeğin üzerinde rahat bir pozisyon alıyorsun, son bir derin nefes alıp çiçeğin ve nektarın kokusunu çekiyorsun içine. Gözlerin kapanıyor. Görevini başarıyla tamamladın.
Öldün.
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz Ay.
Doğdun.
Yine İnsansın. İlk hayatını hatırlamıyorsun. Kollarını çırpınca, kanat olmadıklarını fark ediyorsun. Ağlıyorsun. Huzuru tabiki kraliçenin kollarında bulacaksın.
İlk adımlarını on bir aylıkken atacaksın. İlk balını on üç aylıkken tatacaksın.
Okul hayatını başarılı bir öğrenci olarak geçireceksin. Çok çalışacaksın. Üniversite sonrasında iyi bir kariyere adım atacaksın.
Kırk yaşındasın. Cumartesi. Evde film izliyorsun. Telefonun çalışıyor. Üniversite’den arkadaşın Barış. GDO’lu gıdaların kullanımını protesto eylemine çağırıyor. Tarım bakanlığının önündeki yeşil alana yerli tohum ekilecek.
Gelecek nesillere daha iyi bir yaşama sunmak için yeniden kendinden vermeye hazır mısın?
Bir cevap yazın